Gül Baba da Mozart'ı severdi

Doğan HIZLAN
Haberin Devamı

Gül Baba türbesini dün açtık. Adı çok hoşuma gitti. 15'nci yüzyılın sonu ya da 16'ncı yüzyılın başında yaşayan bir Bektaşi dedesi.

Sarığına gül taktığından Gül Baba diye anılıyor.

Sanırım taktığı gül de yediverendi. Şehit düşmüş, cenaze namazını Ebussuud Efendi kıldırmış, törene Kanuni Sultan Süleyman da katılmış.

Gül Baba, tepeden Tuna'ya bakıyor. Savaştığı alanları şimdi huzur için seyrediyor.

Tarih konusunda kinci olanları bir türlü anlayamadım.

Macarlar'ın da ölüleri bizim topraklarımızda ebedi ömürlerini sürdürebiliyorlar, bizimkiler de burada.

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, yurt dışı gezilerinin insan unsuru dengesini çok iyi kuruyor.

Budapeşte'ye tarihçileri çağırmış. Cumhurbaşkanı, tarihin süreklilik unsurunu taşıdığını biliyor.

Ve özellikle ülkeler arasındaki bağların kültürle ve kültür adamlarıyla gerçekleşeceğine inanıyor.

Dün, Türk ressamlarının eserlerinden oluşan iki serginin açılışını yaptı Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel.

Biri halı ve kilim sergisi, diğeri de Türk ressamların sergisi.

Demirel, iki serginin de ayrı ayrı önem taşıdığını ama iki serginin bir arada açılmasının ayrı bir önem taşıdığını vurguladı.

Dikkat çekici bir tespit.

Geçmişle bugünün birleştiği çizgide varolan Türkiye.

Halılar, modern kilimler ve modern resmimiz.

Elbet ayrı bir yazı konusudur, buradaki müzik mağazalarının eşi henüz Türkiye'de yok. Plak çeşidi şaşırtıcı.

Budapeşte'de geceler günden daha güzel. Cüneyt Gökçer bu farkı çok güzel tasvir ediyor.

‘‘İnsan bu şehri geceleri seyretmeli, gündüzleri uyumalı'' diyor.

Tarihi olan bütün şehirler geceleyin ortaya çıkarlar. Gündüzleri gerçek yüzünü saklarlar.

Tarihin hatalarına mekan olmaktan onlar da utanır.

***

Bu kentin insanları, bizim hülyalarımızı acaba anlayabilecekler mi?

Bazı sesler duyulmuyor ya da sadece bazı insanların kulaklarına erişebiliyor.

Estergon Kalesi'ni söylesem bana garip bakarlar, çünkü artık cafelerde blues dinliyorlar.

Gül Baba Türbesi'ni onarmamıza, Macarlar, bırakın müsaadeyi şevkle katıldılar.

Tarihten korkmuyorlar.

Ya biz...

Yunan hükümeti, Sümela Manastırı'nın restorasyonunu, yolunu yapmayı önermiş.

Tek şart ileri sürmüşler.

Yılda bir kez bu Manastır'da ayin yapacaklarmış.

Reddetmişiz.

Fikri Sağlar, Zigetvar'da, Kanuni'nin doğumunun 500'ncü yılında Kanuni'nin heykelini ve türbesini yaptırmış. Fakat bütün bunları yaparken onların orada savaşmış olan komutanı Ziringi'nin de heykelinin dikilmesi için çalışmaları başlatmış.

Tarihi barıştırmanın çok önemli bir adımı bence bu.

Gül Baba'nın serüveni uzun.

Çünkü bu hoşgörü simgesi adamın, çevresine cami ve külliye yapılmak istenmiş.

Gül Baba bahane, amaç İslami bir yayılma.

İslam kültür merkezi rüyaları Fikri Sağlar sayesinde gerçekleşmemiş.

***

BEN bu satırları Marriott Oteli'nin pastanesinde yazıyorum. Bir fincan İngiliz çayı ve bir dilim pasta eşliğinde.

Vefalı dost Mozart'ın sürprizine nasıl da sevindim. Hayır, ne hayal edebilirsiniz ne tasavvur.

Bana Viyana'dan bir kuartet göndermiş. ‘‘Dostum Hızlan'a Küçük Bir Gece Müziği'ni çalın'' demiş.

Ey ezgiler! Benim peşimi bırakmayın.

Gül Baba ve Mozart!

İkisini bir arada düşünüyorum.

Yazarın Tüm Yazıları