Gözleri Çankaya'da imiş!

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

Meğer gözlerini gözlerini Çankaya'ya dikmişler! Erbakan Cumhurbaşkanı olacakmış! Refah'ın kapatılmasından sonra bunlar daha da güçlenmişler. Bu durumda muhterem beyefendi Cumhurbaşkanı seçilecekmiş.

Yüzde yüz seçilir! Bundan bir süre önce attıkları nutuklarda ne diyorlardı?

‘‘Çankaya'nın adı niçin Çan-kaya? Orada gavurun çanı mı var? Orası inşallah bizim zamanımızda Ezan-kaya olacak’’...

Bak bak bak!..

Ben de inanıyorum ki, bu kapatma davasından sonra Refah Partisi çok güçlendi! Maşallah, şimdi bir seçim yapılsa milletimizin yüzde 95'inin oyunu alır.

Anlamadığım şey, hem güçlendiklerini söylüyorlar, hem de ağlaşıyorlar. Olur mu canım!

Birileri çok büyük hata yaptı. Bu devirde hiç parti kapatılır mı! Ayıp değil mi?

İran, Suudi Arabistan, Afganistan gibi dindaş ülkeler parti kapatıyor mu? Kapatmıyor.

Şimdi ilk seçimde Refah'ın yeni kurduğu parti iktidar olacak ve Necmettin Bey Cumhurbaşkanı sıfatıyla Ezankaya'ya yerleşip oturacak.

Ama Tansu'nun da gözü orada... ‘‘Çankaya'ya bir çıksam, Amerika'daki malları bile satarım’’ diyormuş. Belki o zamana kadar aralarında anlaşırlar ve Tansu Cumhurbaşkanı olur.

Anlaşamazlarsa, sayarlar:

Ya şundadır ya bunda, hel-va-cı-nın kııı-zııın-daaaa...

Kim kazanırsa o cumhurbaşkanı olur.

Tüh tüh tüh!..

Amanin, şakası bile mide bulandırıyor.

SACİT ADALI

Sevgili okuyucularım, aslında bu konuya girmek istemezdim de, zorunlu olarak giriyorum... Çünkü şeriatçı kesim, Anayasa Mahkemesi'nde Refah'ın kapatılmasına karşı çıkan Haşim Kılıç ve Sacit Adalı'ya övgüler düzmeye başladı.

Bunların ikisi de, oraya Turgut Özal tarafından seçilmişti.

Haşim'i hatırlayınız. Oraya seçildiğinde ortaya bir konu gelmişti.

Bu şahıs, günah olduğu için evinde televizyon izlemiyordu.

Bu laflar basına yansıyınca Bay Özal aynen şöyle demişti:

‘‘Yok, ben onu incellettim. Evinde televizyon anteni varmış’’.

Helal olsun!

***

Sacit Adalı bu göreve YÖK kontenjanından seçildiğinde, burada 26 Şubat l993 tarihli yazımda şöyle yazmıştım:

‘‘YÖK tarafından seçilen üç adayın ismi, sorumsuz cumhurbaşkanının (Turgut Özal) danışmanları tarafından iyice incelendi, soruşturma yapıldı. Çankaya'nın işine en çok yarayacağı ve Anayasa Mahkemesi'nde o doğrultuda oy kullanacağı anlaşılan Sacit Adalı seçildi.

Duyumlara göre sağlam Mehmet (o tarihte YÖK Başkanı, günümüzde Tansu'nun milletvekili olan Mehmet Sağlam) bu konudaki görüşünü Çankaya'ya bildirip Adalı'nın ‘‘en güvenilir’’ kişi ve kendisinin tercihi olduğunu fısıldadı.

Yüksek yargı organlarına, sorumsuz şahıs (Turgut Özal) tarafından seçilenlerin geçmişi, meslek kimliği, bilimsel yönü, kişiliği falan hiç önemli değil. Aranan tek nitelik, Çankaya'ya yakın olması. Oraya seçilenler adına ne kadar acı ve küçültücü olduğunu düşünebiliyor musunuz!’’...

Evet, Refah'ın kapatılmasına karşı çıkan iki kişiden ikisi de, Turgut Özal'ın Türkiye'ye armağanı. Birini seçtiren ise, bizim anlı şanlı Tansu milletvekili, kamuoyunda sağlam Mehmet olarak tanınan Mehmet Sağlam. O dönemde Özal'ın adamı idi!

Her ikisine de başarılar dilerim!

Refah kesiminin kurduğu kooperatiflerde edindikleri evlerde güle güle oturmalarını da niyaz ederim!

Kılıç ve Adalı'dan ayrıca istirham ederim:

Mahkemenin gerekçeli kararına yazacakları muhalefet şerhlerini sakın geciktirmeye ve böylece Refah'a zaman kazandırmaya kalkışmasınlar!

SULHİ DÖNMEZER

Bu arada bir şeyi pek merak ediyorum! Ordinaryüs Profesör Sulhi Dönmezer şu aralar Ankara'da acaba neler yapıyor? Kimin, kimlerin çağrılısı olarak Ankara'da?

Refah kesimiyle bir araya gelip onlara görüş veriyor mu?

Eğer böyleyse, 80 yaşına gelmiş, mesleğinin en üst noktasına erişmiş bir kimseye, bu yaptıkları yakışır mı?

Refah kesimi, Dönmezer'e niçin bu kadar güveniyor?

İstanbul'da El Tayyip, niçin onun adını sokaklara veriyor?

Bay Dönmezer kimlere hangi konularda hukuki görüş veriyor?

Ona da başarılar diliyorum!

TANSU'NUN BAYRAMI!

Yargıtay, Selçuk Parsadan'ın örtülü ödenekten para dolandırdığını kabul etti ve bu konuda verilen mahkeme kararını onadı. Ancak Yargıtay kararına konulan bir cümle, Tansu kesiminde adeta bayram yaratt:

‘‘Dolandırmanın hangi amaçla yapıldığı belli olmamıştır’’...

Tansu ve ekibi, şimdi bu cümlenin kendilerini Yüce Divan'a gitmekten kurtaracağını ve Yargıtay kararıyla aklandıklarını iddia ediyorlar! Bu cümleye can simidi gibi sarılıyorlar!

Yargıtay Tansu'yu kurtaracak olsaydı, mahkemenin kararını bozardı. Ortada onanmış bir mahkeme kararı var.

Bir dolandırıcı, örtülü ödenekten para tokatlıyor. Bu parayı kendisine Tansu'nun emriyle Özel Kalem Müdürü Akın İstanbullu ödüyor.

Amaç şu imiş bu imiş, ne farkeder! Önemli olan, örtülü ödenek parasının dolandırıcılara kaptırılması gerçeğidir.

İşin içinde ‘‘hile, desise ve kandırmaca’’ varmış.

Hilesi, kandırmacası olmayan dolandırıcılık olayı acaba dünya tarihinde görülmüş müdür? Tansu da doğal olarak kandırılmıştır.

Meclis'teki partiler, Yargıtay kararından sonra bu işin üzerine gidip Soruşturma Komisyonu kurmakla yükümlüdür.

Tansu Yüce Divan'a sevkedilmeli, hesabını orada vermelidir.














Yazarın Tüm Yazıları