Göz yaşartıcı gelişmeler

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

Bu köşede sık sık Türkler hakkındaki görüşülerimi belirtiyorum. Herhangi bir sistematik, rasyonel düşünce tarzıyla Türkler arasında kan uyuşmazlığı olduğunu, Türkler'in bu tür düşünce sistematiklerinden rahatsızlık duyduklarını belki bin kez yazdım.

Bunun en son örneği, önceki gün Boğaz Köprüsü üstünde yaşandı.

Biliyorsunuz Boğaz Köprüsü'nü Bergamalı köylülerden sonra önceki gün de koyunlar işgal etti.

Koyunlar binbir güçlükle köprüden çıkmaya ikna edildi.

Aslında koyunları ikna etmek Bergamalı köylülerin elebaşısı olan Belediye Başkanı'nı köprüden çekilmeye ikna etmekten daha kolay oldu ama tabii o tamamen ayrı bir yazı konusu.

İşin asıl önemli yanı koyunların Boğaz Köprüsü'nden ayrılmasından sonra yaşandı.

Koyunların çobanı kendisine uzanan televizyon kameralarına dik dik, ateş saçan gözlerle baktı ve ırkının bütün yiğit tavrını bir anda sergileyip ‘‘Ne varmış yani bunda'' deyiverdi.

Biliyor musunuz ki o basit tavrın içinde, bizim ülkenin ilerde bir gün rayına oturmasının katiyen imkânsız olduğunu vurgulayan binlerce sembolik işaret bulunmaktadır.

Ve biliyor musunuz ki o çoban, cehalet-sistemli düşünce düşmanlığı ve irrasyonalite üçgeninden oluşan karakter yapısının tipik kültürel kimliğini büyük bir güvenle üstünde taşımakta ve hatta bu karakteri nedeniyle de kendisiyle övünmektedir.

Çobanın o sadece beş saniye süren tavrı nedeniyle ben ülkenin geleceğinden bir 30 yılı daha sildim, haberiniz olsun.

***

Herkes konuya yanlış yaklaşıyor. Millete ceset torbası taşıttıracak diye hükümeti haksız yere eleştiriyor.

Halbuki son alınan bu karar 1968'li yıllardan beri özlediğimiz bir ütopyanın sonunda gerçekleşmeye başladığının ilk ciddi işaretidir, bunu kimse göremiyor.

Ne diyorduk o yıllarda bir hatırlayın lütfen.

Devlet kötüdür diyorduk. Devlet ortadan yok olsun diyorduk.

O zamanlar kimseye bunları tam anlatamadık.

Ama bakın ne mutlu ki hiç bir entelektüel çaba sonuçta karşılıksız kalmıyor.

İşte devlet aradan 29 yıl geçtikten sonra dediklerimizi göz önüne aldı ve kendi kendini yok etmeye başladı.

Küçük bir teknik detayda yanlışlık yaparak, çekilmemesi gereken yerden çekilip, çekilmesi gereken yerde de kalmakta ısrar ediyor ama olsun...

Burası Türkiye ve insanımız gibi devletin de sistematik düşünceye karşı olmasında şaşıracak bir şey yok.

Devletin kendisini ilk iptal etmeye başladığı yerin ambulans hizmetleri ve ceset kaldırma operasyonları olmasını Türk Markistlerine kaderin oynadığı garip bir oyun gibi yorumluyorum ben.

***

Hükümete mektup

Mektup no: 1.256.894

Konu: Örtülü ödenekten para talebim

Sayın Mesut Yılmaz,

Belki hatırlarsınız yaklaşık iki yıldır çeşitli başbakanlardan bir talebim olmuştu.

300 bin dolar kadarcık bir parayı bana hemen örtülü ödenekten göndermelerini istemiştim.

Ne yazık ki ne Erbakan ne de Çiller, bu talebimi karşıladılar.

Siz de bu konuda pek umut verici bir surat ifadesine ne yazık ki sahip bulunmamaktasınız.

Bu nedenle talebimi değiştiriyorum.

Artık bana örtülü ödenekten bir para göndermenize gerek yok.

Bunun yerine lütfen benim ceset torbaları ithalatçısı belgesi almam yolundaki talebimi Hazine Müsteşarlığından acilen çıkarır mısınız?

Mahfi'ye de söyleyin, öyle usulsüzlük filan var diye dır dır söylenmesin.

Burası Türkiye ve insanlar her gün sapır sapır yollarda dökülüyor, cesetleri ortada kalıyor.

Benimki memleket hizmetinden başka bir şey değil.

Bu arada torba ithalatına teşvik verilmemesini de kınıyorum. Bu devlet geleneklerimize tamamen aykırıdır ve büyük ihtimalle de vatan hainliğidir, bunu da bilin.

Saygılar-part time cenaze levazımatçısı, part time yazar, full time iyi vatandaş.

***

Belki hatırlarsınız, New York'la ilgili anılarımdan yazarken birkaç kez River Cafe diye bir yerden bahsetmiştim. Şehrin Brooklyn tarafında yer alan bir restorandır burası.

Nehrin tam kenarındadır ve oturduğunuz yerden inanılmaz bir New York manzarası seyredersiniz.

Manhattan gece saatlerinde bir ışık kaosu olarak parlar hemen karşıda.

Burada oturup da birkaç dakika içinde büyülenmemek imkânsızdır.

Rana ile ben trenle buraya ilk defa giderken, inanılmaz bir şekilde kaybolmuş ve Brooklyn Köprüsü'nün tam altında, kesinlikle bulunamayacağımız yerlerde dolaşarak oldukça soğuk terler döktüğümüz anlar da geçirmiştik. Bu restoranın biraz ötesinde de mafya lideri John Gotti'nin sık sık uğradığı Patsy's Grimaldi adlı pizacı bulunur.

Güzel bir Brooklyn gününde bu pizacıda birlikte muhteşem bir ziyafet çektiğimiz arkadaşım Uğur Cebeci biliyorsunuz televizyonda Kokpit adlı programı yapıyor. Uçmayı, uçakları, gezmeyi ve yaşamayı sevenlerin kaçırmaması gereken bir program bu.

Şimdi durup dururken neden bunları yazıyorum diye sorarsanız hemen söyleyeyim.

Uğur Cebeci bu pazar günü 23.50'de Kanal D'de yayınlanacak Kokpit'te River Cafe'de çekim yapmış.

Anlattığım o yerin havasını az da olsa tadabilmek, dışarda görülen New York'u biraz olsun yaşayabilmek için mutlaka seyretmelisiniz.

Yazarın Tüm Yazıları