Gösterilen o kafatasları Nazi ırkçılığına karşı bilimsel zafer kazanmıştı

BAŞBAKAN Erdoğan’ın kafatası resimleri olan kitabı eline kanıt diye alıp göstermesi sessiz üniversiteler ve dilsiz aydınların ülkesinde unutulup gitmesin istedim.

Haberin Devamı

Çünkü Hitler’in ırkçılık teorisine karşı yapılmış dünyadaki en geniş antropolojik araştırmaydı söz ettiği. Ünlü antropolog Eugene Pittard ve Afet İnan’ın bu çalışması 1932 yılında 1. Tarih Kongresi’nde okundu. Çünkü İnan, İstanbul Dame De Sion’da okutulan kitapta Türklerin ‘sarı ırk’ sayıldığını hazmedemedi. Batı tarihi kendini ‘üstün beyaz ırk’ ve dünyayı daha aşağıda saydığı ‘sarı ve siyah ırk’ olarak anlatıyordu.

I. Dünya Savaşı’nın ertesinde ideolojilerin yükseldiği dönemde ‘Ari ırk’ tezlerine karşı Atatürk bu bilimsel çalışmayı yaptırdı. Alman Nazi antropolojisi ‘brakisefal’ beyazları uygarlığın sembolü görüyordu. 1937 yılında Atatürk’ün direktifiyle 64.000 kadın ve erkek üzerinde uygulanan çalışma sonucu ırkçılara ‘Türklerin brakisefal olduğu kanıtlandığı’ gibi Türklerin Avrupa’ya uygarlığı taşıdığı, Anadolu’nun ‘Türklerin yurdu’ olduğu kanıtlandı. Batı’nın ırkçı önyargılarına bilimsel ağır bir darbe indirildi. Türk Dil Kurumu’nda görevli Agop Martayan da şunları yazdı:

“Türkiye Türklerinin antropolojik vasıfları hiçbir itiraz kabul edemeyecek halde bilimsel bir şekilde tespit edilmiştir”.

Bu çalışmada Atatürk’ün değerini Pittard şöyle açıklar: “Dünyada ağır siyasi endişelerin olduğu şu anda, Atatürk kadar ateşli bir ilmi alaka besleyen başka bir devlet reisi olup olmadığını ekseriya düşünürüm”.

“Her sakallı baban değildir” derler ya, her kafatası da ırkçılık sembolü değildir. Bir antropolog olarak onlarla çok ders gördüm. Bu konuda yazılan ‘Cumhuriyet ve Antropoloji’ kitabı (Prof. Dr. Zafer Toprak) bilgiyi, bilimi sevenler için hazırlanmış bekliyor.

Türkiye Cumhuriyeti ve kurucusu Atatürk saygınlığını bilim dünyasında böyle elde ediyor, ‘One minute’ yani!
Nevval SEVİNDİ

Haberin Devamı

‘3 MART 3 Devrim Yasası-Karanlığa Karşı Haklarımız İçin Yurttaş Buluşması’ 3 Mart Pazar günü Tandoğan’da...

CHP’de ‘önseçim’ talebi artıyor

CHP Niğde Milletvekili Doğan Şafak’ın siyasi partiler ve seçim yasalarında değişiklik teklifi vererek, “partilerdeki oligarşik eğilimlerin ve baskıların” ortadan kalkması için milletvekillerinin tüm partilerde üyelerle yapılacak önseçimle belirlenmesi ve ayrıca seçmenlere tercih hakkı tanınmasını istediğini önceki hafta köşemizden duyurduk.

İlk ağızda ‘sessiz çoğunluk’ bu işten memnun oldu.

Bu ‘Atama olmasın’ demek.

Önseçim dileğinin etkisi şu oldu:

CHP örgütlerinin çoğunun yaptığı ilçe ve il danışma kurulu toplantılarında belediye başkanlarının ve belediye meclis üyelerinin önseçimle belirlenmesi karar altına alındı.

Muğla’dan sonra İstanbul İlçe Danışma Kurulu toplantılarında da önseçim kararının alındı, şimdi bu karar yakında toplanacak İl Danışma Kurulu toplantısında da ele alınacak.

Yerel seçimlere bir yıl var, kıpırdanma başladı.

Genel Merkez’den ‘torpil arayanlar’ rahatsız!

Haberin Devamı

Depreme hatim duası

ŞEHRİN felaketlerden, özellikle de depremlerden korunması için yarından itibaren merkez, ilçe ve köylerde ‘1001 hatim duası geleneğinin’ başlatılacağını açıklayan Elazığ Müftüsü Peyami Güngör’ün, Erzurum’da yaklaşık 450 senedir devam eden ve Pir Ali Baba adında bir zat tarafından ihdas edilen “Eğer her yıl 1001 hatim okursanız Allahu Teala bu memleketi felaketlerden özellikle zelzelelerden korur” diye ifade ettiği geleneği Elazığ’da da başlatma kararı aldıklarını duyurduğunu (Günışığı gazetesi, Vedat YETİK)...

ÇORLU’da 14 Kasım 2012 tarihinden beri grevde, 22 Ocak’tan bu yana da açlık grevinde bulunan Daiyang SK metal işçileri yararına sanatçılar girişiminin düzenlediği dayanışma gecesinin yarın Çorlu Belediye Düğün Salonu’nda 18.30’da yapılacağını...

Haberin Devamı

Tabiat Yasası geri çekilsin
 
HÜKÜMETİN hazırladığı Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı’na tepkiler büyüyor. CHP’li ‘çevreci’ vekiller, AKP’nin mevcut korunan alanları rant alanlarına çevirmek istediğini savunarak, tasarının geri çekilerek katılımcı ve koruma anlayışının hakim olduğu bir anlayış çerçevesinde yeniden hazırlanmasını istediler.

CHP Çevre Komisyonu sözcüsü Çanakkale Milletvekili  M.Serdar Soydan, CHP Genel Başkan Yardımcısı İstanbul Milletvekili Şafak Pavey, Kocaeli Milletvekili Çevre Komisyonu Üyesi M. Hilal Kaplan düzenledikleri basın toplantısında tasarıyı şöyle değerlendirdiler: "Kazdağları’na, Munzur Vadisi’ne, Manyas Gölü Kuş Cenneti’ne, İkizdere Vadisi’ne, Büyük Menderes Deltası’na, Küre Dağları’na, Gediz Ovası’na, Gelibolu Tarihi Milli Parkı’na, Atatürk Orman Çiftliği’ne, Belgrad Ormanları’na her türlü inşaat yapılması bir cinayettir. Tasarının hazırlık aşamalarında ve meclis komisyon süreçlerinde bilimsel çevrelerin, ilgili sivil toplum kuruluşlarının ve koruma alanlarının çevresinde yaşayanların görüş ve önerilerinden yararlanılmamıştır. Karar alma mekanizmalarının içine dâhil edilmemişlerdir.

Tasarı, elimizde kalan son doğal yaşam alanlarını bir kaynak deposu olarak görmekte, doğal varlıkları ticari meta gibi düşünmektedir. Yani, tasarıda nasıl koruruz değil, nasıl kullanırız anlayıış egemen olmuştur. Tasarıyla, doğal zenginlik açısından öne çıkmış ve tüm dünya ile paralel koruma altına alınmış, milli parklarımızın, doğal SİT alanlarımıızn, yaban hayati koruma sahalarımızın, uluslararası öneme sahip sulak alanlarımızın yatırımcıların arazi edinme ve işletme taleplerine karşılık elden çıkmasının önü açılmaktadır.

CHP olarak ileride telafisi mümkün olmayacak çevre sorunları yaşamamak için hükümeti uyarıyor ve tasarının geri çekilerek, katılımcı ve koruma anlayışının hâkim olduğu bir anlayış çerçevesinde yeniden hazırlanmasını talep ediyoruz.

Aksi takdirde hep birlikte milli parklarda, koruma alanlarında, doğal yaşam alanlarında yeni talan şekillerine şahit olacağız."

Şehircilik Bakanlığı, kamu arazilerine el koyarak rant yaratıyor

 
MALTEPE’de, E5 üzerinde, İstanbul’un ‘yüzüktaşı’ olarak adlandırılan İller Bankası’nın 1. Bölge Müdürlüğü olarak kullanılan, 42 dönüm üzerine kurulu büyük bir binası vardır. Tabii ki, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı böyle bir yere ‘elkoyacaktı’. Arazide, inşaat yapma izni 27 bin m2’den 106 bin m2’ye çıkarılmasına ilişkin plan değişikliği yapıldı ve askıya çıkarıldı.

Ancak, CHP plana itiraz etti; ancak dava açılmadı.

CHP plan değişikliğini protesto için önceki gün İller Bankası binası önünde İl Başkanı Oğuz Salıcı, bazı il yöneticileri ve belediye meclis üyeleri, Maltepe Belediye Başkanı Prof. Mustafa Zengin, İlçe Başkanı Süleyman Kıpırtı ile CHP İBB Meclis Grup Başkanvekili Fahrettin Kayhan’ın katıldığı bir eylemle  protesto edildi!

Burada bir soru akla geliyor... Plana itiraz edildiği doğru bir girişim. Ancak niye dava açılmadı? O zaman böyle bir protestonun anlamı kalıyor mı; iş işten geçtikten sonra..

‘Tavşana kaç tazıya tut’ anlayışıdır bu...

Dava açılmadığı için açığa düşen bazı CHP’lilere sorulması gerekiyor; eylemde çekilen fotoğraflara girmekten niye kaçındınız?

CHP İl Başkanı Salıcı’nın lafına bakar mısınız: "Bakanlığın yarattığı rant tam 240 milyon TL’dir..."

CHP’yi bir yana bırakalım da bu ‘kemiksiz’ ballı imar planlı İller Bankası’nın yeri kime nasip olacak?
 
16 Türk devleti ne olacak
 
AVRUPA Atatürkçü Düşünce Dernekleri Federasyonu Başkanı Dursun Atılgan, Cumhuraşkanı Abdullah Gül’e bir mektup gönderdi. Yeni Anayasa çalışmaları çercevesinde, Türk, Türkiye, Atatürk adlarının tarihe gömmek istercesine söylem ve taleplerin olduğunu dikkat çeken Atılgan, "Kendisini gururla ve kıvançla Türk Milleti’nin bir parçası olarak hisseden insanların içini karartmakta ve uykusunu kaçırmaktadır.

Öyle anlaşılıyor ki, asıl amaç, bugüne kadar 100 civarında maddesi zaten değiştirilmiş olan 12 Eylül Anayasası değil, Türk, Türkiye ve Atatürk adlarını Anayasa’dan ve dolayısıyla tarihten silmektir. Bu çok tehlikeli nedenlerden dolayı, Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı olarak size, çok kısa üç soru yöneltmek istiyoruz. Ancak önce, izninizle, sizin bildiğiniz bir bilgiyi anımsatalım" diyor.

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Forsu ile ilgili olarak, Cumhurbaşkanlığının resmî internet sitesinde (www.tccb.gov.tr/sayfa/cumhurbaskanligi/fors/) yapılan açıklamanın Tarihçe bölümünde şöyle denilmektedir:

"Cumhurbaşkanlığı Forsu pek çok anlam, motif ve değeri bünyesinde barındırmakta; yüzlerce yılın birikimini, tarihteki Türk topluluklarını, dolayısıyla Türk birliğini ve Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil etmektedir.

Forsun boyutları 30x30 cm’dir. Türk Bayrağı üzerine ‘Cumhurbaşkanlığı Arması’ işlenmiştir. Yalnızca güneş ve çevresindeki 16 yıldızdan oluşan bölüme Cumhurbaşkanlığı Arması denilmektedir. Güneş sonsuzluğu ve dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti’ni, 16 yıldız ise tarihteki bağımsız 16 büyük Türk Devletini simgelemektedir."

Forsun Tarihçesi’nin yanısıra "Hukukî Durumu ve Simgesel Anlamı" da izah edilmekte ve Büyük Türk İmparatorluklarının adları, tarihleriyle ve bayraklarıyla birlikte verilmektedir."

Dursun Atılgan’ın soruları şöyle:

"Cumhurbaşkanlığı Forsu, kuşkusuz, en doğru, en tartışmasız ve en güvenilir bilgilerin ışığında hazırlanmıştır. O halde, Türk, Türkiye ve Atatürk adlarını Anayasa’dan çıkarmak demek, en başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk Milletiyle birlikte kurduğu ve Fors’ta sonsuzluğun simgesi Güneş ile simgelenen Türkiye Cumhuriyeti Devleti olmak üzere, 16 Yıldız ile simgelenen Büyük Türk İmparatorlukları niçin tartışma konusu yapılmaktadır? Böyle bir tartışma Dünya Tarihini red ve inkâr anlamına gelmiyor mu?

Birinci Dünya Savaşı’nın başlangıç günlerinde İngiliz General Lord Kitschener "Türkiye’yi yok edinceye kadar savaşacağız" demişti. (Çılgın Türkler, Turgut Özakman)

Bunun anlamı, "I. Dünya Savaşı Türkiye’ye karşı sürdürülmektedir" olarak mı yorumlanmalıdır?

Çağlar boyunca, Türk devletlerinde yönetimler çökmüştür diye Türk Milleti’nin de çöktüğüne inananlar yanıldıklarını görmemişler midir?

Sizin, Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı olarak, bu olağanüstü tehlikeli talep ve kalkışmalara karşı ilgisiz kalacağınızı zannetmiyoruz.

Ancak, zaman hızla akıyor; iş işten geçmeden tarihî gerçeklere; tarihî bulgu, bilgi ve doğrulara, dikkatinizi çekerim."
 
Kadrolar hemen dolduruldu
 
İSTANBUL Milletvekili Dr. M. Sezgin Tanrıkulu, Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu’na soruyor:

"Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu, 22 Şubat’ta yayınladığı duyuru ile toplam 1.773 uzman ve 437 büro görevlisi kontenjanını Genel Sekreterlikler arasında paylaştırmış ve Genel Sekreterliklere memurlar arasından, bu kontenjanların yüzde 70’ine kadar, sözleşmeli personel çalıştırma imkanı tanımıştır. Hem mevcut kadroların korunup aylıksız izinli çalışılacak olması hem de yüksek maaşlardan dolayı neredeyse tüm memurlar bu kadrolara talip olmuştur. Fakat bu personelin seçimine yönelik olarak, herhangi bir kıstas getirilmemiş ve maaşları 3700 lira ile 4500 lira arasında olan bu kadroların neredeyse tamamı ilanın yayımlanmasından üç dört gün sonra doldurulmuştur. 27 Şubat 2013 tarihi itibariyle hangi Genel Sekreterliğe kaç uzman personel ve büro personeli görevlendirilmiştir? Uzman ve büro personeli olarak görevlendirilenlerin seçiminde hangi kriterler göz önünde bulundurulmuştur? Uzman ve büro personeli olarak görevlendirilen kişilerin kadrolarının bulunduğu kurumlara, bu kurumlardaki unvanlarına ve mezun oldukları bölümlere göre dağılımı ne şekildedir? Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu’nda çalışacak uzman ve büro personeli çok önceden, gizli kapılar ardında belirlenmiş olduğuna göre bu ilan göstermelik olarak mı verilmiştir? Bu ülkenin yüz binlerce evladı gece gündüz KPSS’ye çalışıp, bir ekmek kapısı bulma derdine düşmüş iken gerçekleştirmiş olduğunuz bu icraattan memnun musunuz? Bu ‘oldu-bitti’ye neden izin verdiniz?"

Yazarın Tüm Yazıları