Gördüğüm en şık Türk erkeği

Küçücük küçücük insanların, bu ülkede kocaman kocaman laflar etmelerine, kendilerini olduklarından fazla gösterebilmek için gayret sarfetmelerine, o kadar alışmışım ki...

Burhan Öçal'la karşılaşınca ambele oldum.

Yok böyle bir alçakgönüllülük. Sanki dünya çapında ünlü olan o değilmiş gibi. Acayip karizmatik. Öyle böyle değil. Bir kere çok yoğun bir adam. Yoğunluğu meşgul anlamında kullanmıyorum, siz beni anlıyorsunuz değil mi? O kadar çok şey biriktirmiş ki, o kadar çok öyküsü var ki, anlatırken zamanlar birbirine karışıyor, takip etmekte zorlanıyorsunuz...

Zavallı Kutup, bir türlü fotoğraf çekemiyor, çünkü adam yerinde durmuyor, çünkü onun hızına yetişilemiyor. Ama bir o kadar da profesyonel. Sahne için yaratılmış. Duruşu, bakışı, hali, tavrı, jestleri, mimikleri ve enerjisi. Öldürüyor insanı onun hiperaktifliği. Ben bu kadar hiperaktif bir tek Cem Yılmaz'ı tanıdım.

Ve nasıl şık. Şık diye ona denir işte.

Arabasının bagajını bir açıyor. Üç ceket, dört gömlek, iki pantalon, kol düğmeleri, manşetler, farklı farklı güneş gözlükleri. Gerçi orada bir servet yatıyor belli, ama markalardan çok giysilerin estetiği önemli. Ve onları üzerine giydiği zaman Burhan Öçal'ı seyretmesi çok hoş oluyor. Adamın vücudunda bir gram yağ yok. Bıçkın İspanyol delikanlıları gibi. Kadınlara nasıl davranacağını biliyor. Maço bir hali var. Ama insan maço olacaksa öyle olmalı işte. Dünyanın her tarafında iş yapar! Kayıtsız kalabilecek kadın da olamaz. Türkiye'de maço geçinenlere örnek olmalı bence. Ruhunda bir starlık var belli.

Ama asıl kadınlar onu sahnede spot ışıları altında parmakları bedeninden kopmuş kendini başlarına hareket ederken gördüklerinde deliriyorlar. Ben galiba ölçüyü biraz kaçırdım, en iyisi siz önce bu röportajı okuyun, ardından bir CD'sini dinleyin, son olarak da mutlaka fırsatını bulup Burhan Öçal'ı bir konserinde izleyin...

İnsanları esas olarak hangi özelliğinizle yakalıyorsunuz?

- Parmaklarım süratlidir. İlginç teknikler geliştirdim. Bunun için de bir eğitim almadım. Bunun için makbulüm, kendi kendimi yetiştirdim. Güzel değilim, ama karizmatik biriyim. Sahne için doğduğumu söylüyorlar.

Yurtdışında müziği ya da icrasıyla kendini kanıtlayan kaç Türk var?

- Enstrümentalist olarak Pekineller var. Tarkan tabii. Sonra Fazıl Say. Ne yazık ki çok yok.

ÊEvrensel bir dünyada kendini kabul ettirmenin ölçüsü ne? Kolay bir yolu var mı?

- İsterseniz dahi olun hiç farketmez, belli bir olgunluğa sahip olmak için zamana ihtiyacınız var. 20 yaşında virtüöz olursun, harika çocuksundur ama o müziğinle büyük kitlelere hitap edebilmen için senelerin geçmesi gerekir. Meşhur olursun ama mesele o değil ki. Mesele ününü muhafaza edip, yükselmeye devam edebilmek. Backround oluşturamamışsan yok olmaya mahkumsun. Pop'ta çok olur bu.

Tambur solo kaydınız Fransa'da nasıl bir numara oldu?

- Marsilya'da davul shov yapıyorum. 7, 8 sene önce. Çok zengin bir davul alt yapım var benim. Vurmalılar diyelim. Burada insanlar beni darbukacı olarak tanıdı. Darbukacı filan değilim ki. Bütün vurmalılar uzmanlık alınım. Ama tellileri de çalarım. Marsilya'da konserde renk olsun diye, tamburla Üçüncü Sultan Selim'in bir eserini çaldım. Konserden sonra Ortaçağ müzikleri yapan bir firmadan biri geldi. ‘‘Size disk yapalım’’ dedi. ‘‘Haşa, ben tanburi değilim’’ dedim. ‘‘Bu işin üstatları var. İsim, adres vereyim. Türkiye'de duyulursa rezil olurum’’. Dinletemedim. Yaptık CD'yi. Ben güya perküsyoncuyum ama o tanbur CD'si, senenin en iyi etnik plağı ilan edildi ve bütün ödülleri kaptı. ‘‘Hay Allah’’ dedim, ‘‘Şimdi de tamburi diye tanıdılar’’.

TÜRK OLMAK FELAKETTEN KURTARMIYOR

Amerika turnesinde Atlanta'dayız, radyolar hortum alarmı veriyor. ‘‘Ben Türküm bana bir şey olmaz’’ dedim, ‘‘Hadi yola devam edelim’’. ‘‘Durmamız lazım’’ diyorlar, hiç oralı değilim. Derken hava karardı, acaip bir rüzgar başladı. Pasaportu, paraları bırakıp bir alışveriş merkezine sığındık. Türk olmak işe yaramadı. Hortumdan kıl payı kurtardık paçayı. Bunu konserde anlattım, bayıldılar. Başka bir şehirde kar mahvetti bizi, eksi kırk dereceye alışık değil Türkler! California'ya gittik, sel bastı. Washington Seattle'da konserim var 7 şiddetinde deprem oldu. ‘‘Amerika'ya turneye geldik, kıta bizim yüzümüzden batıyor mudur nedir!’’ dedim. Konserlerde başıma gelen bu tür şeyleri anlatıyorum. Sıcak insani anektodlara millet bayılıyor. Yani sadece iyi müzik yapmak yetmiyor...

BURHAN ÖÇAL NASIL BURHAN ÖÇAL OLDU?

Kırklareli'nde doğdum. Babamın sinemaları vardı. İflas edene kadar herşey şahaneydi. Ben 14 yaşındayken, son parasıyla bana bir davul aldı. Hemen bir grup kurdum: Batı Rüzgarları. Konser verdik. İşte, kahverengi tüfekli ilk 50 Lira'mı o zaman kazandım. Aslında davul ikinci el ve eski modeldi, arkadaşlarımın alay konusu oluyordum. İşte o zaman hırs yaptım. Ben size göstereceğim dedim.

Sonra İstanbul Belediye konservatuarına gittim, yavan geldi, devam etmedim. Ben kendi kendimi yetiştirmiş bir sanatçıyım. Notayı bile askerde öğrendim. Tronbon çalarak. Bahriyeliydim. Çok ileri düşünceliydim, dışarıya gitmem gerektiğini biliyordum. Askerden sonra babama ‘‘Ben Amerika'ya gideceğim cazı tanımak istiyorum’’ dedim. O da bana ‘‘California'da Muzaffer Amca'nı bul’’ dedi. Muzaffer Amca dediği de, o dönemin jönlerinden Muzaffer Tema. Ama bu arada bir arkadaşım da İsviçre'de ‘‘Önce buraya gel, sonra buradan Amerika'ya gidersin’’ dedi. Güya bir süre takılıp Amerika'ya geçecektim. Gidiş o gidiş 15 yıl İsviçre'de kaldım. Bir buçuk yıl sonra babam öldü. Konserdeydim. Annemi de aynı şekilde kaybetmiştim. Bunlar beni çok hırslandırdı. Öyle çalmalısın ki, onlara malum olmalı dedim.

Bu arada İsviçre'deki cazcıları tanıdım. Evlendim. İlk karım bir mezzosopranoydu. Bu süre sonra boşandım. Hálá Amerika'ya gidemiyorum. Derken yıllar geçti bir Amerikalı gitaristle çalıştım, onun ajansı ICM benimle de anlaşma yaptı. O ünlü Amerikan firmasına giren ilk Türk oldum. Muzaffer Tema'yla da ancak bir kaç yıl önce görüşebildim. California konserinde kulise geldi, ‘‘Ben gençken sizinle buluşmak için yollara düşmüştüm’’ dedim. ‘‘Sen buraları fethettin. Kimsenin yardımına ihtiyaç duymadan kendi kendini yetiştirdin. Afferin sana’’ dedi.
Yazarın Tüm Yazıları