Göklerden ateşi çalmak zorundayız

Güncelleme Tarihi:

Göklerden ateşi çalmak zorundayız
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 10, 1998 00:00

Yavuz GÖKMEN
Haberin Devamı

Kendimi bazen göklerden ateşi çalarak insanoğluna sunan Prometheus'a benzettiğim olur. Prometheus, bu yüzden Tanrıların gazabına uğrar. Çarmıha gerilerek zincire vurulur.

Her gece bir akbaba gökten iner ve Prometheus'un ciğerlerini gagalayarak bitirir. Ciğerler sabahtan akşama kadar yenilenir.

Çünkü gece olunca aynı işkence gene başlayacaktır.

Ne var ki, bu korkunç ceza, insanların ateşi Tanrılara geri vermesini sağlamaz. Artık ateş insanların elindedir.

Ve insanlık bu ateşle ilerleyecektir. Bu ateş, özgürlüğün, bilimin, sevdanın, sonsuzluğun ateşidir.

Bu ateşin kıymetini bilen insanlar, henüz ateşi bilmeyenlerin ciğerlerini gagalarlar. Onları umut dünyasında oynatırlar.

Borchert'in ‘‘kapıların dışında’’ kalan adamı gibi dışlarlar. Tüm kapıları yüzlerine kapatırlar. Ateşsiz insanlar, büyüklük ve gurur gösterileri yapsalar da, değersizlik duyguları içinde kıvranıp dururlar.

Bizim göklerden ateşi çalacak insanlara ihtiyacımız var.

* * *

İşte bu nedenledir ki, ben gündüzleri uzayda dolaşıyor ve ateşi arıyorum. Onu buluyor ve çalıyorum.

Ama geceleri bir akbaba geliyor, ciğerlerimi yiyor; ama ben ciğerlerimin ertesi sabahtan itibaren yenileneceklerini biliyorum.

Aynı işe ertesi gün devam ediyorum. Ateşi buluyorum ve insanlara veriyorum. Ama bazı görünmez eller bu ateşi söndürmek istiyorlar.

Ben inatla uzayda dolaşmayı sürdürüyorum.

Uzayda dolaşınca, insan ülkesine ister istemez yabancılaşıyor.

Öyle şeyler düşünüyor ve yazıyor ki, bunlar kendi ülkesi için hayal mesabesinde kalıyor.

Bu yüzden bazen uzayın sonsuzluğunda kafama bazı gerçekler drank ediyor.

Ayaklarım yere basıyor ve işimin ne kadar zor olduğunu düşünüyorum.

Bütün bunlara rağmen vazgeçmiyorum.

Sözgelimi, ben ülkemde tam demokrasinin kurulmasını istiyorum. Seçilmiş sivil otoritenin, atanmış kamu görevlileri üzerinde olmasını istiyorum.

Ama bir de bakıyorum ki, seçilmiş TBMM'de bile asker var. Ve asker, seçilmiş milletvekillerinin bazı yerlere girmelerine izin vermiyor.

Ve bunun gerekçesini ‘‘Orada cephanelik var’’ diye izah ediyor.

İnanmaz gözlerle gazeteye bakıp kalıyorum.

* * *

Ben kent içlerinde askeri bölge olmasına kesinlikle karşıyken bir de görüyorum ki, TBMM'nin içinde bile cephanelik varmış.

Ve buna şimdiye kadar hiçbir TBMM Başkanı, başbakan ya da milletvekili tam anlamıyla karşı çıkamamış.

Beni teselli eden, artık, halkımızın, devlet adamlarından çok daha özgür ve sonsuz düşünebilmesidir.

Çünkü onlar ateşin kıymetini bilmeyi öğrendiler. Bilimi, kardeşliği, barışı, sevdayı ve özgürlüğü öğrendiler.

Diğerleri de çok uzun zaman geçmeden bunları öğreneceklerdir.

Kuşkunuz olmasın!













Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!