Gökçek, kendi panosunun reklam parasını ödüyor mu

HERGÜN tüm Ankara’da yaygın olarak yerleştirilen dev ilan panolarını görüyoruz -özellikle trafikte insanın dikkatini dağıtıyor, ayrıca refüjlere değil kaldırımlara da yerleştirilmiş -yayalar zaten dar olan kaldırımlarda iyice zorlanıyor.

Birçoğu çok gereksiz, örnegin Çayyolu Angora Bulvarı ışıklardaki pano o kadar büyük ki korkuyoruz düşecek diye. Ayrıca bu panolardaki reklamların çoğu Büyükşehir ve AKP’li belediyelere ait.

Ayrıca ilginç bir şekilde TRT Kurumu da bu panolara reklam verme ihtiyacı duyuyor.

Bu tabii ki AKP’li yöneticilerin kendi aralarındaki paslaşması, yani hiç hoş olmayan al gülüm-ver gülüm olayı.

Ancak merak ediyoruz Büyükşehir Belediyesi daha doğrusu Melih Gökçek kendi reklamını yapmaya çalıştığı bu afişler için Belediye kasasına bir ücret ödüyor mu? Zira bu panolar Gökçek’in yaşlı bir beyefendinin elini öptüğü bir fotoğrafını sergilemesi yada oğlunun bedava dershane reklamını yapması için şahsına ait bir mal değildir.

Halkın malıdır.

Sayın Gökçek’ten ve belediyeyi teftiş eden müfettişlerden bu konuda bir açıklama bekliyoruz. Ayrıca kaldırımlardaki ve trafikte dikkati dağıtan dev panoların kaldırılmasını istiyoruz.

O.D.

TRT; BBC mi El-Cezire mi olacaktır

YILLARIN tarafsız yayın anlayışı ile evlerimizdeki televizyonlarda ilk 4 kanalı, ona olan saygı ve vefa borcundan dolayı rezerve ettiğimiz TRT’de son günlerde ilginç olaylar cereyan ediyor. TRT sanki artık ’Recep Tayyip Televizyonu’ (RTT) gibi yayınların altına imza atıyor.

Şimdiye kadar iktidara gelen bütün partiler TRT’yi yönlendirmek istemişseler de hiçbiri AKP kadar başarılı olamamıştır. Sabah programlarında okunan gazetelerden tutunuz da en son CHP Ankara Grup Başkanvekili Hakkı Suha Okay’ın verdiği soru önergesiyle de TRT’nin tarafsızlığı tartışılır hale gelmiştir.

AKP’nin ilk Genel Müdürü olan Şenol Demiröz, "TRT’yi BBC yapmaya geldim" dediyse de biz El-Cezire’yi daha çok anar olduk. Derken yeni Genel Müdür sayın İbrahim Şahin de büyük iddialar ortaya atarak gündeme geldi ise de, ne yayıncılık alanında bir devrim yapabildi, ne de personel ile uğraşmak dışında yeni bir gündem oluşturabildi. TRT ise hala dev tesisleri ve yetişmiş kadrosu ile siyasetten arınmayı ve bir gün BBC gibi anılmayı bekliyor.

Engin BALIM

Delilik-salaklık

ARABANIN lastiği tam tımarhanenin önünde patlar.

Adam arabayı kenara zor yanaştırır.

Sonraki işlem malum...

Kriko, stepne, bijon anahtarı ve tekeri söker.

Ama söktüğü 4 adet bijon, yuvarlanıp yağmur mazgalına düşer.

Mazgal açılır gibi değil, bijonlar görünmüyor bile.

Adam bir sağına bakar, bir soluna bakar, çaresiz kaldırıma çöker.

Olayı en başından beri tımarhanenin demir parmaklıklı penceresinden izleyen bir deli, seslenir;

- Ula salaaak! Sen ne yapıyorsun orda öyle?

- Sorma birader, lastik patladı ve değiştirirken bijonları mazgala düşürdüm.

- Düşündüğün şeye bak! Diğer lastiklerden birer tane bijon çıkar. Hepsi 3 bijonlu olsun.

Seni, lastikçiye kadar idare eder.

Adam hemen denileni yapar.

Ve akıl hastanesindeki deliye seslenir:

- Senin ne işin var tımarhanede?

Cevap müthiştir.

- Biz burada delilik’ten yatıyoruz kardeşim, salaklık’tan değil...!

(Sami Toprak’tan)

Meydan ve kaldırımlar olsa AVM’ler bu kadar kalabalık olur mu

BİR okurumuz diyor ki:

Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan, vatandaşlara ’bayram alışverişi’ için tavsiyelerde bulunuyor!

Hassasiyeti duygulandırıyor ama alışveriş yapan mı var?

AVM’lerin kalabalığı aldatıyor olmalı.

(Kentlerimizde meydan mı kaldı; kaldırımlar otopark kaldı, insanlar yürüyemiyor, en iyisi vitrinleri gezerek gününü gün ediyor; karnı doyuyor!)

Kuru kalabalıktan en iyi esnaf anlar.

İnsanlarda alım gücü kaldı mı? Tereddüdü olan satıcıya sorar!
Yazarın Tüm Yazıları