Gişeyi ölçen sinyal

Güncelleme Tarihi:

Gişeyi ölçen sinyal
Oluşturulma Tarihi: Şubat 27, 2005 00:00

İlk üç gün hasılatıBu haber için Özen Film’le görüşme yaptığım gün, tesadüfen bu şirketin dağıtımını üstlendiği ‘Eğreti Gelin’in vizyona girdiği gündü. Özen Film’in Beyoğlu’ndaki merkezinde herkes merakla sinema salonlarından telefonla alınan sonuçları izliyordu. Memnundular. Oysa daha ilk gündü ve sadece iki seansa bilet kesilmişti. Ama bu ilk iki seans bile filmin gidişatı hakkında fikir sahibi olmaya yeterliydi. Gerçekten de sinemada ‘ilk üç gün hasılatı’ denilen önemli bir gösterge var. Filmler genellikle cuma günü vizyona giriyor ve ilk haftasonu filmin kaderini belirliyor. Ancak sinemada hiçbir şey kesin değil. İktisatçı Arthur De Vany, ‘Hollywood Economics’ adlı kitabında 2015 filmi inceleyerek, gişe başarısını neyin belirlediğini bulmaya çalışmış. Sonuç: Sinemaya gidenler ‘Bose-Einstein yoğunlaşması’ adı verilen bir davranış biçimine uyuyorlar. Türkçesi: İnsanlar eğer başkalarının filmi beğendiklerine dair ‘sahici bir sinyal’ alırlarsa, onlar da gidiyor. Peki sahici sinyal nedir? Film şirketlerinin tanıtım bombardımanı mı? Türkiye’de bile artık film bütçesinin önemli bir bölümü bu işe ayrılıyor. Şirketler mümkün olduğunca çok kopyayla çok salonda gösterime girip ilk üç güne fena halde asılıyorlar. Ancak Da Vany’ye soracak olursanız, bu tanıtım tüketici tarafından ‘en sahici sinyal’ olarak algılanmıyor. Bugün bile en sahici sinyal, fısıltı gazetesi. Türkiye ve ABD açılış rekorları, film vizyona girmeden önce, normal tanıtımın dışında, farklı nedenlerle seyircide ciddi bir beklentinin yaratılmış olduğunu gösteriyor. Ya ilki çok beğenilmiş bir filmin devamı (Vizontele Tuuba, Şrek 2, Matrix Reloaded, Harry Potter III), ya sevilen bir çizgi romanın veya romanın sinemaya uyarlanışı (Örümcek Adam, Harry Potter I), ya bir TV dizisinin son filmi (Asmalı Konak) ya da hakkında başka nedenlerle çok haber yapılmış, kendisi olay olmuş bir film (G.O.R.A.).İlk üç gün performansı, gişe başarısını artırıyor ama garantilemiyor. Açılış hasılatıyla ABD gişesinin ilk beş filminden sadece dördü, toplam hasılatı en yüksek ilk 10 film listesinde. İkinci haftadan itibaren ciddi düşüşler yaşanabiliyor. Asmalı Konak ve Matrix Reloaded bunun iki örneği.1 MİLYON YTL’LİK (770 BİN DOLAR) BİR FİLMİN BÜTÇESİ Bu bütçeyi, birçok film ve TV dizisinde çalışmış Özlem Yurtsever bizim için hazırladı. Bu hayali film, İstanbul’da, yani farklı yerlerde çekim masrafının olmadığı, günümüzde geçen, özel efektleri olmayan, çekimi 7 hafta süren 35 mm’lik formatta bir film. Özlem Yurtsever kendi mesleğine ‘uygulamacı yapımcı’ diyor. Bunun Batı sinemasındaki karşılığının ‘line producer’ (çizgi prodüktörü) olduğunu söylüyor. Çünkü yapımcı; senaryo, yönetmen ve başrol oyuncularını belirledikten sonra çekilen çizginin altındaki çalışmaları bir line producer yürütüyor.Neden Türkiye Fas veya Malta gibi bir plato değil?Tekfen Holding, sinema sanayiine yatırım yapan en büyük sermaye grubu. 1998’de Antalya’da Antalya Film Stüdyoları’nı kurdu. 185 dönümlük bir alanı kaplayan stüdyolar, sadece açık alanı, üç sahnesi ve prodüksiyon ofisleriyle değil, kiraladığı forkliftler, makyaj, tuvalet, kostüm, giyim kamyonları, ambülans ve su tankeriyle de faaliyet gösteriyor. Stüdyonun, Türkiye’de film çekmek isteyenlere sunduğu ülkeden manzaraları gösteren fotoğraf arşivi de var. Bu dev stüdyoda ilk önce Amerikan Hallmark yapımı ‘Arabian Nights’ filmi çekildi. Son olarak da G.O.R.A. filminin çekimi yapıldı. Çeşitli reklam filmleri için de hizmet veren Antalya Film Stüdyoları’nın önündeki en büyük engel, terör ve Körfez savaşları nedeniyle sigorta firmalarının Türkiye’ye gelecek çekim ekibini sigortalamak istememesi. Ayrıca vergi ve gümrük yasaları da Türkiye’de film yapılmasını desteklemiyor. Fas, Malta, Romanya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti gibi bazı ülkeler gümrük kolaylıkları tanıyor. TÜRK SİNEMA SEYİRCİSİ NASIL BİR TİP?Yüzde 62.1’i erkek.Ortalama yaşı 29 (18-24 yaş grubu yüzde 44.5 ile en büyük dilim. 40 yaş üstünde oran yüzde 13.8’e düşüyor.)Yüzde 74’ü bekar.Yüzde 31’i öğrenci, 18’i ücretli, 15’i patron, 18’i nitelikli uzman, 9’u yönetici, 3’ü ev kadını, 6’sı çalışmıyor.Yüzde 62’si AB gelir grubunda.Kaynak: Fida Film için AC Nielsen Zet’in yaptığı 2002 tarihli araştırma.Sinema salonları borsada işlem görüyorTürkiye’de 1990’larda sinemalarda önemli bir değişim yaşandı. Multipleks adı verilen çok salonlu sinemalar geldi, salonların teknik donanımı iyileşti ve özel sektör yatırım yapmaya başladı. İşte kısa bir özet:Akdemir Ailesi’ne ait AFM sinemaları aslında Beyoğlu Fitaş’la bu alana 40 yıl önce girmişti; ancak yeni döneme kolaylıkla ayak uydurdu ve hızla büyüdü. Bugün, İMKB’de işlem gören, halka açık bir şirket haline geldi.Bir başka halka açık grup da Cinemars. Bu şemsiye altında Cinebonus zinciri var. 2000’de kurulan Cinemars’a bir süre sonra İş Bankası’nın risk sermayesi şirketi İş Girişim ortak oldu. İş Girişim halka açılınca, Cinemars da bu portföyün içinde borsaya girmiş oldu.Alarko Grubu, Cinecity zincirini kurdu. Tepe Grubu, alışveriş merkezi işine başlarken, bunların içine sinema salonu koymak gerektiğini düşünerek Alman Cinemaxx Grubu’yla birlikte çalışmaya başladı.Transtürk Holding, Kanadalı zincir Cineplex Odeon’la anlaşarak Türkiye’de Odeon Cineplex sinemalarını açtı. Ancak grubun krize girmesiyle bu sinemalar Finansbank’ın dahil olduğu Fiba Holding’e geçti. Fiba, sinema işletmesine devam ediyor.Ankaralı Tüze Grubu, AFM gibi sinema salonu işiyle büyüdü. Kendi sinemalarını yaparken inşaat sektörüne de girdi. Başkentte önemli bir ağırlığı var. Kızılay’daki Metropol, Keçiören’deki Moviecity, Ankara’nın çeşitli semtlerindeki Moviepol, Tüze On ve Tüze Optimum, Bursa’daki Megapol, Konya’daki Tüze Kulesite sinemalarıyla bütün ülkeye yayıldı. Türkiye’nin en büyük film yapım ve dağıtım şirketlerinden Özen Film de Movieplex sinemalarıyla bu alanda da faaliyet gösteriyor.EN DÜŞÜK 2.5 EN YÜKSEK 22.5 YTL Türkiye’de bilet fiyatı ortalama 6 milyon TL. En düşük Karadeniz illerinde. Ancak ilçelerde fiyatlar daha da iniyor. Örneğin Ürgüp’te 2.5 YTL’ye sinemaya gitmek mümkün. En yüksek fiyatlar ise özel koltukları ve servisleri olan İstanbul Miller Akatlar AFM Mayadrom, Etiler AFM Uptown (22 milyon TL) ve Dolmabahçe Shop & Miles Sineması’nda (22 milyon 500 bin TL) uygulanıyor.Reklamların yüzde 1’i beyazperdedeAynı zamanda Movieplex sinemalarını işleten Özen Film’in sahibi Mehmet Emin Soyarslan’ın yaptığı hesap ortada: ‘Bilet fiyatının yüzde 42’si sinema salonu sahibine kalıyor. Türkiye’de yaklaşık 1000 sinema salonu var. Toplam bilet satışının yüzde 42’sini bu bin salona bölseniz, sinema başına ayda 3 bin dolar eder. Düşük bir ortalama. Sinema salonları ancak büfe ve reklam gelirleriyle desteklendiğinde ayakta kalabilir.’Türkiye’nin en büyük zinciri AFM’nin Genel Müdürü Mehmet Altıoklar da, salonlara verilen reklamın gelirlerinin yüzde 15’ini oluşturduğunu söylüyor. Küçük bir sektörde küçümsenmeyecek bir rakam reklam gelirleri.Sinemalara verilen reklamlar iki şirket eliyle toplanıp dağıtılıyor: Fida Film ve Enerji Medya. Aynı zamanda büyük bir yapımcı olan Fida Film’in Yönetim Kurulu Başkanı Murat Akdilek, Türkiye reklam pastasının yüzde 1.2’sinin sinema salonlarına gittiğini söylüyor. İngiltere yüzde 1.8 ile birinci sırada, Türkiye ikinci, ABD yüzde 0.2 ile son sırada yer alıyor. Gelgelelim Türkiye’de reklam pastasının tamamı zaten düşük, o yüzden beyazperdede görünen reklamlar da devasa bir yekün tutmuyor.Bazı sinema salonları, büyük şirketlerin ismini alarak sponsorluk gelirinden de yararlanıyor. Örneğin Akatlar AFM Mayadrom’un adının önünde Miller var, Dolmabahçe Gökkafes’teki Cinemars’a ait lüks sinemanın ismi ise Shop & Miles.15 İLDE HÁLÁ SİNEMA YOKAğrı Ardahan Batman Bayburt Bingöl Bitlis Gümüşhane Hakkari Iğdır Kilis Kırşehir Muş Siirt Şırnak Tunceli.ÇOK SALONLU KOMPLEKSLER VE ARTHOUSE SİNEMALARHollywood Sineması nasıl Cinema Paradiso oldu?Seyirciler kitlesel filmlere gidenlerle sanat filmlerine gidenler olarak ikiye ayrılıyor. Birinciler büyük bir tüketici kitlesi oluşturuyor. Onlar için ‘multipleks’ denilen çok salonlu kompleksler inşa ediliyor. İkinciler ise çok daha küçük bir grup. İzlemek istedikleri filmler çok az kopyayla çıkan, bütçesi küçük yapımlar. Birçok metropolde, uzmanlaşmış sinema salonları var. Türkiye’de de bu ayrım yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Avrupa filmlerine ağırlık veren salonlar, Eurimages’ın fonlarından da yararlanıyorlar. Bugün bir İzlanda, Kore, Arjantin, İspanyol vb. filmi izlemek isteyenler bunu hangi sinemalarda görebileceklerini az çok biliyor. Ankara’daki Kızılırmak, İstanbul’daki Alkazar tipik örnekler.Bu tür filmleri getiren şirketlerden Bir Film, geçenlerde Kadıköy Bahariye’deki Hollywood Sineması’nı devralarak adını Cinema Paradiso (sinema tutkusunu anlatan İtalyan filmi) koydu. İsim değişikliği, sinemanın uzmanlık alanının da değiştiğini gösteriyordu. Ama Türkiye’de henüz bu ayrışma tam olarak gerçekleşmedi. Büyük sinema salonu zincirleri de arthouse denilen sanat filmlerine meraklı kitleye seslenebiliyor. AFM zincirinin her yıl düzenlediği Uluslararası Bağımsız Film Festivali İf buna iyi bir örnek.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!