Gidiş nereye?

Güncelleme Tarihi:

Gidiş nereye
Oluşturulma Tarihi: Eylül 06, 2005 00:00

ÜLKEMİZDE olanlara hep birlikte -hayretle, utançla- tanık oluyoruz... Ve bunların pek çoğunun AB uğruna (!) olduğunu biliyoruz. İş artık öylesine bıktırıcı ve sıkıntılı boyutlara vardı ki, bizi yönetenler açıktan konuşmaya başladı: ‘Yeter artık, olmazsa çeker gideriz... Daha fazla ödün veremeyiz.’ Günaydın bayım! Biz bu olacakları yıllardan beri haykırıyoruz. Şimdi yumurta kapıya dayandı ve gerçekleri siz de gördünüz.AB hülyaları uğruna yüzlerce ödün verdiniz, Türkiye gerçekleri ile asla bağdaşmayan bir sürü iş yaptınız. Anayasaya ve yasaları hallaç pamuğu gibi attınız. ‘Demokratikleşme’ adı altında Kürtçülere, bölücülere, şeriatçılara bir sürü ödün verdiniz. Yasaları teröristin ve suçluların lehine değiştirdiniz. AB’den aldığınız emir ve direktiflerle Leyla Zana ve saz heyetini bile cezaevinden durup dururken, birdenbire tahliye ettiniz. Şimdi, yarattığınız şu ‘Türkiye tablosunun’ sadece son birkaç gününe bakalım. Gurur duyun!***- İstanbul’da Fatih Camisi avlusunda cuma günü şeriatçı Hizb-ut Tahrir örgütü toplantı düzenledi. Atatürk’e, Cumhuriyet rejimine tam bir saat boyunca sövüldü. Arapça pankartlar açıldı, halifeliğin geri getirilmesi istendi. Orada yüzlerce polis vardı, müdahale edilmedi. - Abdullah Öcalan lehine Türkiye’nin dört bir yanında gösteriler düzenlendi. Apo posterleri ve pankartları açıldı. Polise molotofkokteylleri ile saldırıldı. Türk bayrağı asılı bir ev taşlandı. İstanbul’da otoyolu kestiler. - Güneydoğu Anadolu’da ‘PKK şehitlikleri’ açıldı. Öldürülen her teröristin cenazesinde büyük olaylar çıktı, kitleler yürüdü, asker ve polisle çatıştı. - Leyla Zana operasyonların derhal durdurulmasını, Recep Tayyip Erdoğan’ın sözünü verdiği demokratikleşme programını bir an önce açıklamasını istedi! - DEHAP, Batman’da çıkan olayların halkın ‘demokratik hareketi’ olduğunu açıkladı. - Bozüyük’te halk, PKK yandaşlarını taşıyan Apo posterli otobüslere saldırdı. 124 yaralı var. Türkiye’nin dört bir yanında etnik çatışmalar kışkırtılıyor.- Başbakan, ‘Kürt sorunu vardır’ dedi. Orgeneral Büyükanıt, ‘Bizi Filistin yapmak istiyorlar’ diye konuştu, bazı AB ülkelerini suçladı. - Başbakan, 30 Ağustos gecesi televizyonlardan yaptığı Ulusa Sesleniş konuşmasında bu ulusal bayramdan bir tek cümleyle olsun söz etmedi. Arkasındaki fonda Atatürk resmi, ya da zaferi anımsatacak herhangi bir şey yoktu. - Şeyh Sait’in torunu Güneydoğu’da ‘federasyon isteriz’ diye imza kampanyası başlattı. Güneydoğu ve İstanbul’da ‘bağımsız Kürdistan’ sloganları atılıyor, PKK bayrakları açılıyor. Diyarbakır Valisi, Başbakan’ın Diyarbakır gezisinin ‘çok olumlu’ sonuçları olduğunu söyledi! ***AB kapılarında yıllardan beri yalvar yakar olanlar, şimdi yukarıda özetlediğim acı gerçeklerle yüz yüze geldiler. Ektiklerini biçiyorlar. Bunun üzerine bir de AB’den gelen ve gelecek olan Kıbrıs baskısını ekleyin! Eninde sonunda minicik Kıbrıs Rum Kesimi’ni tanımak zorunda kalacaklarını biliyorlar ve şimdi son kozlarını oynuyorlar: - ‘Yeter artık, daha fazla ödün veremeyiz. Gerekirse çekip gideriz.’ Türkiye Cumhuriyeti’ni işte bu duruma düşürdüler. Biz burada ‘yapmayın etmeyin, bu kadar ödün verirseniz altında kalırsınız’ diye haykırırken gülüyorlardı. İşte, sonuç şimdi karşılarında. Devletin polisi, jandarması, hákimi, savcısı şaşkın durumda. Yasalar AB uğruna değiştirildi, onların eli kolu bağlandı. Hepsi bilerek ürkekleştirildi. Kimse elini taşın altına sokmak istemiyor; çünkü en ufak terslikte sorumlu olacağını biliyor. Adi suçlar inanılmaz boyutta artıyor, suçlu yakalansa bile çoğu kez salıveriliyor.Niçin? AB bu yasaları istiyordu ve biz yaptık! ***Şimdi size bir olay daha anlatacağım. Bir ibret belgesidir. İngiltere’de birkaç gün önce AB dışişleri bakanları toplantısı yapıldı. Abdullah Gül de orada. İkinci gün sadece Türk gazeteciler için basın toplantısı yapacak. Salona giriş tutuldu, hiçbir yabancı alınmıyor. Basın toplantısı ‘biz bize’ başladı. Bir dakika sonra içeriye elinde çantasıyla biri girdi ve ilk sıraya oturdu. Soruları ve Gül’ün yanıtlarını baştan sona izledi. Kendisine hiç kimse müdahale edemedi. Bu kişi, İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi idi ve çok iyi Türkçe biliyordu. Kapitülasyon komiserleri adam adama markaj sistemi uyguluyordu. Evet, Bay Büyükelçi hiçbir yabancının alınmadığı (!) toplantıyı baştan sona izledi. Hiçbir devlet yetkilimizden tık yoktu! Ne durumlara düştüğümüzün minicik bir örneği daha!
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!