Gerçekten yapısal reform istiyor muyuz?

BU ülkenin değişememesinden hep iktidarları sorumlu tutarız. Hükümetleri suçlarız.

Çoğu kez haklıyızdır da! Ancak, son haftalarda zaman zaman bu köşede dile getirmeye çalıştığım bir görüş var:

Biz kendimiz değişime hazır mıyız?

Dikkat ediyorum; konuyu ne zaman necip Türk milletinin de pekálá statükoyu sevdiğine getirsem; okurların bir kısmı bana kızıyorlar. Verdiğim örneklerden alınanlar oluyor.

Ancak; bana tepki gösterenler devletin sırtından nasıl geçinmeye çalıştığımıza dair verilen örneklere karşı hep; başka benzer örneklerle karşı çıkıyorlar. Genellikle de ‘‘şunlar şunlar dururken bizim üç kuruşumuza mı göz diktin!’’ şeklinde eleştiriler alıyorum.

* * *

Benim görüşüm basit. Evet, siyasiler ve bürokratlar ellerine fırsat geçtikçe devlet aygıtını arpalık olarak kullanıyorlar; belki bazıları bu işten kişisel çıkar da elde ediyor. Ancak, onları kışkırtan biziz! Siyasileri, devlet aygıtından bizlere pay kapması için Ankara'ya yollayan, onları orada barındıran bizzat biz kendimiziz.

Zaten, onlara da sadece kantarın ayarını şaşırıp yakınlarını aşırı kayırdıkları zaman kızıyoruz! Bizi kayırdıkları sürece onlardan memnunuz.

* * *

Şimdi IMF'den cukka geliyor diye pek sevindik. İki hafta evvel yerden yere batırdığımız Kemal Derviş'i yeniden kahraman yaptık.

Ancak, Kemal Derviş biz ne kadar duymazdan gelsek de yapısal reformdan bahsediyor. Bunun dışa yansıma şekli devlet harcamalarında tasarruf, bakan sayısının ve memur kadrolarının azaltılması vb. olarak gözüküyor. Biz de yarım ağız;

- Siyasiler arpalıklarını bırakmak istemiyorlar, diye ahkám kesiyoruz.

* * *

Peki biz;

1) Nüfusun % 45'i olarak tarımda ürün desteklemesinden (‘‘Onlar ne verirse ben 5 bin TL fazla vereceğim’’) vazgeçip sadece fakir köylünün desteklenmesi anlamına gelen doğrudan gelir desteğine razı olacak mıyız?

2) Memurlar performansa dayalı ücrete rıza gösterip, buna göre ücret alıp, gereğinde işten atılmayı hazmedecekler mi?

3) Norm kadro mantığına göre fazlalık oluşturan takriben 1 milyon memur ne olacak?

4) Bir daha arazi affı çıkmayacak ise; her kentin varoşlarında, 100 binlerce insan, neden gecekonduları bir dahaki seçime kadar kaptırmamak için mücadele veriyorlar?

5) Üniversiteden atılan tembel öğrenciler bir yüz karası olan öğrenci affından vazgeçip, ‘‘Ne yapalım, tembellik ettik, okuldan atıldık’’ diyebilecekler mi?

6) Bedava eğitim kavramının sadece ödeme gücü olmayanlar için geçerli olmasını kabul edecek miyiz? Çocuklarını devlet okullarında (özel okullarda okuma oranı sadece % 1.5) beleş okutup; kurslara, özel okullara milyarlar akıtan 1-2 milyon veli bu düzenden vazgeçecek mi?

7) Kendi vergimizi kendimiz öder hale gelebilecek miyiz?

* * *

Herkes bu sorulara vicdanında cevap versin, sonra başkasını suçlasın!
Yazarın Tüm Yazıları