Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - KelebekYazarın Tüm Yazıları

Gerçekler acıdır ama yüzleştin mi sonu iyi olur

Annelikle ilgili bir yazı yazdığımda anneler mail atar, “Neden daha önce yazmadın! Meğer yalnız değilmişim” diye.

Haberin Devamı

Kalbimin kırıldığını yazdığımda mailler gelir, “Benim de çok kırgın” diye.
Sevdiğim şeyleri, takıntılı olduğum kırmızı ruju yazdığımda, “Senden cesaretle şimdi sürücem” diye yazarlar bana.
Rakı yazısı yazarım, “Şerefe” deriz hep birlikte.  Van’dan Ardahan’a davet aldım rakı sofrasına, imkanım olsa giderim her birine.
Babamı kaybettiğimde ne hale geldiğimi yazdım, çok zordu oysa yazmak. Geberdim yazarken ağlamaktan. Bir baktım siz de ağlıyormuşsunuz, sizin de pişmanlıklarınız özlemleriniz varmış benim gibi. Sizlerden gelen maillerle terapi yaptım kendime, iyileştim. Yalnız değilmişim anladım. Birbirimizin toplu terapisi oluruz şu köşeler sayesinde.
Yazarlar, gazeteler, televizyonlar, radyolar halkın en önemli deşarj mekanizmalarıdır. Öyleymiş yani.
Biliyordum bunun önemli olduğunu ama, hiçbirimiz bu kadar önemli olduğunu şu son iki haftadır yaşayarak anladığımız kadar anlamamıştık. Hele de cumartesi gecesi yaşananlar...
Bizler sizlerin önünde çırılçıplak kaldıkça, sizler bize küfür etseniz de, yumurta atsanız da yine de güller bitiyor(muş) bir yerlerde. Karşılıklı rahatlamış oluyormuşuz. Gezi Parkı’nda olamadığım zamanlarda olanları twitterdan takip etmek çok zorladı beni. Hepimizi zorladı.
Öfkelendirdi hatta.

Belki her şeyi tek kanaldan izlemek mecburiyetinde kalmasaydık çok daha az gerilirdik. İnsan göremediği şeyden daha çok korkuyor, daha fazla endişe ediyor. Dahası tek açıdan görünce de hiç sağlıklı düşünemiyor. Endişe, şüphe, öfke, karamsarlık kaplıyor üstünü başını.
Hükümet’e ne çok kırgınım, ah Allah’ım, kırgınım diyerek sakin olmaya çalışıyorum işte. Düzen içinde yazı bile yazamıyorum, öylesi dolu içim.
İletişimi koparmak, deşarj mekanizmalarını sindirmek, önüne geleni haksız ve hukuksuzca susturup suçlu ilan etmek, kendin gibi olmayanı sevmemek, insanların içindeki öfkeyi, kini büyütüyor.
Dahası hükümetin de gerçeklerden uzaklaşmasına neden oluyor.
Yani gerçeklerin hepsi elden kayınca, geriye kocaman ve beraber yaşanması zor bir yalan kalıyor.
Sevgisizlik ne fena gördük değil mi?
Gördün mü ey sen sevgisizlik ne korkunç bir silah!
Sevgisiz yetişen saygı görmeyen çocuklar nasıl da köle farkında mısın sisteme! Hayır diyemiyor hiçbir şeye, kötülüğe bile!
Farklı olsan da birbirini sevememek ne korkunç bir silah baksanıza, yakıyor her yerimizi! Basını susturursan tabi sosyal medyaya kızarsın.
Kızma Abi!

Başka şansımız var mıydı olan biteni öğrenmek için? Bir hükümet nasıl ister, nasıl bir durumu bu hale getirir aklım almıyor benim.
Cumartesi akşamı yaşananların çok uzun vadeli sonuçları olacak, bizler hazırız yüzleşmeye ama yalan söyleyen Vali ve geri kalanlar hazır mı sizce?
Orada çocuklarıyla Divan Oteli içinde can çekişen, orası burası yanık içinde kalan insanlar deli mi kendi kendilerine mi yapıyorlar bu işkenceyi bu insanlık suçunu. Millet aklını mı yedi, bi siz mi akıllısınız anlamıyorum ki! Pes!
Revire, insanların sığındığı “nötr” yere biber gazı atmak, tomayla su sıkmak dünyanın hangi tarihi savaşında görülmüş?
Savaşta mıyız da haberimiz yok?
Kimle savaşıyoruz?
Biz düşman mıyız?
HALKIZ BİZ HALK!
İnsan, çocuk, anne, baba...
Gezi Parkı sayesinde bir sürü konuda yüzümüze tokat indi ve yerinde hep güller bitti.
Daha da çok gül bitecek.
Uzun vadeli bir umut yeşeriyor her türlü gazın içinde.
Ne olur buna inanın!
Basına bakın. Nefeslenin.
Kim ne derse desin susmayan susmuyor!
Kelebek okuyorsunuz şu anda.
Hep gülerdim ikiyüzlülüğümüze. Sanırım artık kimse ikiyüzlü olamayacak ve budur işte her şeyin değişip aydınlandığı an.
Kelebek diye burun kıvıran herkes Kelebek okur ama okudum diyemez. Di.
Ayşe Arman okur sabah ilk iş, ama okumuyorum der. Di.
Biz kendimize bile yalancıyken, kalkıp çocukların biber gazından yandığı anda çocukların orada olmadığını, olsa da ne işi varmış filan gibi gevelediğini, gaz yemediğini söyleyen Vali’ye filan ne yüzle kızardık ki?
Kendi yaptığımız eylemlerden bile gereksizce utanmak, yüzleşmemek, kendimizi kandırmak her şeyden önce bence bundan sonra olamayacak.
Utanmayacağız, saklamayacağız...
Bu bile büyük bir değişim, devrimdir kendi içimizde ne olur farkına varın.
Artık yalan yok.
Gerçekler var.
Budur Gezi Parkı’ndan çıkan ortaya.
Korkmayın, üzülmeyin, endişe etmeyin.
Kısa vadeli sakın düşünmeyin.
Gerçekler ortada.
Çocuklar masumdur. Koca adamlara yalan söylemesi kolay ama, çocuklara yalan söyletemezsin kolay kolay.
Pat diye yüzüne vurur. Tomadan biber gazından da acıdır. Çocuklar ve ağaçların masum gücü adına...
Bundan sonra kimse kanmayacak yalanlara.
Çocuklar bizim geleceğimizdir.
Ağaçlar da yaşken eğilir.
Eğildi.
Yonca “kabak çiçeği”

Yazarın Tüm Yazıları