Gençlik ve eğitim

GENÇLİK deyince umumiyetle buluğ çağına ulaşmış kişiler ile 25-30 yaş arasında olan fertler grubu akla gelir.

Hal böyle olunca, gerek yapısı ve dinamizmi, gerekse yaşları ve kafaları icabı olarak henüz teşekkülünü tamamlamamış olduğundan gençler hızlı bir şekilde gelişme, değişme içerisinde bulunmaktadırlar.

Gençler böyle değişim içinde olunca onların bağlı oldukları toplumlar da canlı bir uzuv gibi devamlı değişim içinde olacaktır. Toplumlar çok ani değişiyor, birçoğumuz onun bir an bile farkına varamıyoruz. Gençler için ‘delikanlı’ deniliyor.

Şu halde devamlı değişim içindeyiz. Gençlik değişince yaşadığı toplum da değişiyor. Bilindiği gibi gençler, birtakım hadiselere aniden sert tepki gösterirler. Bu da yine gençliğin ani ve hızlı bir değişim içerisinde olduğunu gösterir. Toplum düzenli olmak zorundadır. Gençlik onun düzenliğini ya artıracak ya da ortadan kaldıracaktır.

* * *

Asrımızın başından beri meydana gelen cihanşümul savaşlar, bunların doğurduğu tahribat ve göçler, ekonomik, ticari ve sınai hayatın uyguladığı çeşitli değişiklikler; modern topluluklarda hem yapı değişikliklerine hem de sosyal hareketliliğe yol açmıştır. Böyle köklü ve derin değişimlerin toplum hayatında çatışmalara, huzursuzluklara, bölünmelere, bozulmalara, dağılmalara yol açtığı bir gerçektir.

Böyle bir durumda fertlerde cemiyete bağlılık azalır. Düzene itimatsızlık artar. Ferdiyetçilik, bireysellik ön plana çıkar. Bencillik hákim olur. Artık böyle bir toplumda istikrarı korumak mümkün değildir. Şu halde istikrarsızlıkla huzursuzluk, önce aileleri, sonra aile fertlerini, bilhassa hayat tecrübesi ve olaylara mukavemet gücü çok az olan geçleri etkisi altına alır, onları buhrana sokar ve isyankárlığa sürükler.

İşte burada böyle vahim bir durumda cemiyet ve fertleri, bilhassa geçleri birbirine bağlayacak, kuvvetlendirecek ve bu değişmelerin meydana getirdiği sonuçların tahribatından onları kurtaracak en büyük müessese eğitim ve öğretim sistemidir.

* * *

Eğitim, bildiğiniz gibi ferdin doğuştan getirdiği birtakım kabiliyetlerin geliştirilmesiyle fertlere şahsiyet kazandırma faaliyetidir. Bu şahsiyetin cemiyete intibakı ile müspet istikamette davranmasını temin etmek mümkündür. Yani fert, ferdiyetten kurtarılarak sosyalleşmesi sağlanacak, yaşadığı sosyal hayata intibak edecek ve birtakım yararlı işler görecektir. Eğitimin gayesi budur.

Pozitif alanlarda olduğu gibi dini sahada da gençlerimize dini eğitim ve öğretim verilmesi şarttır. Din ihmale gelmez.

18. asırda birtakım filozoflar, ‘Artık din devri geçmiştir. İnsanlığın mutluluğu bu dünya için çalışmaktır’ gibi birtakım nazariyeler ortaya attılar. Fizik ötesi her şeyi inkar ettiler, ‘Her şey maddeden ibarettir’ dediler. Hatta ‘Ruh, bedenin bir yansımasıdır’ fikrini ortaya attılar. Mevlana, Mesnevi’sinde ‘Beden bizden var oldu. Madde bizden var oldu, biz maddeden değil. Şarap bizden sarhoş oldu, biz şaraptan değil’ demiştir. Ne müthiş bir söz.

* * *

Filibeli Ahmet Hilmi Bey’in güzel bir sözü var, diyor ki: ‘Medreseden fen derslerini, mekteplerden de din derslerini kaldırdılar. Bu gidişle çok sürmez, Müslümanlık avam dini haline gelir.’

Gençliğin üzerine titizlikle eğilmemiz, onlara iyi örnek olmamız gerekir. Gençleri bu ülkeyi emanet edeceğimiz nesiller olarak düşünmemiz ve ona göre davranmamız lazım. Hz. Ali bir sözünde, ‘Çocuklarımızı kendi bulunduğumuz zamana göre değil, onların zamanına göre yetiştirin’ demiştir.

Ruhu sağlam, kendisiyle, ailesiyle ve Allah’ıyla kavgalı olmayan bir gençlik yetiştirmeliyiz.

SORALIM ÖĞRENELİM

Bir internet sitesinde, Rus bilim adamlarının Sibirya’da yeraltına inerek ateş tabakasıyla karşılaştıkları ve buradaki sesleri özel aletlerle kaydettikleri haberi yer almıştı. Sesler, acı içinde kıvranan insan seslerine benziyor. Buranın cehennem olduğu söyleniyor. Bu konudaki düşünceniz nedir?

Serpil Demir/ALMANYA

Yüksek derecedeki metallerin yanmasıyla seslerin gelmesi normaldir. Bu seslerin insan çığlıklarına benzemesi, oranın cehennem olduğunu göstermez. Nitekim ilkbaharda kar sularının erimesiyle nehirler azgın bir şekilde akar. Burada da insan çığlıklarına benzer sesler oluşur. Cennet ve cehennem hayatı kıyametten sonra başlayacaktır.

Tanrı kelimesini kullanmanın bir mahzuru var mı?

Bilal Taşdelen/İZMİR

Tanrı kelimesi, hak olsun batıl olsun mabud (kendisine tapılan) anlamına gelen ‘ilah’ kelimesinin karşılığıdır. Allah lafzının tam karşılığı sayılmasa da ‘Allah’ lafzı yerine kullanılmasında hiçbir sakınca yoktur. Nitekim Farsça’da ‘Hüda’, ‘Yezdan’, Türkçe’de ‘Çalap’, ‘Tanrı’ hep kullanılagelmiştir.

İşyerinde şans oyunları oynatabilir miyim?

Ahmet İleri

Şans oyunları, netice itibarıyla kumardır. Biri kazanacak, diğeri kaybedecektir. Dolayısıyla şansa ve tesadüfe dayalı oyunları oynamak ve oynatmak caiz değildir. Rızkınızı helal yollardan kazanmaya çalışmalısınız.

Sinirlendiğim bir anda çocuğuma ‘Allah belanı versin’ dedim. Bu söz tutar mı?

Mahmut Güngörşen İSTANBUL

Tutmaz, çünkü siz çocuğunuza içten bedduada bulunmadınız. Onu seviyorsunuz. Tedirginliğiniz de bunun kanıtıdır. Öfkelendiğiniz bir anda bu sözler ağzınızdan çıkıverdi. Ancak ağzınızı bedduaya alıştırmamalısınız. Peygamberimiz, düşmanlarına bile bedduada bulunmadı, bir de öfkeye yenilmemeli.

B tipi fonlara yatırılan para ve devlet tahvilleri caiz midir? Borç olarak verilen para zekáta sayılır mı?

Mustafa Doğan

Fonlara yatırılan para karşılığı her ay veya her yıl sonunda miktarı önceden belirlenmiş bir meblağ söz konusu olmadığı için elde edilecek kazançtan pay almak faiz olmaz. Devlet tahvilleri ise faizdir. Borç olarak verilen para zekáta sayılmaz. Alacaklı parasını tahsil ettikten sonra zekát niyetiyle parayı aynı kişiye vermelidir.

Ayağıma su değdiğinde mantar oluyor. Çoraba meshedebilir miyim? Her namazın peşine borçlu olduğum namazı kılıyorum, olur mu? Vakit girmeden namaz olur mu?

Kerem Özsağlamlar/İZMİR

Mazeretinizden ötürü çorap üzerine meshedebilirsiniz. Her namazın peşine kaza namazı kılabilirsiniz. Vakit girmeden namaz olmaz. Ancak hacda, yolculukta ve zorunlu hallerde namazları birleştirmek caizdir.
Yazarın Tüm Yazıları