"Gençlere özür borçluyuz" demiştim cumartesi yazımda

Hep gençleri suçlayıp duruyoruz, hep gençlere kusur buluyoruz" diye başladığım cumartesi ekindeki yazım, özellikle gençlerden çok ilgi gördü.

ÖSS uğruna tüm gençliklerini, coşkularını, yaşam sevinçlerini ellerinden aldığımız gençlerden birinin, "Rumuz: İsyankar"ın mektubunda, bu uğurda intihar eden arkadaşının ardından katılmış kalmış bir genci izledik... Sustum öylece ben de, söyleyecek söz bulamadım. Ama sizlerin söyleyeceğiniz çok şey varmış meğer... Acı da olsa, gerçek duygular bunlar. Birkaçını buraya aktarıyorum.

Rumuz İsyankar’a ben de 55yaşımın isyanını yazıyorum

Sevgili İsyankar oğlum... Sana oğlum diye hitap ediyorum, çünkü ben de bir anneyim. Bu satırları yazarken, burnumun direği sızlıyor ve gözlerimden yaşlar akıyor. İki çocuğum da Fransa’da yaşıyor. Kızım, evlilik nedeniyle 2 yıl önce oraya göç etti. Bir yıl önce de oğlum, ablasının yanına yüksek tahsilini yapmaya gitti. İnan hasretlerinden içim yanıyor, ama yine de ülkelerine dönmelerini istemiyorum. Sen 19 yaşında, daha hayatının baharında eğitim sistemine, hayata isyan ediyorsun; ben 55 yaşında bak nelere isyan ediyorum.

Önce, her şeyin başı eğitim olduğu için, eğitim sistemimize isyan ediyorum: Eşimle ben, eski adıyla Haydarpaşa Sanat Enstitüsü’nden 40 yıl kadar önce, teknik ressam olarak mezun olduk. Sanat okullarının altın çağı idi. Fabrikalar ve atölyeler, mezun olup diploma almamızı beklemeden bize işe alırlardı. Çünkü son derece kaliteli eğitim görürdük.

O yıllarda Almanya, kaliteli teknik eleman sıkıntısı çekiyordu. Biz de teknik ressam karı-koca olarak, Almanya’da dev bir fabrikada işe başladık. Almanya’da 8 yıllık temel eğitimin ardından, çocuklar yeteneklerine göre ayrılıyorlar. Liseye gidebilecek olanlar liseye gidiyor, gidemeyecek olanlar da yine yeteneklerine göre meslek okullarında meslek öğrenip hayata atılıyorlar. Liseye gidebilenler ise notları çerçevesinde istedikleri alanda üniversite eğitimi alabiliyorlar.

Yani oradaki gençler, seni isyan ettiren bu sistemi asla yaşamıyorlar. Bizim sanat okullarımızın ise 35-40 yılda, ilgisizlikten ne hale geldiğini içimiz sızlayarak izliyoruz.

Sevgili oğlum, ben, senin yaşın gereği henüz bilmediğin sağlık sistemimize isyan ediyorum. Hırsıza, katile dokunmayan, sade vatandaşın ise korunmadığı hukuk sistemimize de...

Ya hayvanlara uygulana vahşete ne diyorsun oğlum?

Sen bu ülkede yaşamak istemiyorsun. Ben de isyan ediyor ve "Güzel ülkemde artık yaşamak istemiyorum" diyorum. Ama yine de yüreğim hayır diyor. Neden biliyor musun?

Bu mutsuz günlerinde, "Şu çılgın Türkler" kitabını oku. Atatürk’ün dehasıyla, bir mucizeyi nasıl gerçekleştirdiğini gör. Bu ülke yaşamaktan vazgeçilmeyecek kadar kıymetli.

ŞEYDA ONAT

"Kolayı seçip kaçtı" diyenlereşimdilik kulaklarımı tıkıyorum

Güzin Abla, İsyankar rumuzlu okurunun satırları yüreğimi deldi geçti. Türkiye’deki "aklı başında" ve gerçekten geleceğimizi oluşturabilecek gençliğin gerçeğini anlatmış. Ben de aynı duygularla ülkemi "terk etmiştim". Şimdi güzel bir ailem var, çok mutluyum. Son zamanlarda Türkiye’de olanları duymak bile istemiyorum.

Atatürk’ün bir kızı olarak "Kolayı seçip, kaçtı gitti" diyenlere şimdilik kulaklarımı tıkıyorum. Çünkü geri döndüğümde (ömrüm yeterse) insanıma sunacak bilgi ve birikime sahip olmak için burada kalmam gerekiyor. Umarım o gün geldiğinde vatanımdan umudunu hepten yitirmiş, gerilere gitmiş bir ülke kalmış olmaz...

RUMUZ: GÜL

Benzer şeyleri yaşadımkeşke yardım edebilsem

Güzin Abla, yazılarınız bana çok iyi geliyor, çok şey öğreniyorum. Cumartesi yazınızı da hüzünlenerek okudum. Ben de aynı yoldan geçtim çoğu genç gibi. Ama çok şükür iyi bir yere girip, mezun oldum. Şu anda yüksek lisans yapıyorum. Akademik hayatı seviyorum. İleride iyi bir bilim adamı olmak istiyorum. Bu genç kardeşimize benzer şeyleri yaşamış, biraz da hayat tecrübesi olan birisi olarak keşke yardım edebilseydim.

RUMUZ: GÜVEN/İSTANBUL

Arenaya kapatılmışgladyatörler gibiyiz

Sevgili Güzin Abla, "İsyankar" rumuzlu okuyucunun mektubunu okudum ve gerçekten etkilendim. Ben şu an Lise 3’teyim ve onun hissettiklerini çok iyi biliyorum. Özellikle de intihar düşüncesi... Bazı zamanlar oldu ki, istediğim tek şey içinde çırpındığım, can çekiştiğim bu savaştan çıkabilmekti.

Bizler bir arenaya kapatılmış gladyatörlerdik, hayatta kalmak için savaşmak zorundaydık. Bizim arkadaşlarımız yoktu, rakiplerimiz vardı. Hayatta hiç işimize yaramayacak şeyleri ezberlemeli ve rakiplerimizi ezip geçmeliydik. Ben şu an robot gibi ders çalışmayı bıraktım. Sadece beni mutlu eden şeyleri yapıyorum. Ailem de okulda kalemimle kollarımı çizerek kanattığım gün, sistemin bana ne yaptığını görebildi.

Ben hobi olarak ücretsiz bilgisayar oyunları yapıyorum. En son yaptığım oyun yurt dışında çok sevildi. Bazı oyun yapımcılarından iş teklifleri bile aldım ama önce liseyi bitirmem gerektiği için hepsini geri çevirmek zorunda kaldım. Birkaç yıl sonra bu hayalimi gerçekleştireceğim. Sanırım dayanılmaz intihar isteğine yenilmememin karşılığı da bu olacak. Sadece kendimizi düşünmek zorundayız. Bize öğretilen bu çünkü... Hiç kimse gençleri "Türkiye’nin sorunlarıyla ilgilenmiyorlar" diye suçlayamaz. Bize bencil olmayı toplum öğretti.

RUMUZ: AHMET K.
Yazarın Tüm Yazıları