Geçmişi değil geleceği tartışalım

BANKACILIKTA doğru resmi gördüğümüzde, tedavi öngörülenden farklı olmak zorunda olabilir. Kanunda söz edilen limitlerin anlamı kalmayabilir.

Dolayısıyla, yepyeni bir strateji oluşturmak gerekebilir. Yine de, önemli bir adım atılmıştır. Devlet, resim nasıl çıkarsa çıksın, bankacılık sektörünü destekleyeceğini beyan etmiştir.

Bu anlamda, çıkacak resmin kötülüğü, bankacılık sektörünün kamuoyu nezdindeki itibarını bugünkü seviyesinden daha aşağıya düşürmeyecektir. Yani, bankacılıkta bir güven krizinin çıkması artık söz konusu değildir.

Devlet desteğinin bankacılık sektörünün arkasında olması güven krizini önlese de, sektörün yeniden itibar kazanması zaman alacaktır. Zamanı kısaltmanın yollarından biri, denetimler sonucunda çıkan resmin tam bir şeffaflık içinde kamuoyu ile paylaşılmasıdır. Daha sonra şekillendirilecek devlet desteğinin de aynı şeffaflık içinde yürütülmesi gerekmektedir. İş bununla da bitmemektedir.

İTİBAR KAZANMA

Bankacılık sektörünün yoğun bir itibar kazanma kampanyası düzenlemesi gerekmektedir. Kampanya, sektörün toplumdaki ekonomik ve sosyal sorumluluklarının yanında, ‘‘güven’’ ve ‘‘itibar’’ gibi kavramların sektörle özdeşleştirilmesine yönelik öğeleri içermelidir. Sektör, pay sahipleri de dahil olmak üzere, yöneticilerinin çabasıyla kampanyanın başarılı olması için çalışmalıdır.

Bir bankanın yönetimi, bir benzin istasyonu yönetimine benzemez. Karşı köşedeki benzin istasyonunun kapanması bu köşedeki benzinliğin iş hacmini artırabilir. Ama, bankacılıkta, itibar yitirildiğinde, en sağlam banka bile güç durumlara düşebilir. Bu nedenle yöneticilere büyük bir sorumluluk düşmektedir. Banka sermayedarları ve yöneticileri için kendi bankalarının sağlamlığı kadar sektörün sağlamlığı da önemlidir.

Bu anlayışla, bankaların pay sahipleri, gerçek resim ortaya çıktığında, önce kendi kaynakları ile bankalarının sağlığa kavuşmalarını sağlamaya çalışmalıdır. ‘‘Nasıl olsa, devlet destek veriyor’’ anlayışıyla kendi kaynakları olduğu halde devlet desteği ile ayakta kalmaya çalışmak, çok büyük bir fırsatı kaçırmak anlamına gelecektir. Çünkü, bankanın itibarı bankanın hissedarlarının itibarının bir uzantısıdır. Hissedarların itibarı, bankalarının arkasında ne kadar sıkı durdukları ile ölçülür.

Bankacılığın zor bir zanaat olduğu artık anlaşıldı. Yaşadığımız deneyimle, bankacılık sektörünün arkasında devlet desteği kadar sermayedarların da desteğinin ‘‘itibar’’ açısından önemli olduğu ortaya çıktı. Bankacılık, parası olup parasını bankasına koyanların yapabileceği bir iştir.

YILDIZLAŞMAK

Bankacılık sektörüne devlet desteğinin boyutu ne olursa olsun, devletten en az desteğe ihtiyacı olanlar sektörün yıldızları olacaklardır. Sektör, onların omuzlarında ekonomide kendisinden beklenen katkıyı yapabilecektir. İşin kolayına kaçmak, sektörü hafife almak olacaktır.

Ne kadar eleştirilse de, Türkiye, bankacılık sektöründe bazı adımları atmak zorundaydı. Geçmişte, bazı yanlışlar da yapılmış olabilir. Ama, artık geçmişteki yanlışları sorgulamakla değil, gelecekte en doğruyu yapmak için zaman harcamalıyız.
Yazarın Tüm Yazıları