Gecikmenin maliyeti

FARKINDA mısınız, Hükümet elektriğe zam yapacak ama bekledikçe bekliyor.

Sanki "ülkeyi savaşa sokma" gibi dramatik bir karar alıyormuş gibi, kamuoyu yavaş yavaş bu zamma hazırlanmaya çalışılıyor. Yani, elektriğe zam yaptığı takdirde gelecek tepkilerden bile çok çekinen bir Enerji Bakanlığı ve hükümetle karşı karşıyayız.

İnsan bunu görünce, hükümetin önümüzdeki dönem siyasette, diplomaside ve ekonomide büyük, radikal kararlar almak zorunda kalması halinde ne yapacağını düşünüp, telaşlanıyor.

Enerji Bakanlığı bürokratları, yaklaşık 1 yıldır artan sübvansiyona rağmen bakana "zam artık lazım" demeye bile korktular. Sonunda bunu söylemek zorunda kaldılar, bu kez de Enerji Bakanı Hilmi Güler, Başbakan’a bunu nasıl anlatacağını bilemedi, bir süre de kendisi oyaladı. Daha sonra elektrik kesintileri filan derken, elektrik zammının acil olduğu iyice ortaya çıktı ama hálá zam yapılamıyor.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, daha geçen gün, bu konuda konuştu. Maliyetlerin artmasına rağmen elektriğe zam yapmamak konusunda gayret ettiklerini ve edeceklerini belirten Erdoğan, "Ama zam yapmamız gerektiği anda da, çünkü gelen sinyaller öyle, o zaman bunu milletle paylaşmak durumunda kalacağız" demiş.

Bu dönemde her şeye zam geldi, akaryakıt satış fiyatları, vergiler fahiş ölçüde artırılıp, dolar bazında tarihin en yüksek seviyesine ulaştı ama bir tek elektriğe zam gelmedi. Dışa bağımlı olduğumuz enerjide, dış fiyatlar her şeyden fazla arttı, ama bizde elektrik fiyatlarına, maliyet aynı kalmasına rağmen, kaç yıldır zam yapılmadı, bu normal mi?

Alınacak karar da belli; ya elektrik maliyeti üzerindeki yükleri indireceksiniz, ya da elektriğe zam yapacaksınız. Eğer işaleminin isteğini yerine getirmek istiyor onlardan korkuyorsanız, her çağdaş ülkede olduğu gibi bu yükleri kaldırıp, hane tüketimi ile sanayi tüketimi arasında fark yaratın, uygulayın. Yok, gelecek seçimden korkuyor, "TRT batar, bu kurumu seçimde kullanmamız gerekiyor" diyorsanız, o zaman hem hane halkına hem elektriğe yüksek zam yapmak zorundasınız. Artık sübvansiyonla bunu yürütemezsiniz. Zaten mızrak çuvala sığmamaya başladı, bize "saklıyorsunuz" dediğimizde kızan Maliye bile, geçen yılın bütçe ve KİT rakamlarını detayıyla açıklayıp, sakladıklarını açıklamak zorunda kaldı....

FINDIKTA DA FATURA BÜYÜDÜ

Birileri Başbakan’a "gecikmenin maliyeti"ni anlatmak zorunda.

Şimdi elektriğe zam yapmadınız, ağustos ayı da geçti, eylül ayına gelindi, mümkün olduğunca zam kararını ertelemiş oldunuz ama yapmanız gereken zam oranı daha da büyüdü. Üstüne üstlük geciktikçe karar almak daha da zorlaştı, farkında mısınız?

Ekonomide geciken her şeyin maliyetini, ilerde çok daha ağır ödemek zorunda kalırsınız.

Aslında bu hükümetin genel bir tavrı haline geldi. Hemen her şeyde karar almayı erteliyor ve sonuçta faturayı, hep birlikte, çok daha ağır ödemek zorunda kalıyoruz.

Bir düşünün, eğer IMF’ye söz verilen kararlar, yapısallar zamanında yerine getirilseydi, geçtiğimiz aylarda yaşadığımız dalgalanma bu kadar büyük olur muydu? Tamam, kurlar geri gelmeye başladı ama yıktığınız güven, beklentilerdeki kötüleşmeyi ne yapacaksınız?

Aynı şey fındıkta da geçerli. "Gereken önlemi, kalıcı düzenlemeleri geciktirelim, bu arada bizden olmayan Fiskobirlik yönetimi yıpransın" denildi, sonuçta önlem alma zorunluluğu dayattı. Şimdi, kimsenin şüphesi olmasın, bu işi düzelteceğim diye ödenecek maliyet, çok daha ağır olacak. Sonunda da bu ağırlaşan maliyeti halk olarak, hep birlikte ödeyeceğiz...

Devlet adamlığı denilen şey, önderlik gerektirir. Yani, ekonomide ya da siyasette, gecikme nedeniyle ağırlaşacak faturayı önceden görüp, halka faturasını büyütmemek için, zamanında, o dönemde yeterince anlaşılamasa bile, o kararları almak gerekir..

Kişisel hayattaki seçimlerin faturasını ödeyecekler bellidir ama ekonomide, toplumsal kararlarda "geciktirme"nin maliyeti çok daha ağırdır ve en kötüsü, herkes birlikte öder...
Yazarın Tüm Yazıları