Gece kulüplerine Viyana formülü

Gece kulüplerinin gürültü nedeniyle kapatılmasını eleştirince büyük tepki aldım.

Hem okurlardan hem de diğer köşe yazarlarından gelen eleştiriler aynı.

Herkes benim gece kulüplerinden çıkmadığımı, sahipleriyle dostluğumdan dolayı mekanları savunduğumu düşünüyor.

Buna bir açıklık getirmeliyim.

Kapatılan mekanlardan Sapphire, Anjelique, Mojito, Blackk, Crystal, New Yorker’a daha adım bile atmış değilim.

Reina’ya bu sezon sadece bir kez, Sortie’ye ise iki kez gittim.

Reina’nın sahibi Mehmet Koçarslan’la bir kez el sıkışmışlığım, Sortie’nin sahibi Erol Kaynar’la ayaküstü iki-üç kez konuşmuşluğum vardır.

Diğerlerinin sahiplerini tanımam bile...

Yani sanıldığı gibi ne ben her gece bu mekanlardayım ne de sahipleriyle kanka bir durumum söz konusu...

Sadece gürültü bahane edilerek eğlence hayatının linç edilmesine karşıyım.

Gelinen noktayı görüyor musunuz?

Saat 02.00’de müziğin sesi kısılıyor, mekanlar boşalıyor.

Bodrum’da aynı uygulama söz konusu.

Türkbükü’nde kulüpleri jandarmalar basıyor, müşteriler ’darbe oldu’ sanıyor.

Hafta sonu Antalya’da Beachpark’ı, Ally’i ve diğer kulüpleri ’basan’ onlarca polis, müziğin sesini kısıp kimlik kontrolü yapıyor.

Yerli-yabancı demeden müşterilerin çantalarını kontrol ediyor. Bir haftada Türkiye’nin eğlence manzarası bir anda değişti.

Gürültüyü bahane edenler, gece hayatının üzerine kara bulut gibi çöktü.

Ben kontrolsüz bir eğlenceyi, sabahlara kadar bangır bangır bağıran bir müziği savunmuyorum.

Elbette denetlensin ama medeni bir şekilde...

Boğaz’ın kenarındaki kulüplerden ’çıt çıkmamasını’ istemek haksızlık, sabahlara kadar karşı kıyıyı uyutmamak da haksızlık.

Diğer yandan gece 02.00’de ’evine git’ demek de müşteriye haksızlık.

Bunun bir ortası bulunmalı...

Galiba en doğrusu ’Viyana formülünü’ uygulamak olacak.

Viyana’da da Tuna’nın kenarında kulüpler vardır, benzer formül bize de uygulanabilir.

Buna göre, kulüpler mekanlarının bir kısmını kapalı hale getirecekler.

Gece 01.00’de açık havadaki müziklerini bitirecekler, daha sonra eğlence sabaha kadar bu kapalı mekanlarda devam edecek.

İsteyen dışarı çıkıp, kapalı mekandan taşan ’hafif bir müzik eşliğinde’ denizin kenarında içkisini içebilecek.

Yüksek müzikle dans etmek isteyenlerse kapalı mekanda olacak!

Böylece hem kulüpler hem de gürültüden rahatsız olan şehrin sakinleri rahat edecek.

Demet Akalın röportajı

Magazin haberi gördüğünde tüyleri diken diken olan bir grup var. Olabilir.

Dün Milliyet’in okur temsilcisi Derya Sazak’a, 21 yaşındaki bir üniversite öğrencisi yazmış.

Cumartesi günü Milliyet’in ekinde çıkan Demet Akalın röportajını eleştiriyor.

"Milliyet bu tarz insanların röportajlarıyla okurunu cumartesi günü meşgul etmezdi" diyor.

1- Demet Akalın şu sıralar albümü en çok satan isimlerden...

2- Röportaj Milliyet’e manşet falan olmuş değil, ekinde...

3- Gazeteler sadece siyaset ve ekonomiden ibaret olsaydı çok sıkıcı olurdu.

4- Kaldı ki Milliyet magazin haberlerine son dönemde çok daha az yer veriyor.

Buna rağmen okur, ’bu tür insanlar’ diyerek Akalın’ı gazetede görmek istemiyor.

Ben okurun değil de en çok Derya Sazak’ın bu eleştiriye sessiz kalarak onay vermesine şaşırdım.

Çünkü hiçbir yorum yapmamış bu eleştiri üzerine.

Killing Mazhar

Mazhar Alanson böyle sahneye çıktıkça, ben de yazmaya devam edeceğim.

Bir önceki konserinde metal punk saçlarıyla sahnedeydi; "Biricik Suden yüzünden MFÖ dağılacak" demiştim.

Geçen günkü son konserine de ’iskeletor’ olarak sahneye çıkmış.

Biricik Suden imzalı pantolonu iskelet desenli.

Pop sanatçısından çok, iskelet desenli kostümünü üzerinden çıkarmayan çizgi kahraman Killing’e benzemiş.

Hal böyle olunca kimse ne konserden bahsediyor, ne gelenlerden, ne de grubun diğer üyelerinden.

Her zaman olduğu gibi Mazhar yine ’rol çalıyor’.

Her şeyi anlıyorum da Biricik’in bu çılgınlıklarına grubun diğer üyeleri Özkan ve Fuat neden ses çıkarmıyor onu anlamıyorum.
Yazarın Tüm Yazıları