Geç gelen akıl...

Oktay EKŞİ
Haberin Devamı

Milli Güvenlik Kurulu'nda, ‘‘Faizsiz Bankacılık’’ denen şeriat bankacılığının ve İslami Sermaye konusunun ele alınacağına dair haberler, bu konunun biraz geçmişini bilenleri acı acı güldürmüş olmalı.

Ne dediğimizi açıklamak için çok geriye mi gidelim, yoksa şöyle birkaç ay öncesine mi?

En iyisi şimdiki durumu anlatalım da sonra eskilere gideriz:

Verilen bilgilere göre Milli Güvenlik Kurulu'nun dünkü toplantısında Faizsiz Bankacılık ve irticayı besleyen sermaye konuları ele alınmış.

Bir konunun Milli Güvenlik Kurulu'nda ele alınması için onun milli güvenliğimizi ilgilendirecek boyutlara ulaşmış olması -mantıken- gerekli olduğuna göre, demek ki bıçak kemiğe dayanmış. Ve yetkililer faizsiz bankacılık ve İslami sermaye kesimlerinin faaliyetinin ulusal güvenliğimizi tehdit eden boyutlara ulaştığını -nihayet- görmüşler. O nedenle olacak halen 5 büyük holding, 4 bin özel şirket, 15 özel finans kurumu ve 5 bin dolayında vakıf ve derneğin oluşturduğu bu kesimi yasal denetim içine almak ve onlara tanınmış bazı imtiyazları ortadan kaldırmak gereğini duymuşlar.

Bu hikâyenin geçmişini bilmiyorsanız zannedebilirsiniz ki ortada yeni bir durum var.

Oysa bu konu geride kalan haziran ayından beri belki yüzlerce defa konuşuldu. Gazetelerde İslami Sermaye'nin en önde gelen isimlerinden Kombassan, İttifak, Yimpaş, Endüstri, Ülker gibi holdingler hakkında sayısız yayın yapıldı. Örneğin Kombassan, Endüstri ve İttifak Holding'e dışarıdan çantayla -yani devlete beyan etmeden- para, altın, döviz vs. getirildiği kamuoyuna yansıdı. Kurye Dilek Örnek'ten ‘‘uyuşturucu parası getiriyorsun’’ diye sorulan hesap (bu kızın çantası üzerinde uyuşturucu parası diye bir etiket mi yapışıktı?) bunlardan sorulmadı. Yasal boşluk varsa, doldurulmadı. Keza, 25 bin ortağıyla övünen Holding'e ‘‘Kayıtlardaki hissedar sayısı niçin 40'tan ibaret? Ötekilerin paraları veya ilişkileri neden kayıtlarda görünmüyor?’’ diye ya sorulmadı, ya da hâlâ sonuç alınmadı.

Oysa Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit 4 Ağustos 1997 tarihinde yayınlanan bir demecinde ‘‘Köktendincilerin mali kaynaklarının ortaya çıkarılması amacıyla İslami sermayenin denetim altına alınacağını’’ çok açık bir dille ifade etmişti.

Demek istediğimiz şu: Bugün aralık ayının sonunda olduğumuza göre belli ki çarklar dönmüyor. Niyet iyi olsa da sonuç alınmıyor.

Bu da sebepsiz değil. Çünkü daha eskilere gidersek görürüz ki, bugünkü duruma bizzat bizi yönetenlerin kararları sonucu geldik. Nitekim bugün hükümetin ‘‘öteki bankalarla eşit kurallara tabi tutmaya’’ karar verdiği bildirilen şeriat bankacılığı, bizzat Turgut Özal tarafından, hem de Özal'ın ilk hükümet programı TBMM'de okunmadan üç gün önce yaptığı ilk toplantıda alınan kararla kurulmuştu.

Bize kalırsa Özal bu kurumların Türkiye'de irticai hareketlerin itici gücü olacağını biliyordu. Zaten maksadı o idi. O nedenle şimdiki çabalar yerinde ama çok geç kalmış çabalardır.

---------------

Not: Dünkü yazımın, bazı baskılara girmeyen son satırı şöyleydi:

‘‘Allah bunların iftirasından hepimizi korusun... Amin!’’

Yazarın Tüm Yazıları