Geç bir yılbaşı tebriki

YAZIMI geçen pazar, yılbaşı günü Brüksel Merkez İstasyonu’nda kızıma önce "Yahudi orospu" deyip, sonra daha da hayasızca küfreden o Mağribi alçağın hakkından nasıl geldiğimi, bu hafta anlatacağımı söyleyerek bitirmiştim.

Vazgeçtim. Láfı uzatmamak için ayrıntıya girmiyorum.

Ama sadece şu kadarı biline ki, Faslı lümpenin burnunu bilet otomatına damgaladım.

Zaten inanmayana, aynı Brüksel’deki Polis Müdüriyeti Asayiş 1. Bölge Şubesi tarafından tutulmuş olan ve "31 Aralık 2005 Cumartesi günü, takriben saat on üçte, Merkez Garı A Kapısı çıkışında" diye başlayan celpnamenin kopyasını gönderebilirim.

*

ANCAK tabii, o zaptiye ifadesi ve şahit imzası ta öğleden sonra bitimine kadar sürdüğünden, yılbaşının tadı daha şimdiden kaçmış oldu. Mağribi rezil "harissa" biberi kattı.

Oysa aslına bakarsanız, benim yılbaşılarla hiçbir alışverişim yoktur ve olmamıştır.

Fakat iki senedir ádet edindik, familya bir defalığına peder beyin kümesine tünüyor.

Yani kızım Paris’ten geliyor; büyük ve ortanca oğullarım baba kapısı çalıyor; nihayet, taşrada oturan en küçük oğlumun annesi onu akşam getirip, geceyarısından sonra tekrar alıyor.

"Aile saadeti" (!), yani beşimiz birden aynı masa etrafında karşılamış oluyoruz.

*

İŞTE vakt-i kerahat geldi. Olayı unutmaya çalışarak kızımla beraber sofrayı kurduk.

Sonra iki oğlan damladılar. Şen şakrak, ablalarıyla hasret giderdiler.

Ancak saat artık bayağı bayağı gecikti, fakat ufaklıktan hálá ses seda çıkmıyor.

Sanmam ki, annesi bir "son an intikamı"na başvurup, getirmemezlik edecek olsun.

İlişkilerimiz "limoni" ama, böyle bir küçüklük yapacağına asla ihtimal vermem.

Dolayısıyla, küçük bey nerede kaldı, demek için annesinin cep telefonunu aradım.

Bir, iki, üç, adamın biri önce "alo, alo" diyor, sonra da gülüp gülüp kapatıyor.

Telefonu sevgilisine, yavuklusuna, kocasına vermiş olabilir ama, bu terbiyesizlik ne?

Acep hazret şimdiden kafayı çektiği için midir ki, kah kah, keh keh savuruyor?

Evdekiler de "ba-ba acıktık, ba-ba acıktık" diye şakacıktan tempo tutunca, eh n’apalım, tuttum, "Hadi, peder beyinizin kendi elceğizleriyle sizlere hazırladığı şu Çerkes tavuğu taamından başlayın" komutunu verdim. Eksik familyamla masaya kurulduk.

Tam o an telefon çaldı!

*

EVET tam o an çaldı ve geçen haftaki yeminimi tekrarlıyorum, anlatacaklarımda tek kelime yalan varsa, yukarıdaki dört evládımın yüzünü gelecek yılbaşı görmek nasip olmasın.

Ağlaya ağlaya telefon eden kişi en küçük oğlumun annesidir.

Hastaneden şu an çıktığı için onu getiremeyeceğini söyleyerek, özür dilemektedir.

Ve şimdi sıkı durun!

*

KENDİSİ öğleden sonra ama bu kez merkez değil Brüksel Güney İstasyonu önündeki ana cadde trafiğinde mecburen yavaşlamışken, tabii ki yine Faslı iki hergele, önce otomobilin sağ camını taşla parçalamış; ardından da, aynı taraf koltuğunda duran çantasını çalmışlardır.

Ancak, onların çantayı kapmasını engellemeye çalışırken, hengame esnasında yine sağ eli emniyet kemerine sıkıştığından, kadıncağızın baş ve işaret parmakları kırılmıştır.

Alçılı olarak şimdi acil servisten çıkmaktadır. Hekimler de otomobil kullanmasını yasakladığından, küçük oğlumu yılbaşı kutlaması için bana getiremeyecektir.

Ve tabii o an derhal anladım ki, kimlikleri, parası ve kartlarıyla birlikte cep telefonu da çalındığından ve henüz numarayı bloke ettirecek zaman bulamadığından, demin bana keh keh diye gülen deyyus o Mağribi iki sokak eşkıyasından birisidir.

Ne diyeyim?

*

TABİİ sadece ve sadece büyük geçmişler olsun dedim.

Gelmiş gelmemiş, oğluma, kendisine ve erkek arkadaşına hayırlı seneler diledim.

Bu arada hemen şu parantezi açayım. Mesleği avukatlık olan anne, aynı zamanda Belçika Liberal Partisi’nin "solumtırak cenáhı"na mensup bir siyasetçidir.

Flamanya’daki ırkçılığa karşı mücadele etmek için de, "Hep beraber el ele" sloganını kendi seçim afişine Fransızca ve Felemenkçe yanında, Arapça ve Türkçe olarak bastırtmıştı.

Buyrun, elini ver, Mağribi alçak parmağını kırsın. Elini ver, Faslı lümpen kolunu alsın.

Tıpkı, kızcağızı haşata çevirerek ve arabasını berhava ederek Pelin’e yaptıkları gibi!

Tıpkı, Can’ın tüm mesleki belgelerini içeren dizüstü bilgisayarını otomobilin bagajını parçalayarak çaldıkları; sonra da, aracı vasıtasıyla o bilgisayarı tekrar Can’a sattıkları gibi!

Hadi, Avrupa’yı susta durduran Mağribi çapulcularla birlikte yeni yılınız kutlu olsun!

*

TEBRİKİ iki hafta geç iletiyorum ama, bilhassa da sizlerin yeni yılı kutlu olsun!

Yani aynı Mağribi lümpenlerin Fransa’daki yağmacılığına "Yağma Hasan’ın böreği değil" demek cesaretini gösterdiğim için beni "ırkçı" (!) ve "Türk Sarkozy" (!) ilán etmiş olan siz "sahte ahlákçılar"ın yeni yılı kutlu olsun!

Yani, hariçten gazel okuyup, bol keseden atan siz tuzu kuruların yeni yılı kutlu olsun!

Yani, "Müslümandır" (!), "muhacirdir" (!) gazına gelip, "mağdur" ve "mazlum" ebediyatı döktüren siz "sağcı-solcu" ve "dinci-laik" saftiriklerin yeni yılı kutlu olsun!

Ancak, sakın kızınızın Brüksel’de "Yahudi orospu" küfrü yemesine öfkelenmeyin.

Sakın, annesinin elini kırdıkları için yılbaşında oğlunuzu öpemediğinize üzülmeyin.

Aynı Fransa’da ise aynı yılbaşı gecesi Nice-Lyon ekspresine bindiğinizde, tecavüz dahil, o Mağribi eşkıyanın bütün yolcuları bıçakla haraca kesmesinden sakın yakınmayın.

Uğurlar ola, böylelikle "sahte ahlákçılığı" ve "mağdur edebiyatı"nı sürdürürsünüz.
Yazarın Tüm Yazıları