Gazilerin hayat hikâyeleri, Gaziler Haftası'nda okuyucuyla buluştu

Güncelleme Tarihi:

Gazilerin hayat hikâyeleri, Gaziler Haftasında okuyucuyla buluştu
Oluşturulma Tarihi: Eylül 19, 2017 16:37

Gazilerin hayat hikâyeleri, Gaziler Haftası'nda okuyucuyla buluştu

Haberin Devamı

Orhan SENCER / İSTANBUL, (DHA) - Yazar Koray Gürbüz’ün, gazilerin yaşadığı hayat hikâyelerini kaleme aldığı “Unutmayın / Gazilerin Gerçeği” adlı kitabı yayımlandı. Aynı zamanda kendisi de gazi olan Gürbüz, “Gaziler Haftası”nda okuyucuyla buluşan kitabıyla ilgili olarak, “Kitabımda, PKK’yla yaklaşık 40 yıldır canlarını ortaya koyarak mücadele edenlerin ve bedel ödeyenlerin hikâyelerine yer verdim” dedi.
1998 yılında Siirt-Karadağlar mevkiinde teröristlerle girdiği çatışmada vurularak yaralanan, iki yıl hastanede yattıktan sonra 2000 yılında malulen emekli olan ve “gazi” unvanı alan, TSK Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası ile Devlet Üstün Hizmet Madalyası sahibi Koray Gürbüz’ün “Unutmayın / Gazilerin Gerçeği” adlı kitabı okuyucuyla buluştu. Mustafa Kemal Atatürk’ün 19 Eylül 1921’de gazilik unvanı alması nedeniyle her yıl 19-26 Eylül tarihleri arasında kutlanan “Gaziler Haftası”nda piyasaya çıkan kitap, büyük çoğunluğu Güneydoğu gazisi olan, aralarında Kore gazisi ve şehit-gazi yakınlarının da bulunduğu 48 kişinin anlatımlarını içeriyor.
GÜRBÜZ: PKK’YLA YAKLAŞIK 40 YILDIR CANLARINI ORTAYA KOYARAK MÜCADELE EDENLERİN VE BEDEL ÖDEYENLERİN HİKÂYELERİNE YER VERDİM
Yazar Koray Gürbüz, vatanını ve milletini bütün varlığıyla savunan Mehmetçiklerin bir kısmının hikâyelerini Türk milletine aktarmak için aracılık ettiğini belirterek, şunları söyledi:
“Dünyanın tartışmasız en saf ve en cesur askerlerini, “Vatan toprağına can eken” Mehmetçikleri bir kitapla anlatma iddiasında değilim. Ben sadece tarih yazan, vatanını ve milletini canıyla, kanıyla, bütün varlığıyla savunan yurdun dört bir yanındaki Mehmetçiklerin bir kısmının hikâyelerini Türk milletine aktarmak için aracılık ettim. Kitabın sayfalarında rastlayacağınız isimler de fotoğraflar da gerçek. Ancak onların yerine yüzlerce, yüzbinlerce, hatta milyonlarca başka isim ve fotoğraf da kullanılabilirdi, zira tarih boyunca anasına sarılır gibi vatan toprağına sarılan Mehmetçiklerin her biri tertemiz ve herbiri alabildiğine fedakârdır. Herbirinin mücadelesi en az bir diğeri kadar destansıdır. Belki de bu yüzden Türk milleti, unvanı, yaşı, rengi, ismi ne olursa olsun hepsine birden “Mehmetçik” deyip bağrına ve ruhuna basmıştır evlatlarını. Aliler, Ahmetler, Hasanlar, Ömerler olarak doğup, yaşayanlar, vatan ve millet uğruna bir adım öne çıktığında topyekûn Mehmetleşmişler, milyonlarca damlanın birleşip okyanus olması gibi onlar da “Mehmetçik” olmuşlardır. Gerçekten de Mehmetçik,  evlattır, ağabeydir, amcadır, dayıdır, babadır ama hepsinden öte “Mehmetçik, ulusun tamamıdır.” Kahramanlığın ve vatan sevgisinin tarihleri aşan adıdır. Ben de bu kitapta Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmak isteyenlerin maşası olan kukla PKK’yla yaklaşık 40 yıldır canlarını ortaya koyarak mücadele edenlerin ve bedel ödeyenlerin hikâyelerine yer verdim. Analarının kına yakıp asker eylediği kuzuların, vatan savunmasında nasıl aslanlaştıklarını anlattım. Patlayan mayınların alıp götürdüğü organları, gürleyen bombalar altında silah arkadaşına uzanan elleri, gözler ufuk çizgisindeyken yürekleri ana-baba sevgisiyle ısınanları kendi ağızlarından kaleme aldım. Fakat vatan için tüm hayatlarını feda eden kahramanların kırık kalplerine de şahit oldum. İş bilmez siyasetçilerin ve bayrak uğruna bedel ödemenin anlamını bilmeyenlerin sebep oldukları acıları da anlatmaya çalıştım. Dağlarda nöbet tutan askerlerden birinin en büyük hayalinin ‘Bir Anadol pikap alıp, yaşlı babasıyla kâğıt toplayıcılığı’ yapmak olduğunu öğrenince gerçeği hiç değiştirmeden, olduğu gibi yazdım. Aylarca dağlarda yattığı için “Beyaz toprak bitlerinin” istilasına uğrayan bir başka Mehmet’in çektiği çileyi bilin diye ne anlattılarsa aynen naklettim. Hiçbir zaman şiirsel olayım, anlatımı güçlendireyim, kelimelerle oynayayım diye düşünmedim. Çünkü en büyük şiirselliğin kahraman Mehmetçiklerin saf ve temiz duyguları olduğunu defalarca yaşayarak gördüm. Karadağlar’ı, Besta Dereler’i, Dağlıca’yı, Tendürek’i ve sınırın öte yanını anlatırken; basılan karakolları, patlayan mayınları, şehit düşen silah arkadaşlarımı yazarken sadece “gerçekleri” bilin istedim. Gerçekleri, yani vatan için verilen mücadelenin zorluğunu bilin ki hakarete uğrayan, aşağılanan, hakları gasp edilen şehit ailelerinin ve gazilerin neler hissettiklerini de, her birinin sessiz sesiz attığı ‘Bizi unutmayın!’ çığlıklarının anlamını da kavrayın istedim. “Çatışmada beş asker de yaralandı!” diye duyduğumuz haberlerin aslında “Beş evlat; kolunu, gözünü, bacağını, dalağını, böbreğini, gençliğini kaybetti!” demek olduğunu hepimiz yeniden hatırlayalım diye yaşananları yumuşatma ihtiyacı duymadım. Ancak her şeye rağmen vatan toprağına can ekenlerin ve en az onlar kadar bedel ödeyen annelerinin, babalarının, eşlerinin ve tüm akrabalarının hâlâ gururlu, hâlâ başı dik ve hâlâ vakur olduklarını da göstermek istedim. ‘Biz vatan uğruna fedakârlık yaptık!’ demek için değil, “Bu topraklarda Mehmetçikler bitmez!” demek için yazdım bunları. Umarım ki tarihleri yırtıp sonsuzluğa ulaşacak olan Mehmetçikleri bir nebze olsun sizlere anlatabilmişimdir. Kitapta vatanını ve bayrağını, uğruna ölecek kadar, sevenlerin verdiği hayat mücadelelerinden küçük kesitler var. Emin olun, Mehmetçiklerimizin anlattıkları her anıyı dinlerken, en az yaşandıkları zamanki kadar derinden hissedilmiş, o gün- lerin acıları, coşkuları, korkuları, kaygıları, umutları ve sevinçleri yeniden ve yeniden yaşanmıştır. Kitabı, bu duyguların ağırlığını ve yüklediği sorumluluğu hissederek hazırladık. Buna rağmen ortaya çıkan eksiklikler için okuyucularımızın affına sığınıyorum.”
İLKER BAŞBUĞ: BU KİTAP, YETERSİZLİKLERİN GİDERİLMESİNDE ÖNEMLİ BİR ROL OYNAYACAKTIR
26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ tarafından yazılan önsözde, “Maalesef yaralı gazilere –ki bunların büyük bölümü organ kaybıyla karşı karşıya kalmaktadır- toplumun ilgisinin ve bilgisinin hemen hemen yok derecede olduğu ortadadır. Bu kitap, bahsedilen yetersizliklerin giderilmesinde önemli bir rol oynayacaktır” ifadesi yer alırken, kitapta bazı ünlülerin de şu yorumlarına yer veriliyor:
Gazeteci-yazar Bekir Coşkun: Hiçbirimiz onlar kadar bedel ödemedik. Bu ülkede en çok konuşmaya hakkı olanlardır şehit ve gazi aileleri.
Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı Tansel Çölaşan: Ülkemiz ve milletimiz için kurşunlara göğüslerini siper eden Mehmetçiklerimize devlet ve yurttaş olarak bağrımızı açıyor, onları içtenlikle kucaklıyor muyuz?
E. Tümamiral Cem Gürdeniz: Gerçekler, hiç eğip bükmeden, gazilerimizin ağızlarından haykırılıyor. İnanıyorum ki bu haykırışlara cevap vermek devletin ve milletin topyekün görevi olmalıdır.
Prof. Dr. Ümit Özdağ: Bu kitapta anıları yer alan evlatlarımızın yaşadıkları, İstiklal Savaşı’nı gerçekleştiren dedelerimizin yaşadıklarından çok farklı değil. 
E. Tümamiral Soner Polat: Gazilerimizin duygu dünyasını milletle buluşturan müthiş bir kitap.
24. Dönem CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran: Hayatlarının baharında kollarını, bacaklarını, gözlerini ve tüm gençliklerini vatan uğruna feda eden gazilerimizin samimi hayat hikâyelerinden oluşan bu kitabın her satırı ayrı bir kahramanlık destanı değerinde”
Gazeteci-yazar Yılmaz Özdil: Vatan denilen kavram… Aslında bu insanlardır. Bu kitabı okumak yetmez. Bu kitabı okutmak, vatan borcudur.

(FOTOĞRAF)

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!