Gazeteciler...

HERKES biliyor ki Türkiye'yi soyan gazeteciler değil, siyasetçiler-bürokratlardır...Neyi, nasıl soyacağız?..Bu günlerde bir tesisatçı, bir marangoz ve bir boyacı tarafından dolandırılmış olan ben, rehin aldığım marangozun keserinin meğer kendi keserim olduğunu öğrendiğimde anlamıştım...Biz beceremeyiz...Gerçek gazetecilerin başına altın yağsa, onların aklına ‘‘altın yağmuru altında röportaj’’ yapmak gelir...Hemen hemen tüm büyük vurgunları ortaya çıkartan gazetecilerdir...Hırsızlık haberlerini gazeteye koymak yerine, belgeleri hırsızlara satıp, çaldıklarına ortak olsaydık ya...Üstelik o katrilyonluk vurgunları ortaya çıkartan-değerlendiren-kamuoyuna ulaştıran gazeteci arkadaşlarımızdan kimisi kriz kurbanı, şimdi işsizler...Beş parasız...Sefil...*Ülkücü biraderlerle kendi kendilerine vakıf kurup, ömür boyu başkanlığını garantiye alıp, içini devletin parası ile dolduran Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un, suçüstü yakalanınca ‘‘Kimi gazeteciler de sarı zarfla para aldılar’’ demesi telaşından...Tüm gazeteciler ‘‘Açıkla’’ diye yırtınıyorlar...Milliyetçi yiğit kardeşimiz tüydü...Bakın:Bizler, iyi niyetinden emin olduğumuz gazete-televizyon sahipleri, yani patronlarımız hakkında dahi iddia varsa, onların yargılanmalarını, günahları yoksa yargı karşısında aklanmalarını isteyen ve sabırla bekleyen bir kesimiz...Oysa herkes biliyor ki siyasetçiler kaç kez, kendi patronları liderlerinin kirli işlerini oyları ile örtbas ettiler...Birbirlerinin pisliğini örttüler...*Sarı zarfmış...Sağlık Bakanı Durmuş, eğer dürüst ve mert bir insansa, sarı zarfla para dağıtanların ve alan gazetecilerin adlarını açıklamalı..Ki bizler de onların resimlerini gazetelerimize koyup, kamuoyuna duyuralım...Milliyetçi önce dürüst olur...Yani şimdi milletin parası sarı zarf içinde çalınmışsa, buna göz yummayı sürdürecek millet parasının teslim edildiği Bakan?..O zaman bu nasıl milliyetçilik?..Nasıl dürüstlük?..