Gazete daralınca ferahlayanlar

Birçok kişiyi gazeteyi eline alıp okumaktan vazgeçiren, sadece internetten ve aplikasyonlar aracılığıyla okumaya yönlendiren tek konuydu “dev boyut” meselesi...

Haberin Devamı

Nasıl olmasın? Sokakta gazete okumak mümkün değil, mesela bankta otursan gazeteyi açtığın anda beş kişilik yer kaplarsın.

Kafede okumaya kalksan iskemlende yan dönüp boş bir alan bulmak şart olur.

Azıcık rüzgârda ters dönmüş şemsiye kadar yorar adamı.

Vapurda, metroda okumaya kalksan “bir kağıt en fazla ne kadar katlanabilir” testi yapmak, Japon kağıt katlama sanatı origamiden faydalanmak zorunda kalırsın...

Hatta gazete katlamaktan ne okuduğunu bile unutabilirsin...

20 dakika boyunca çıkardığın hışırtıdan ötürü huysuz yolcuları çok mutsuz edebilirsin. Lüzumsuz bir sabah münakaşası yaşayabilirsin...

Velhasıl kelam, en rahat hafta sonları dev bir masaya ya da yere serip bağdaş kurarak okunuyordu gazeteler... Okuma seansı da güzelce elimizi sabunlamakla ve mürekkep karalarını akıtmakla sonlanıyordu.

Ve nihayet “gazeteyle cebelleşenler” hikâyesi bu hafta itibariyle son buldu.

Hürriyet’in ve yeni boyuta geçen diğer gazetelerin tasarımı benim gibi kitabı koklayarak, gazeteyi dokunarak okumayı tercih edenleri sevindirdi.

Darısı henüz “daralmayanların” başına.

Haberin Devamı

Çok sıkıldım!

Instagram’da sadece kendi fotoğrafını paylaşanlar:

Herkes “kendini doğru ifade edememekten” şikayetçi.

Doğru ya, kendini çoğu zaman Twitter’da hiç düşünmeden kurduğun cümlelerle veya Facebook’ta paylaştığın “Hiçbir iğnenin iki sivri ucu yoktur-bir Çin
atasözü”
gibi post’lardan anlatamayabilirsin.

Ünlüysen, magazin programlarında “yakalandığın” zaman kendini izleyip “Ama ben böyle bir insan değilim ki, kendimi anlatamıyorum” diye üzülüyor olabilirsin...

Be arkadaş. Artık medya değişti.

Elinde kendini ifade edebileceğin, hayata nasıl, hangi renklerle baktığını gösterebileceğin süper bir aplikasyon var.

Çek bir fotoğraf, koy Instagram’a, hayata senin gözünden bakalım!

Ama yoook, kendi portren varken dağı ormanı ne yapacaksın, değil mi? Zaten güzel kadın fotoğrafı daha çok takipçi topluyor, orası da çok belli.

Eh, hâl böyle olunca ne yapıyorsun? Instagram profiline sadece kendi fotoğraflarını koyuyorsun. Dudak büzüyor, seksi bakıyor, en naif göründüğün kareleri paylaşıyorsun.

Sonuç olarak, icra ettiğin “sanat” sadece kendi kelle fotoğraflarından oluşuyor.

Sana “Ne güzelsin”, “Aman Allah’ın ne müthiş bir fotoğraf, bu ne mükemmelliktir” desinler istiyorsun.

Peki Allah aşkına söyle, tam olarak neyin eksikliğini yaşıyorsun?

Pazar sabahı mesajları:

Birbirimizle ve dünyayla iletişim kurmak için çantamızda taşıdığımız cep telefonlarımız bir reklam mecrası olalıberi duvara fırlatılan telefon sayısında büyük artış yaşandı.

Bir soru size: Pazar sabahı saat 10’da gelen bir promosyon bilgisini kaale alır, mağazaya koşar mısınız? Yoksa o “Bir pazarımız var” sessizliğini bozan markaya düşman kesilir, telefonunuzu en yakın sert zemine çarpma ihtiyacı mı hissedersiniz?

Peki, size mağazasından veya internet sitesinden HİÇ alışveriş yapmadığınız halde herrrrr pazar sabahı indirim-promosyon mesajı gönderen markayı, bu tacizinden vazgeçmesi için kaç kere aramak gerekir?

Vatan Bilgisayar’a sormak istiyorum, kaç kere aramak gerekir?

 

Yazarın Tüm Yazıları