Gazap...

GAZAP geldiği zaman böyle olur.

Robot giysili maskeli adamlar tavukları, ördekleri çuvallara doldurup doldurup o gaz odasına koyuyorlar.

Nedense bu bana, Dünya Harbi’nde Yahudilerin gaz odalarına gönderilmelerini hatırlatıyor.

Televizyonda içine konulduğu çuvaldan başını çıkartmış bir ördeği gösteriyorlar durmadan.

Etrafa bakınıyor, çıkıp kaçmak istiyor.

Ama yapamaz.

Çünkü gazap böyledir.

*

Kuşlar doğanın gazabına uğrarken, insan kendini kuşun kanadıyla gelen bir başka gazaptan korumaya çalışıyor.

Yapacak bir şey yok.

Kuşların gagalarıyla gelen aşk mektupları, şarkılardaki o filamingo, o sevdaların sembolü, o özlem duyulan gökyüzündeki özgürlük, o şairin martısı, o göç şarkısını söyleyen turnalar, o yeşil ördek...

Bir anda gazabın ta kendisi oluveriyorlar.

Gaz odasının önünde sırasını bekleyen çuvaldan başını çıkartmış ördek sağa-sola bakıp kaçmak istese de olmaz...

*

Yaşam da budur.

Ben bir sıkıyönetim avlusunda da görmüştüm, sistemin ördüğü çuvaldan başını çıkartıp sağa-sola son bir umuttur bakınan, ama gazap karşısında çaresiz sırasını bekleyenleri.

Sivas’ta otel odasına doldurulmuş ozanlar pencerelerden başlarını uzattıklarında, ya da ekonomik krizde o kadın çığlık attığında da gazap oradaydı.

Kimi zaman bizzat bizleri koyarlar bir çuvala.

Bir de bakarsınız ki çuvaldasınız.

Maskeli adamları tanımlayamazsınız bile.

Öldürücü H5N1 virüsü mü taşırsınız, tehdit mi oluşturmuşsunuz, her neyse sizin yok edilmeniz gerekmiştir.

Sistemin sürmesi için, düzenin devamı uğruna, başkalarının mutluluğu gereği yok edilmeniz gerekmiştir sonuçta.

Çırpınırsınız...

Kurtulmak istersiniz...

Ama boşunadır.

Çuvaldaki bir delikten başınızı çıkartıp bakınırsınız.

Sistemin hayatiyeti için yok edilmek düşmüştür size.

O kadar...
Yazarın Tüm Yazıları