Güncelleme Tarihi:
REZERVASYONUNA GELMEYEN MİSAFİR
Birçok lokanta rezervasyon kabul ederek çalışır ki bu, yerini garanti altına almak isteyen misafir için bir avantajdır. Lokanta gelen rezervasyona göre düzen alır, masa ayarlar, servis postalarını bölüştürür. Haber vermeden rezervasyonuna gelmeyen müşteriyse sırasıyla devrilen domino taşlarının arasında oyun bozanlık yapıp ben devrilmeyeceğim diyen o gıcık taş gibidir. Mekân için kayıp bir masa, geri çevrilen başka misafirler, eksilen cirolar, demektir. Unutmayın, birçok lokantanın rezervasyon yaptırıp gelmeyenlerden oluşturduğu bir kara kaplı defteri vardır.
YANLIŞ VERİLEN REZERVASYON SAYISI
Bu özellikle kalabalık gruplarda ciddi bir sorun teşkil eden husus. 20 kişilik bir kutlama rezervasyonuna 10 kişi gelince bu, mekânla misafir arasında ciddi bir sıkıntıya mahal verir. Aynı şekilde yine 20 kişilik bir rezervasyona 30 kişinin gelmesi de... Bir mekân için boş kalan masa kadar, ayakta kalan misafir de sorundur.
GÜNLÜK STRESİNİ SERVİS PERSONELİNDEN ÇIKARTAN MİSAFİRLER
Bazen kusurlu davranışınız misafiri kızdırsa da kimi zaman sorunsuz geçen bir serviste bile sorun yaratan misafirler olabilir. Masada serviste, yemekte, lezzette hiçbir sorun olmamasına rağmen, sorun misafirin o gün geçen kötü gününde olabilir. Maalesef lokantacılar bu durumla sıklıkla karşılaşırlar. İş yerinde patronuna kızmış, evde eşiyle tartışmış, beklediği zammı alamamış bir misafir, bütün hırsını bazen ona servis eden garsondan çıkartmaya çalışabilir. Kimi zaman edebini aşıp, hakarete varan sözler sarf edebilir. Hiçbir mekân kendi servis personelini lüzumsuz yere hırpalayan, motivasyonunu bozan misafire hoş gözle bakmaz.
HER ŞEYİ EN İYİ BİLEN MİSAFİRLER
Türkiye’de herkes iki mesleği ana karnında öğrenerek doğar: Teknik direktörlük ve lokantacılık. Bazı misafirler, dekorasyondan servise, mönü çeşitliliğinden garnitür servisine kadar her şeyi çok ama çok iyi bilirler. Meslek olarak bu işi yapmadıkları gibi yapana da sürekli yön vermek isterler. Lokanta sahibi bazen, “Acaba bu misafir buraya iyi yemek yemeğe, eğlenmeye mi geldi yoksa yapılan her işi eleştirmeye mi?” diye düşünmeden edemez. Sevimli ve sempatikçe gelişen bu ‘fikir vermeler’ kimi zaman da aşırı kibirli ve ‘öğreten adam’ moduna doğru ilerler, işini öğretme noktasına kadar dayanır.