Gar katliamı davasında, Bakanlık ve Valilik 400 bin lira tazminat ödeyecek

Güncelleme Tarihi:

Gar katliamı davasında, Bakanlık ve Valilik 400 bin lira tazminat ödeyecek
Oluşturulma Tarihi: Eylül 05, 2018 17:25

Gar katliamı davasında, Bakanlık ve Valilik 400 bin lira tazminat ödeyecek

Haberin Devamı

Ferit DEMİR/TUNCELİ, (DHA)- ANKARA Tren Garı yakınlarında 3 yıl önce DEAŞ terör örgütü mensuplarınca düzenlenen 100 kişinin öldüğü, yüzlerce kişinin yaralandığı bombalı saldırı ile ilgili İçişleri Bakanlığı ve Ankara Valiliği hakkında açılan davada karar çıktı. Ankara 12'nci İdare Mahkemesi, sosyal risk ilkesi uyarınca Bakanlık ve Valiliğin 400 bin lira manevi tazminat ödemesini kararlaştırdı. 
Ankara Tren Garı yakınlarında 10 Ekim 2015 tarihinde düzenlenen mitingde DEAŞ terör örgütü mensuplarının düzenlediği bombalı saldırısında 100 kişi yaşamını yitirdi, 200'den fazla kişi yaralandı. Saldırıda hayatını kaybeden Mesut Mak'ın ailesinin açtığı davada karar çıktı. Avukat Barış Yıldırım tarafından Mak ailesi adına Ankara 12'nci İdare Mahkemesi'nde İçişleri Bakanlığı ve Ankara Valiliği hakkında açılan 700 bin liralık manevi tazminatında mahkeme her iki kurumun 400 bin lira tazminat ödemesine hükmetti. Mahkeme gerekçeli kararında, İçişleri Bakanlığı ve Ankara Valiliği'nin savunmalarına da yer verildi.
Bakanlık savunmasında, olayda hizmet kusurunun bulunmadığı, olayın bir terör saldırısı olduğu, terör eylemi sonucu oluşan zararın tazmini isteminden kaynaklanan uyuşmazlığın 5233 sayılı Kanun kapsamında çözümlenmesi gerektiği, iş bu Kanun kapsamında manevi tazminat konusunun düzenlenmediği, manevi tazminatın unsurlarının oluşmadığı ve faiz talebinin yerinde olmadığı ileri sürülerek davanın reddini istedi.
Ankara Valiliği tarafından mahkemeye gönderilen savunmada ise, manevi zararların 5233 sayılı Kanun kapsamı dışında olduğu, davacının zararlarının ancak sosyal risk ilkesine göre karşılanabileceği, meydana gelen zararın terör olayı kapsamında oluştuğu ve toplantıya ilişkin gerekli bütün tedbirlerin alındığı belirtilerek, davanın reddini istedi.
'İSTAHBARATA RAĞMEN HASSASİYET GÖSTERİLMEDİ, HİZMET KUSURU VAR'
Mahkeme gerekçeli kararında, her ne kadar terör olaylarını tamamen önlemek mümkün değil ise de, yapılacak saldırıların sayısını, terörün psikolojik etkisini azaltmak mümkün olduğunu belirterek, "Bunun için özellikle istihbarat faaliyetleri büyük önem taşımakta olup, aynı zamanda yetkili birimlerce, her türlü terör saldırısına karşı, ayrım gözetmeksizin tüm yurttaşlar için, ülkenin her yerinde, imkanların elverdiği ölçüde azami güvenlik tedbirlerinin alındığı yönünde güven telkin edici faaliyetlerde bulunulmasının terörle ulaşılmak istenen güvensizlik kaygısının azalmasını sağlayacağı, böylelikle terör eylemlerine karşı direnç ve tahammülün artacağı, aksi durumda en ufak bir ihmalin dahi hayati risk oluşturacağı ve terörün birinci hedefi olan güvenlik algısında büyük tahribata yol açacağı tartışmasızdır. Kaldı ki kişilerin can ve mal güvenliğinin korunması devletin asli görevidir. İdarenin bu görevi yerine getirmek, kamu düzeni ve esenliğini sağlamak üzere kolluk örgütünü kurması, gerekli araç ve olanakları sağlaması, yeterli önlemleri zamanında alması gerektiği açıktır. Yaşanan patlama olayını da kapsayacak şekilde elinde yakın tarihli istihbari bilgi bulunan idarenin, önceki standart uygulamasından dahi ayrılarak, bu bilginin ilgili birimlere iletilmesi, güvenlik tedbirlerinin alınması noktasında gerekli ve yeterli hassasiyeti göstermediği ve bu suretle hizmet kusuru bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır" denildi.
BAŞKAN, SOSYAL RİSK İLKESİNE ŞERH KOYDU
Karara şerh koyan ve tazminatın sosyal risk ilkesi uyarınca değil, devletin hizmet kusuru ilkesi gereğince verilmesi gerektiğini belirten Mahkeme Başkanı'nın gerekçeli kararda görüşüne de yer verildi. Başkan şerh kararında, "Yakın zamanda benzeri terör olayları yaşandığı ve terör, güvenlik gibi konularda eğitimi olmayan kişilerce dahi olası bir terör eylemi korkusuyla yakınlarının kalabalık yerlerden uzak durulması konusunda uyarıldığı, yaygın şekilde terör saldırısı beklentisi olan bir dönemde elde edilen hayati önemdeki istihbarı bilginin özellikle miting gibi kalabalık alanlarda canlı bomba eylemine ilişkin olmasına rağmen, bu konuda önlem alması gereken birimlere iletilmesinde mülkiye müfettişlerince tespit edilen, ancak yukarıda belirtilen hususlar ve uzun süreli terör deneyimi olan bir devlette ihmal olarak nitelendirilmesi mümkün olmayan kusurlu davranış sonrası istihbari bilgide yer alan doğrultuda gerçekleşen canlı bomba eyleminden kaynaklı elim olayda idarenin gerekli ve yeterli özeni göstermemesi nedeniyle, hizmet kusurunun bulunduğu uyuşmazlığın bu gerekçeyle karara bağlanarak tazminat miktarına hükmedilmesi gerektiği düşüncesiyle sosyal risk ilkesi esas alınarak verilen karara gerekçe yönünden katılmıyorum" dedi.
'AĞIR HİZMET KUSURU'
Davayı açan ve aynı zamanda Tunceli Baro Başkanı olan Barış Yıldırım, Mesut Mak'ın ailesi adına Ankara 12'nci İdare Mahkemesi'nde tam yargı davası açtıklarını, davayı Anayasa hükümlerinde yer alan 'Devlet kendi eylem ve işlemlerinden kaynaklı zararları tazmin etmekle hükümlüdür' hükmü gereği açtıklarını söyledi. Dava dilekçelerinde idarenin ağır hizmet kusurlu olduğunu iddia ettiklerini, zira daha önce alınan istihbarat bilgilerine rağmen miting günü gerekli güvenlik önlemlerinin alınmadığını, bu çerçevede gerekli güvenlik önlemleri alınmış olsaydı bu acı hadisenin bu katliamın meydana gelmeyeceğini belirtiklerini söyleyen Yıldırım, şöyle devam etti:
"Ağır hizmet kusuru bulunduğunu dilekçemizde ifade etmiştik. Neticede mahkeme davamızı karara bağladı. Mahkeme, ölen Mesut Mak'ın yakınlarına ödenmek üzere 400 bin lira tazminat ödenmesine hükmetti ve bu yönde karar verdi. Karar esasta oy birliği ile verilirken, gerekçede ise oy çokluğuyla alındı. Mahkeme başkanı, karara muhalefet şerhi koydu. Mahkeme başkanı karara 'sosyal risk' ilkesi çerçevesinde karşı çıkarak, devletin hizmet kusuru olduğunu ifade etmiş ve muhalefet şerhi koymuştur. Bizlerde meydana gelen bu acı olayda ve kınanması gereken hadisenin başta Anayasa'nın 5'inci maddesinde belirtilen temel amaç ve görevlerinden biri olan kişilerin maddi ve manevi varlığını koruma hükmünün ihlalinden kaynaklı olduğunu düşünüyoruz."
9 SANIĞA 101'ER KEZ AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET VERİLMİŞTİ
Ankara Garı'nda, 10 Ekim 2015'te terör örgütü DEAŞ saldırısı sonucu 100 kişinin yaşamının yitirdiği katliamla ilgili, 7 Kasım 2016'da başlanan ve 54 celse görülen 19'u tutuklu 36 sanığın yargılandığı davada geçen ağustos ayında karar çıktı. Mahkeme heyeti 9 sanığı 'Anayasal düzeni ihlal' suçundan birer kez, 'kasten öldürme' suçundan da 100'er kez olmak üzere toplam 101'er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi. Mahkeme, 9 sanığa da örgüt üyeliğinden değişik yıllarda hapis cezası verirken, firari sanıkların dosyasını ayırdı.

FOTOĞRAFLI

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!