Gamalı haç hediye olur mu

SOFYA’nın tam merkezindeki Aleksandr Nevski kilisesine girerken, yan taraftaki pano dikkatimi çekiyor.

Üzerinde özetle şu yazıyor:

‘Osmanlılara karşı savaşta ölen Bulgarlar, Ruslar, Sırplar ve Rumenlerin anısına yapılmıştır.’

Bu kilisenin hemen 300-400 metre aşağısında bir başka kilise daha var.

Sanki, Disneyland’a kurulmuş minyatür bir Rus kilisesi gibi duruyor.

O da, Osmanlılara karşı savaşta ölen Rus askerlerinin anneleri tarafından yaptırılmış.

Sofya’nın bu bölgesi, işte böylesine ağır bir Osmanlı karşıtı mistisizme bürünmüş.

* * *

İki kilisenin arasındaki meydan ise hatıra eşyası satılan küçük tezgáhlarla dolu.

Bana Moskova’nın, komünist döneme ait hatıra eşyalarının satıldığı Arbat Sokağı’nı hatırlatıyor.

Bu sokakta çok farklı bir hatıra eşyasıyla karşılaşıyorum.

* * *

O küçük objeyi, meydanın hemen girişindeki tezgáhta gördüm.

Öteki tezgáhların hemen hepsinde komünist döneme ait flamalar, madalyalar, orak çekiçli saatler vardı.

Ama birinci tezgáhtaki objelerin üzerindeki semboller bambaşka bir döneme aitti.

Nazi dönemine ait.

İşte orada, o tezgáhta küçücük bir mürekkep hokkası buldum.

Kristal camdan yapılmıştı ve üzerinde çok az ve kalın kesmeler vardı.

Aslında bildiğimiz mürekkep hokkalarına çok benziyordu.

Dörtgen gövdesi dar bir ağıza açılıyordu.

Bu küçük boyunun üzerinde ise sarı bronz bir kapak vardı.

İşte bu kapağın üzerinde çok çarpıcı bir sembol duruyordu.

Bir gamalı haç...

* * *

Bazı Nazilerin çok gelişmiş bir estetik ve sanat duyguları olduğunu anlatan filmler görmüştüm.

Bunlardan biri ‘Villagiattura’ yani ‘Sayfiye’ adını taşıyordu.

İtalya’da Mussolini döneminde komünist mahkûmların hapse atıldığı bir adada geçiyordu.

Hapishane komutanı, klasik müzik hayranı bir Nazi’ydi.

‘Gece Bekçisi’ filminde ise Nazilerin sado-mazo ilişkileri estetize edişi anlatılıyordu.

Şimdi çok zarif bir mürekkep hokkasının ağzında gamalı haçı görünce bunları hatırladım.

* * *

Bugüne kadar komünist döneme ait çok hatıra eşyası satın aldım.

Gazetedeki odamda bu tür hatıraları sakladığım köşede, orak çekiçli, kızıl yıldızlı, Lenin başlı, Stalin bıyıklı çok obje var.

Ama üzerinde Nazi işaretleri bulunan hiçbir hatıra eşyası satın almamıştım.

Çünkü bugüne kadar bu tür eşyalar satan bir dükkána da rastlamamıştım.

Mürekkep hokkasının yanında bir de sigara tabakası aldım.

Onun üzerinde de bir gamalı haç ve U-bot kabartması var.

Yani Nazilerin siyasi ve askeri gücünü anlatan iki sembol.

* * *

Mürekkep hokkasını Doğan Hızlan için almıştım.

‘Sizin çeşitli açılardan hoşunuza gidecek bir hediye’ dedim.

Kalem düşkünü olduğu için mürekkep hokkasını seveceğini düşünmüştüm.

Bir de güya, içindeki küçük faşiste hitap eden bir hediye olabileceğini anlatmak istemiştim.

Siz buna ince bir espri de diyebilirsiniz, bir eşek şakası da...

Doğan Bey ya hokkayı gerçekten beğendi, ya da her zamanki, ‘nobless exige’ tavrıyla nezaket icabı beğenmiş gibi yaptı.

* * *

Aradan iki gün geçtikten sonra düşünmeye başladım.

Üzerinde Nazi işaretleri olan mürekkep hokkası, bir hediye olabilir miydi?

Ya da insanlığa bu kadar ağır tahribat vermiş kişi ve hareketlerin basit birer ‘souvenir’ haline gelmesine izin vermeli miyiz?

Elbette ticaretin kuralıdır.

Talep varsa, arz da vardır.

Bu eşyalara para verecek bizim gibi turistler varsa, onları satacak insanlar da olacaktır.

Bilmiyorum, belki abartıyorum.

Sonunda küçük bir hatıra eşyası.

Orak çekiçli bir Serkisoff saat veya Stalin bıyıklı bir büst neyse bu da o.

Ama içimden bir ses, bu duyguların bu kadar masum olamayabileceğini de söylüyor.

Gamalı haçlı o sigara tabakası, yine de küçük şahsi müzemde duruyor.

İnsan denilen varlık galiba bu çelişkilerin terkibi.

Yani cazibelerle rahatsız edici sorular arasında sıkışıp kalmış bir varlık...
Yazarın Tüm Yazıları