Galiçya cephesinden AB tam üyeliğine

TÜRKİYE Cumhurbaşkanı, Avrupa coğrafyasının merkezinde yer alan bir ülkeye gittiğinde biri geleceğe bakan, diğeri ise geçmişi kucaklayan, farklı zaman düzlemlerinde iki ayrı rolü birden üstlenmek durumunda kalabiliyor.

Haberin Devamı

*Birinci rol Türkiye’nin Avrupa’nın geleceğindeki yerini sağlamlaştırmak, ikincisi ise tarihin Türkiye’nin omuzlarına yüklemeye devam ettiği görevleri yerine getirmek şeklinde beliriyor. Bu görev, bazen 1916’da Galiçya cephesinden kalan işleri tamamlamak olabiliyor.

54 GALİÇYA ŞEHİDİNİN İZİNİ SÜRMEK

*Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, hafta başında Slovakya’ya yaptığı resmi ziyarette bir yandan Türkiye’nin AB’ye tam üyeliği konusunda mesajlar verirken, diğer yandan da Birinci Dünya Savaşı’nda Almanların yanında Galiçya cephesinde savaşıp hayatını kaybeden Türk askerlerinin Slovakya’da bulunan mezarlarını tanzim etmeye çalıştı.

Enver Paşa savaşta Rusları doğu cephesinde durdurma görevine talip olunca, çoğu Çanakkale’de savaşmış 30 bine yakın asker 1916 yılında 15. Kolordu bünyesinde bugün Ukrayna ile Polonya arasında paylaşılmış olan Galiçya cephesine gönderilir.

Haberin Devamı


Savaşta şehit düşen askerlerin sayısı konusunda bugün 4 ile 7 bin arasında çelişik tahminler yapılıyor. 15’inci Kolordu’nun 54 şehidinin mezarı ise cephe gerisindeki Slovakya’da bulunuyor.

Çoğu Trakya, Ege, Akdeniz ve İç Anadolu bölgelerinden gelen şehitlerin mezarları bugün Slovakya’da 9 ayrı mezarlığa dağılmış durumda. Bunların Bratislava’daki tek bir şehitlikte toplanmasına ilişkin protokol Cumhurbaşkanı Gül’ün gezisi sırasında Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül ile Slovakya Dışişleri Bakanı Miroslav Lajcak tarafından imzalandı. Ayrıca, bu şehitler için Bratislava’da bir anıt inşa edilmesi de karara bağlandı. Milli Savunma Bakanlığı bunun için 400 bin dolarlık bir ödenek ayırmış bulunuyor.

AYDINLANMAYA ÖVGÜ

*Slovakya’da inşa edilecek şehitlik, bir sembol olarak Türkiye ile Avrupa’nın tarihlerinin ne kadar iç içe geçmiş olduğunu bize gösteriyor.

Cumhurbaşkanı Gül, gezisi sırasında bu iç içeliğin felsefi düzlemdeki etkileri üzerinde de örnekler verdi, Bratislava’daki Comenius Üniversitesi’nde kendisine üniversitenin “Altın Madalyası”nın verilmesi dolayısıyla düzenlenen törende Türkiye-Avrupa etkileşiminin tam bin yıldır sürdüğünü anlattı.

Haberin Devamı


*
Gül’ün, Türkiye’nin Avrupa’nın sosyal ekonomik, sosyal ve kültürel hayatını muazzam bir şekilde etkilediğini belirtirken, karşılığında “Reformasyon, Aydınlanma ve Fransız Devrimi gibi çığır açan dönemler ve olayların da Osmanlı İmparatorluğu’nun dönüşümünde ve modern Türkiye’nin oluşumunda yaşamsal bir rol oynadığını” vurgulaması kuşkusuz anlamlıydı.


*
Gelgelelim, Türkiye-Avrupa ilişkisinin geleceği tam üyelik sürecinin yaşadığı sorunlar nedeniyle büyük bir belirsizlik içeriyor. Geçmişin felsefi planda icra ettiği etkiler, bugün yerini reel politiğin hesaplarına, günün çıkar ve beklentilerine ve pastadan pay alma meselelerine bırakıyor. Gül, bu bölümde daha çok Türkiye’nin tam üyeliğinin Avrupa’da yarattığı endişeleri gidermeye çalıştı, “Türkiye pastanın büyük parçasını alacak değildir tam üye olduğunda, aksine pastayı büyütecektir” dedi.

Haberin Devamı

TEK BİR AB YOK

*Gezinin en önemli yönlerinden biri, Avrupa’nın bazı büyük merkezlerinde tam üyelik konusunda her seferinde engelleme ve sorunla karşılaşan Türkiye açısından AB’de kendisine pekala koşulsuz ve önyargısız tam destek veren dost ülkelerin olduğunu da göstermesiydi.


*  
Slovakya, AB içinde belki de en kuvvetli desteği verenlerden biri. Tam üyelik söz konusu olduğunda tek bir Avrupa yok. Sonuçta AB’de kararlar oybirliği ile alınıyor ve 25 üyenin her birinin bir oyu var. Kendi yanındaki ağırlığı ne kadar güçlü ve canlı tutarsa, Türkiye’nin AB sürecinde karşılaştığı güçlükleri aşmakta eli o ölçüde rahatlayacak.

Ayrıca, buralara geldiğinizde kiminle konuşursanız konuşun, Türkiye’nin kendisini çevreleyen bölgelerde ve uluslararası politika sahnesinde oynadığı role Avrupa’nın bu köşelerinde büyük önem atfedildiği ortaya çıkıyor.

Haberin Devamı


*
Islak imza tartışmaları, salı günleri TBMM grup konuşmalarından yayılan gerilim ve “Domuz gribi aşısı olalım mı olmayalım mı” polemiklerinin belirlediği gündemin dışına çıkıldığında, buralardan görülen başka bir Türkiye var sanki. 

Yazarın Tüm Yazıları