Galatasaray'a özel uçak lazım

Güncelleme Tarihi:

Galatasaraya özel uçak lazım
Oluşturulma Tarihi: Eylül 08, 1999 00:00

Haberin Devamı

Uçağa binmek üzere çıkış kapısına yönelen Fatih Terim yüksek sesle söylendi:

Galatasaray'a özel uçak lazım

O sabah, dünyanın en zor işini yapan bir adam hali vardı yüzünde. Yanına oturup, memnun mesut gülümseyen adama hiç bakmadı bile. Küçük bir makina ile fotoğraf çekmeye çalışan gence döndü; ‘‘Hadi kardeşim hadi...’’

Tam purosundan bir nefes duman çekmişti ki, bu kez bir çocuk yaklaştı. Çocuğun elindeki deftere, yine bıkkın bir ifadeyle attı imzasını. Yanındaki gazetecilerle sohbeti, benzer istekler nedeniyle birkaç kez daha kesildi. Zaten gazetecilerin sorularına verdiği yanıtlar, fazla enerji harcamasını gerektirmiyordu! ‘‘Oktay'ı almak istedin mi? İstemedin mi?’’ Sohbetin yoğunlaştığı sorular bu türdendi. Gazetecilerden birini payladı, ‘‘Terim, Marcia'yı beğenmedi, geri gönderdi’’ haberinin yanlış olduğunu söylüyordu...

Yine de sohbetten hoşlanmış olacak ki, uçağa binmek için hiç acele etmedi. Son çağrının yapılmasının ardından sakin, kendinden emin adımlarla çıkış kapısına yürüdü, uçağa en son binenlerden biri oldu.

İYİ ÇOCUKTUR...

Uçakta rahat etti. Hayranları yoktu orada. Ön koltukta takım yöneticileriyle birlikte oturdu. Bir ara arkaya doğru döndü, ‘‘..gazetesinden kimse var mı?’’ diye seslendi. O gazetenin muhabiri az sonra yanına geldi. ‘‘Bu haber ne böyle? Oktay'ı Jet-Pa'dan alacakmışım. Nasıl yazarsınız böyle bir haberi?’’ Muhabir, imzasız çıkan haberi ve gazetesini savunamadı. ‘‘Ben yazmadım o haberi, ben foto muhabiriyim!’’ Muhabir, yerine dönerken, Terim, ikna olmuşa benziyordu. ‘‘O iyi bir çocuk, böyle bir haberi yazmaz zaten...’’

SUAT'IN UÇAK KORKUSU

40 dakika süren yolculuk sırasında uçakta bir kez hareketlilik yaşandı. Alçalmaya başlayan uçağın bulutlar arasından geçerken sarsılması, uçak korkusu olan Suat'ı çıldırttı! Suat'ın, oturduğu koltuğun altına saklanmaya çalışması herkesi güldürdü. Takım arkadaşları, onu sakinleştirmeye çalıştılar! Tabii bir yandan gülerek...

Yolculuk kısa sürdü. Olimpic Havayolları, Galatasaray'a jest yaparak, önce Atina'ya inmesi gereken uçağın rotasını Selanik'e çevirmişti...

GEZME GÖRME İSTEĞİ

İlk gün akşam hafif bir antrenman yaptırdı takıma. Onun dışında fazla zorlamadı futbolcuları. Serbest bıraktı, fakat futbolcularda pek öyle dışarı çıkıp gezme görme isteği yoktu. Onlar gittikleri kentlerde otele kapanıp, stadyumu tanıyıp dönmeye alışıktılar...

Selanik'te bu alışkanlığın biraz dışına çıkıp, ikinci gün sabah Atatürk'ün doğduğu eve gittiler. Futbolcular gezerken, Terim, aynı bahçede olan konsolosluk binasında oturdu bir süre.

ORHAN GENCEBAY ROLÜ

Üçüncü gazeteci azarlama seansı da burada yaşandı. Oktay haberinin çıktığı başka bir gazetenin muhabirine ‘‘Nasıl yazarsın o haberi?’’ diye çıkıştı. Terim'in karşısındaki spor muhabiri ezildi, büzüldü:

- Abi valla billa ben yazmadım...

Terim, bir türlü haberin muhatabını bulamadı. Oysa gazeteciler, kendi aralarındaki sohbetlerde haberin kaynağının adını söylüyorlardı.

Birlikte fotoğraf çektirme isteği burada da sık sık tekrarlandı. Konsolosluk görevlisi genç bayan, fotoğraf çektirirken kibarca sokuldu. Terim'in koluna girdi, sonra biraz daha yaklaştı. Samimi bir poz olsun istiyordu. Fakat Terim, sanki Orhan Gencabay rolündeydi! Hiç istifini bozmadı; kendini objektife yine öylesine bıraktı...

CANIM KIZIMMM

Tam o sırada cep telefonu çaldı. Az önce gülümseme güçlüğü çeken Terim'in tüm çizgileri bir anda yumuşadı. Küçük kızının sesini duyunca kendinden geçti. ‘‘Canım kızımmm...’’

Başkonsolos Seçkin Çetinelli'nin eşi Kutseher Çetinelli, bir Galatasaraylıydı. O, ‘‘Bu akşamki maçta ne olacak?’’ diye sordu. ‘‘Bari bu akşam böyle şeyleri düşünmeyelim. Bu bir dostluk maçı.’’ Birkaç saniye sustu Terim. Yanıtını yetersiz bulmuş olacak ki, ekledi:

- 15 oyuncumuz burada yok. Ama biz kolay teslim olmayız.

Maçın sonucuyla ilgili beklentisini yüksek tutmak istemiyordu anlaşılan...

İŞ DİSİPLİNİ

Söz yine GS'ye ve oradan da iş disiplinine geldi. ‘‘Ben evde kalkıp ışığı bile söndürmem. Terlik atarım ya da karımı çağırırım. İşte ise tam tersiyimdir’’ dedi Terim.

Gerçekten öyleydi. Sahaya oyunculardan önce çıktı. Çimlerin üzerinde dolaştı, saha kenarına döndü. Maç başlayana kadar futbolcularla ilgilendi, iki takım başkanının konuşmalarını dinledi, televizyon kameralarına demeçler verdi.

Dostluk karşılaşması olmasından dolayı, maç sırasında gergin değildi. Bu maçta sürekli bağıran, oyunculara işaret talimatları yağdıran bir Terim yoktu. Sadece oturmak yerine ayakta durdu ve sakince izledi. Sahadan ayrılırken mutluydu, ama o da futbolcuları gibi sevincini fazla dışa vurmamaya çalışıyordu.

TERİM YATAĞA DÜŞTÜ

GS'nin Selanik'ten ayrılışı da gelişi gibi sessiz oldu. Uğurlayanlar, sadece PAOK yöneticileriydi. Terim, havalanına girerken adımlarını zor sürüklüyor, hasta gibi görünüyordu. ‘‘Nasılsınız?’’ diye soran gazetecilere yanıtı haber başlığı idi:

- Terim yatağa düştü! Olacağı buydu, oradan oraya gidip durursan böyle olur...

Uçağa binmek üzere çıkış kapısına giderken yüksek sesle söylendi:

- Galatasaray'ın özel uçağı olmalı!

İki kez tekrarladı bu dileğini. GS Yöneticisi Ateş Ünal Erzen duydu, dönüp Terim'e bu konudaki düşüncelerini söyledi. Erzen'in sözleri duyulmadı. Ama Terim özel uçak istemekte haksız sayılmazdı! O futbolcularla birlikte iki gün öncesinden Selanik'e gelmiş, maçtan bir gün sonra yine tarifeli uçakla dönüyordu. Oysa Başkan Faruk Süren ve yönetim kurulu üyeleri o gece özel bir uçakla gelmiş, maçı izleyip hemen dönmüşlerdi!

FUTBOL ENDÜSTRİSİ

Ne de olsa futbol, Terim'in deyimiyle ‘‘Artık bir endüstri haline’’ gelmişti. Bu endüstride de kulüp yöneticileri, antrenörler ve futbolcular arasında sınıfsal farklar vardı!

GS Yönetimi, Selanik'e özel uçakla gelmiş, futbolcular ve çalıştırıcıları ise tarifeli uçakla seyahat etmişti. PAOK da aynı endüstrinin kuralları içinde davranarak, havaalanında futbolcular ve teknik ekibe farklı araçlar tahsis etmişti. Futbolculara otobüs, Terim ve yanındaki yöneticilere Mercedes!

UÇAKTAKİ SARSINTI

Dönüş yolunda uçak yine türbülansa girdi. Hem de bu kez ilkine oranla daha fazla sallandı. Suat yine koltuğun altına girmiş ve sürekli bağırıyordu:

- Allah..Allah.. Allah.. Yok mu bu işin başka yolu yahu? Allah.. Allah..

Uçaktaki sarsıntı gerçekten ürkütücüydü. Bu kez Terim de endişelendi. Uçak, bulutların arasından çıkıp, gökyüzünde süzülmeye başladığında rahatladı ancak. ‘‘Hiç böylesini görmemiştim. İlk kez uçağın kanadı bu kadar yana yattı..’’

Sonra Türkiye'den gelen gazetelere baktı. Spor sayfalarına gözattı.

DAYAN MEHMEDİM

Yine sohbete döndü. Sohbetin konusu ağırlıklı olarak PAOK maçı ve yankılarıydı. ‘‘Dayan Mehmedim geliyorum başlığını görünce karar verdim PAOK ile maça! Almanya'dan da teklifler geldi ama orada hangi şehirde yapsak başkaları küser diye Yunanistan'ı seçtim.’’

Havaalanında gazetecilerden önce kızı Buse karşıladı Terim'i. Kızına sarılıp, öperken yine farklıydı. Kameraların önünde takındığı o donuk yüz ifadesini çıkarıp bir kenara koymuştu...

Konsolosluk görevlisi genç bayan, fotoğraf çektirirken kibarca sokuldu. Terim'in koluna girdi, sonra biraz daha yaklaştı. Samimi bir poz olsun istiyordu. Fakat Terim, sanki Orhan Gencebay rolündeydi! Hiç istifini bozmadı.

Uçağa binmek üzere çıkış kapısına giderken yüksek sesle söylendi:

Galatasaray'ın özel uçağı olmalı! İki kez tekrarladı bu dileğini. GS Yöneticisi Ateş Ünal Erzen duydu, dönüp Terim'e bu konudaki düşüncelerini söyledi. Erzen'in sözleri duyulmadı.Terim özel uçak istemekte haksız sayılmazdı! O futbolcularla birlikte iki gün öncesinden Selanik'e gelmiş, maçtan bir gün sonra yine tarifeli uçakla dönüyordu.

AB kapısını bile açtılar

Terim, Selanik havaalanında da hiç acele etmedi. Futbolcular ve gazeteciler, pasaport kontrolü için sıraya girerken, o bir tarafa oturup, kuyruğun bitmesini bekledi. Bir yandan purosunu tüttürdü.

Pasaport kontrolünden geçişte ilginç olan Yunan polisinin, Türkiye'den gelen özel konuklara iki geçiş noktasını birden açmasıydı. Bu noktalardan birinde, ‘‘Avrupa Birliği üyesi olan ülkelerin vatandaşları’’, diğerinde ‘‘Avrupa Birliği üyesi olmayan ülkelerin vatandaşları’’ yazıyordu. Çoğunluk, ilk kapıya sıralandı. Acelesi olan gazeteciler ve bazı futbolcular ise AB vatandaşlarına ayrılan kapıya dizildiler. Ama yine de kısa bir tereddüt geçirdiler. ‘‘Acaba bizi bu kapıdan alırlar mı?’’ diye. Fakat orada oturan Yunan polisi, gülümseyerek kendisine uzatılan Türkiye pasaportlarını damgaladı. Yunanistan, AB kapısını Galatasaray için açmıştı...

Adamı havaya sokmayın

Fatih Terim de AB kapısından geçip girdi Yunanistan'a. PAOK'lu bir yönetici, Terim'i çiçeklerle karşılayıp, birlikte fotoğraf çektirdi. Kameraların yığıldığını gören Terim, habercilere serzenişte bulundu:

- Adamı havaya sokmayın yahu! O antrenör yardımcısı...

Aynı klasmanda olmadığı için de hemen uzaklaştı. Futbolcuların yanına gitti...



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!