GALATASARAY - FENERBAHÇE DerbisÄ° (1) ATKILAR Ve… MENDEBUR BÄ°R FIKRA! Sezon yeni baÅŸlamıştı... Fenerbahçe aynı maçta 4 gol attı! Ertesi gün, cumartesi idi.

Güncelleme Tarihi:

GALATASARAY - FENERBAHÇE Derbisİ (1) ATKILAR Ve… MENDEBUR BİR FIKRA Sezon yeni başlamıştı... Fenerbahçe aynı maçta 4 gol attı Ertesi gün, cumartesi idi.
Oluşturulma Tarihi: Aralık 08, 2000 00:00

GALATASARAY - FENERBAHÇE DerbisÄ° (1) ATKILAR Ve… MENDEBUR BÄ°R FIKRA! Sezon yeni baÅŸlamıştı... Fenerbahçe aynı maçta 4 gol attı! Ertesi gün, cumartesi idi. Sabahın köründe uyandım. Yazılara son ÅŸeklini verdikten sonra, Hürriyet'in sabah servisine yetiÅŸtim. Ohh, çok şükür… Hava serin, kedici komÅŸum Mine Hanım'ın müzmin bronÅŸiti azmasın diye, ona gazete, ekmek, vs. servisi yapacağım. O da ne? Her sabah 06.30'da asker misali hazırola geçen bakkal esnafımız nâmevcut??? Bir tek, Åženol Bakkal ayakta. Ama, o da, akıllı tospaÄŸa, takım tutmuyor!?.. ÅžaÅŸkın halde mahalleyi turladım. Nihayet, "Ah! Of! Ayy, aman of!"lar ile kepenkleri açmaya koyulan tüm esnaf kardeÅŸlerimizle dalgamı geçmeyi de asla ihmal etmedim. "Nedir yahu? Ä°yi ki, 4 gol atabildiniz… Gole de amma susamışsınız, yani… Her ÅŸey iyi hoÅŸ da, hayat karıştı, servis aksıyor, anacığım." Hepsi önüne bakarak vaziyeti -yani, beni- idare ediyor. "4 gol zaferi"ni alkol banyosuna kapılarak, ya da, uykunun labirentlerine teslim olarak mı kutlamışlar, nedir? Baktım, olacak gibi deÄŸil. Derhal, tuhafiyeci Mustafa Bey'in dükkânına daldım. Henüz evde mışıl mışıl uyumakta olan Canım için, sarı-lacivert yün aldım. Cümle âlem, fanatik Galatasaraylı olduÄŸumu bilir. "Ne iÅŸ?" diye sordular, elbet. Elcevap: "Vallahi, ben de pek anlamadım. Fener 4 gol attı ve ben atkı örüyorum. Galiba, bu iÅŸte bir terslik var?.." Kendi takımlarımızın renklerinde kukuleta ve eldivenlerimizi, geçen sene hazırlamıştım. Ama, kış günü Fenerbahçe stadına gitmeye kalkarsa, uyumlu atkısı da olmalıydı. Atkıyı tamamladım. Sonra, Beylerbeyi iskelesindeki çay bahçesinin has adamı, kadim dostum Mazhar'a da bir atkı örüp hediye ettim. Mazhar kardeÅŸim bir tanedir. En iÄŸne atsanız yere düşmez kalabalıkta bile, ne zaman gittiysem, allem eder kallem eder, bana deniz kenarında bir masa ayarlar; öyle sanırsınız ki, gökten zembille masa düşüvermiÅŸ; dünyanın en nefis midye tavalarını hazırlatır. Ben de kıyağımı çekip mutlu oldum. Ne yazık ki, Fenerbahçe sevenlerini bugüne kadar bol bol üzdü. Fenerliler tarifsiz kederlere gark olsalar da, ben, bir Galatasaraylı olan Mustafa Denizli'ye çok güvendiÄŸim için, hiç istifimi bozmadım. Bir taraftan da, eni konu korkuyorum. Ya, Mustafa Hoca Fener'i ÅŸampiyon yapıverirse? Ä°ÅŸin ÅŸakası yok vallahi, yapar mı yapar! Ä°ÅŸte, o zaman papazı bulduk, demektir. Neyse efendim, gün geldi, fena halde kafam bozuldu; "Ben de ana-baba çocuÄŸuyum. Niçin, benim de bir atkım yok?" Derhal, kallâvî bir Galatasaray atkısı ördüm. Resmen, Edirne'den Ardahan'a vatan sathında uzanıyor, öyle görkemli bir ÅŸey. Ancak, ÅŸekilde görüldüğü üzere, bana atkı falan ören yok; kendi göbeÄŸimizi hep kendimiz kesiyoruz. Kavanoz dipli dünya, n'olacak! Son kıyağım, yazı zarflarımı sabah servisiyle gazeteye taşıyan, sevgili Rıfat için. Kendileri, Hürriyet'in en eskilerindendir. Öyle çok ortak anılarımız var ki… Kemal Sunal'ın ömrü vefa etseydi, kesinlikle Rıfat Baylam'dan esinlenerek, bir adet "Çayçılar Kralı" filmi çekerdi. Ne de güzel olurdu… "Ölümüne Fener'liyim…" diye böbürlenen Rıfat'ı atkısız bırakamazdım. Netekim, "5-2"den sonra, kendisini özel olarak arayıp kutladım. ArkadaÅŸlar, bir yanlış anlamaya meydan vermeden, derhal belirtmeliyim ki, atkı öykülerim asla tanıtım amaçlı deÄŸildir. Bu yıllık "atkı örme" istihkakımı çoktan doldurmuÅŸ bulunuyorum. Kıyaklara son! Sırada bir adet kazak projesi var, ki onunla da kışın sonunu getiririm, herhal… Günlerden 25 Kasım, öğlen 13.00 suları… Ekranda, Avrupa Åžampiyonlar Ligi maç özetleri. Milan'a karşı, iki şık golle 2-0 önde iken, ikinci yarıda yediÄŸimiz koftiden golleri görünce, gene sinirim bozuldu. O maç verilir miydi be kardeÅŸim? Bu arada, "terakki"ye dikkatinizi çekmek zorundayım. Eskiden Avrupa'da sahaya çıkarken, "Çok gol yemesek bari…" diye dualar ederdik. Bugünse, "Pisi pisine berabere kaldık" diye hayıflanıyoruz. Nereden nereye?!.. Åžimdi, nefesimizi tuttuk, pazar günkü GS-FB derbisini bekliyoruz. Skora baÄŸlı olarak, evde arbede çıkmaması için, epeyi zamandır ertelenmiÅŸ olan, yatak odasına muÅŸamba serme operasyonu gündeme alındı. Ä°ÅŸ yorgunu olursak, oyuncuların maçtan düşmesi gibi, suyu sıkılmış limonlar olarak biz de kavgadan düşeriz diye hesapladık. Bakalım… Ancak, daha sabahın ilk saatlerinde, Kral TV'de DJ Onur'un anlattığı bir Fener fıkrası yüzünden benim nevrim döndü bile! Efendim, malumunuz, bu Fener tuhaf bir takım. Gider gider, mahalle takımlarına yenilir, yerlerden jiletle kazınır. Sonra, karşısında Galatasaray'I görünce arslan kesilir. Oysa, arslan olan biziz. Kedi krallığını Fener'e bırakacak halimiz yok herhalde. Fıkraya göre, iÅŸte gene Fener'in Galatasaray karşısında ÅŸaha kalktığı bir maçtan sonra, Fatih Terim'in kafasının tası atmış. "Nedir yahu, bu Fener'in bize ettiÄŸi?" diye söylene söylene, DereaÄŸzı'ndaki Fener tesislerine dayanmış. "Åžeytan" Rıdvan'ı (Dilmen) bulmuÅŸ. "Yaa, Rıdvan Hoca, yenilmediÄŸiniz takım kalmadı. Bir bakıyoruz, gelip bize patlıyorsunuz. Niçin böyle oluyor?" Rıdvan, iki kaşınmış, bir düşünmüş, cevap vermiÅŸ: "Fatih Hoca, galiba bizim çocuklar, sizinkilerden daha akıllı…" "Deme yahu?" "Denemesi bedava. Bak ÅŸimdi, sana göstereceÄŸim" diyen, Rıdvan hemen Baliç'i yanına çağırmış: "Baliç evladım… Söyle bakayım, babanın oÄŸlu olup da kardeÅŸin olmayan kimdir?" Baliç ÅŸipÅŸak cevap vermiÅŸ: "Benim…" Rıdvan iftiharla Fatih Hoca'ya dönüp "Gördün mü?" diye hemen havasını atmış. "Vay bee…" diye hayretlere garkeden Fatih Hoca, hemen Florya'daki Metin Oktay tesislerinin yolunu tutmuÅŸ. Hakan Şükür'ü yakalar yakalamaz, kritik soruyu sormuÅŸ: "Hakan oÄŸlum, bil bakalım, babanın oÄŸlu olup da senin kardeÅŸin olmayan kimdir?" Hakan zor durumda. Bir iki kaşındıktan sonra, "Hoca, güç bir soru bu. Ä°zin ver, ikindi idmanına kadar düşüneyim." Ä°zni alan Hakan Şükür, telefona sarılıp Fener'in kalecisi Rüştü'yü bulmuÅŸ. "Gözünü seveyim Rüştü'cüğüm. Fatih Hoca bir soru sordu, iÅŸin içinden çıkamıyorum. Allah aÅŸkına söylesene, babanın oÄŸlu olup kardeÅŸin olmayan kimdir?" Rüştü, ossaat cevabı yapıştırmış: "Benim." Derin bir nefes alan Hakan Şükür, gönül rahatlığı ile ikindi idmanını yapmış. Ä°dman çıkışı, Fatih Hoca Hakan'ın ensesinde bitmiÅŸ tabii. Ama, Hakan'ın nasıl olsa, bileceÄŸinden emin. "Düşündün mü evladım? Babanın oÄŸlu olup da senin kardeÅŸin olmayan kimdir?" Tüyoyu alan Hakan Şükür, kendinden pek emin cevap vermiÅŸ: "Rüştü"! Siz gelin, Fatih Hoca'nın yüzünün ne hal aldığını hesap edin. Başını elleri arasına alıp yüzünü buruÅŸturan Fatih Hoca, esefle haykırmış: "Hiç olur mu be oÄŸlum!?.. Baliç! Baliç!!!…" Nasıl? Zekice, deÄŸil mi? Zekice, zeki olmasına da, ben sinir oldum. Münasip bir misilleme düşünüyorum. Bulur bulmaz, geciktirmeden, bildireceÄŸim. Sarı-kırmızılı kardeÅŸlerime bir teselli verir… Maça saatler kala, bir adet FOTOMAÇ alacak oldum. "FOTOMAÇ almak gafletinde bulundum" desem, daha doÄŸru olur. BaÅŸ sayfada, son derece etkileyici, Hakan LokanoÄŸlu imzalı bir "Photoshop" uygulama. Sayfanın üstünde, saÄŸ ve sol yanlara dizili yıldız futbolcuların isimleri: Gheorghe HAGI     Samuel JOHNSON Kennet ANDERSON    Mario JARDEL Mircea LUCESCU    Mustafa DENÄ°ZLÄ° Kıyafetini tarif en zor olan, Hagi. Başında, iki noktadan yamulmuÅŸ, hafif tertip de eÄŸik takılmış bir kasket. Sol eli -kalın parmaklı, kaba yapılı elleri, nedense, bana hep bir rençberin ellerini hatırlatıyor- sigara içer gibi, aÄŸzını kapatıyor. Hagi'nin ardında, uzun, öfkeli yüzüyle "Kale" Andersson. Çaprazında, kafası asker tıraÅŸlı, kravat-takım elbiseli Jardel. SaÄŸ baÅŸta, meÅŸin ceketi, isyankâr beresi ile, Harlem'den fırlamış kılıklı Johnson. En geride, artık üniformaya dönüşen pardösüsü ile Lucescu ve her zamanki pastel renklerle oluÅŸturduÄŸu şıklığı ile Mustafa Denizli. Gelelim, manÅŸete… Ãœst manÅŸet: Yılın galası Galatasaray & Fenerbahçe sunar Ana manÅŸet: KAPIÅžMA Snatch Alt manÅŸet: Kafa vurmaca, Gol atmaca, Puan almaca… Veeeee… Kadro: YÖNETMEN: EROL ERSOY OYUNCULAR (G.SARAY): Kerem, Fatih, Popescu, Bülent Korkmaz, Ergün, Okan, Suat, Emre, Hagi, Jardel (F.BAHÇE): Rüştü, Mustafa, Uche, Mert Meriç, Mirkoviç (Lazetiç), Ogün, Ohnson, Rapaiç, Abdullah, Baliç, Andersson. GÖSTERÄ°M YERÄ°: Ali Sami Yen Stadı SEANS. 19.00 TV: TELEON Guy Ritchie'nin vizyona yeni giren filmi "Kapışma / Snatch"in gazete ilanından mülhem bir baÅŸ sayfa kompozisyonunu, ancak, Galatasaraylı bir beyin akıl edebilirdi. "Mücevher çalmaca, kemik kırmaca ve kafa patlatmaca" ana temalı filmin yıldızı, genç kızların gözdelerinden Brad Pitt. (Ne yazık ki, yakışıklı delikanlımız bana hiçbir ÅŸey ifade etmiyor. Nâcizâne, Hagi'yi bin defa tercih ederim.) FOTOMAÇ'a Allah söyletmiÅŸ, sanki. "Kafa vurmaca, gol atmaca ve puan almaca"nın, sadece ve sadece, "kafa vurmaca" kısmı gerçekleÅŸebildi. O da, kafayla topa çıkmak anlamında deÄŸil, düpedüz kafa kırmaya yönelik kasdi hareket anlamında. Filmdeki gibi, mücevher çalınmadı belki, ancak, kemikler kırıldı, kafalar patlatıldı bol bol. Kaleciler, Kerem ve Rüştü hariç, yıkılan ümitlerimiz ve kırılan kalplerimizin hesabını kim verecek, ÅŸiddetle merak ediyorum. Ä°ki büyük (????) takımın, ligin ilk yarısında yalnızca fare doÄŸurarak patlattığı balonun detaylarına geçmeden, maç sırasında sergilenen pankartlara biz göz atalım. Çok büyük bir hayal kırıklığına yol açan GS-FB derbisinin "pankart savaşı" da gerçek bir kör dövüşünü andırıyordu. Bazı pankartlarda, Galatasaray'ın Fenerbahçe'ye sayısal üstünlük saÄŸladığı noktaların vurgulanmasına eyvallah da, komik bile sayılamayacak, dahası düpedüz ırkçı söylemlere ne buyrulur? "Söyleyin, en büyük kim?" "UEFA ile Süper Kupa ÅŸampiyonu biziz!" Bu iki yazının altında sayısal döküm yer alıyor: GS    FBÅžampiyonluk     14    13 CumhurbaÅŸkanlığı Kupası    10    6 BaÅŸbakanlık Kupası     5    8 Türkiye Kupası    13    4 "P.S.G. Milan. Deportiva… BaÅŸarılar…" "Unutmayın, unutturmayın, MTK, Pendik, Sigma." "Dürülülü Mustafa" (Bunu anlamadım, ne demek?) "Bu sene yürüyüş ne zaman?" "Ne iÅŸin var sahada, otur Fener bostanda!" (Futbol mantığına aykırı.) "Sırplar'ı da, sizi de sevmiyoruz!" (Rekabet deÄŸil, husumet…) "SoydaÅŸlarımızın katillerini lanetliyoruz!" (Ä°yi de, burası yeri mi? Hem, hani centilmenlik?) En abuk-ötesi, en sonda: "Yer: Mecidiyeköy, Davacı: Fenerbahçe, Davalı: Galatasaray, Yargıç: Baliç, Karar: Ä°dam" (???) Galatasaray taraftarının maça had safhada "bilenmiÅŸ" geldiÄŸi iddia edildi, ama, "idam"dan dem vuranlar, Fener'liler! 2000 yılının son derbisi idi, Galatasaray-Fenerbahçe müsabakası. Ä°ki ezeli rakip bugüne kadar 339 kez karşılaÅŸmış, Fenerbahçe 124 galibiyet ve 109 maÄŸlubiyet alırken, 105 maç da berabere sonuçlanmıştı. Tam 468 gol atan FB, kalesinde de 434 GS golü görmüştü. Ligde yapılan 84 karşılaÅŸmanın 30'unda FB, 25'inde GS galip. Mustafa Denizli GS'da iken, FB ile oynadığı 6 lig maçından birini kazanıp 4'ünü kaybetmesi ilginç. Hep biliriz, Fenerbahçe Rüştü SaraçoÄŸlu Stadı'nda iyidir. Bu sene FB, deplasmanda oynadığı 6 maçta 3 yenilgi, 2 beraberlik ve 1 galibiyet aldı. FB BaÅŸkanı Aziz Yıldırım, GS derbileri açısından hayli ÅŸanssız. Kanaryalar, Aziz Yıldırım döneminde GS ile yaptığı 7 karşılaÅŸmanın sadece 1'ini kazanabildi; 3'ünü GS kazanırken, 3 maç da berabere bitti. Bu maçlarda, FB'nin attığı gol 8, yediÄŸi ise 13. 91 senedir, eskimeyen bir dostluk ve rekabet sürdüren GS ile FB'nin futbol müsabakalarının özel bir önemi var. Her ne kadar, futbol geçmiÅŸimize, 3 büyük takım, son otuz yıldır da Trabzonspor'un katılmasıyla, 4 büyük eki yön verdiyse de, GS-FB karşılaÅŸmalarının yarattığı heyecan, "en büyük!.." GS, genel klasmanda, FB karşısında yenik! Ancak, Ali Sami Yen'deki maçlar, 13'ünü Cim-Bom, 8'ini FB alırken, 14 mücadele de berabere sonuçlanmış. GS'ın "efsane" kalecisi Turgay Åžeren, ÅŸanlı geçmiÅŸinde, "FB'ye karşı en çok forma giyen Cim-Bom'lu unvanına da sahip. Kalitesiz son derbi ertesinde, en kaliteli maç kritiÄŸini de, gene Turgay Åžeren yazdı. Genç ve istikbal vaat eden GS kalecisi Kerem, bu derbide FB'ye karşı ilk kez forma giyiyordu. Ama, FB'li Rüştü gibi, çok baÅŸarılı bir performans gösterdi. Turgay Åžeren, "Kerem çok genç, ama soÄŸukkanlı. Hataları oluyor, hemen uyarıyoruz. Ancak, ben Kerem'den çok ümitliyim. Ä°leride çok iyi bir kaleci olacak" demiyor boÅŸuna. FB aÅŸkına raÄŸmen, Canım'ın, Fener aÅŸkına raÄŸmen, hep söylediÄŸi, resmen dualar ettiÄŸi gibi, nâmı dünyayı tutacak, Taffarell ayarında bir Türk kalecinin yetiÅŸmesini dört gözle bekliyoruz. Galatasaray, Faruk Süren'in baÅŸkanlık döneminde, Fener ile 17 maç yaptı. Sonuç: 7'sinde GS, 5'inde FB galip, 5 maç da berabere. F.Süren, bu durumda, A.Yıldırım'a kıyasla daha ÅŸanslı görünüyor. Ne yazık ki, hayali ihracata iliÅŸkin bomba listenin yarattığı zelzelede çok daha fazla ÅŸansa ihtiyacı olacak gibi. Faruk Süren Ä°sviçre'ye uçarken, "3 Aralık'ta döneceÄŸim" dediÄŸi halde, Bayan Süren'in alelacele eÅŸinin ardından Ä°sviçre'ye uçması pek manidar! GS için görüşme yapılırken, eÅŸin ne gereÄŸi var? AlışveriÅŸini yapacak idiyse, o zaman paÅŸa paÅŸa ilk etapta beraber giderlerdi. Orhan Aslıtürk'ün yaptığı hayali ihracat -ki, toplam 1.7 milyar $ ile, ülkemizin yıllık ihracatının yüzde 6.5'I- listesinde, Faruk Süren'in de yer alması, gerçek bir ÅŸok! Köklü bir ailenin, beyefendi oÄŸlu ile hayali ihracat nasıl kabil-i telif olacak? Jülide ERGÃœDER - 8 Aralık 2000, Cuma Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!