Füze rizikosu

Hadi ULUENGİN
Haberin Devamı

Sorun Saddam'ın Türkiye'ye füze yollaması tehlikesinde değildir. Böyle bir ihtimal binde birdir. Bizim ödlekler, yine işkembe-i kübradan atmaktadır.

Körfez Savaşı öncesinde ve sırasında da, aynı çığırtkanlığı yapmış olan bu tabansızlar, o sırada, henüz bugünkü gibi kolu kanadı kırılmamış olmasına rağmen, Tıkriti köyü reisi tarafından İsrail ve Arabistan'a gönderilen üç beş çakar almaz roketin devede kulak bir zayiata dahi yol açmadığını unutmaktadır.

Zaten, tüm istihbarat servislerinin, Irak askeri gücüne ilişkin raporları çakışmaktadır. Bunların hepsi, iç isyanları bastırmaya yönelik ‘Cumhuriyet Muhafızları’ dışındaki bütün Baas ordusunun pespayeliğini sergilemektedir.

Dolayısıyla, şimdi tüyü yolunmuş bir tavuğa benzeyen Bağdatlı Harami, değil ‘Scud’ sallayacak, koca kıçını sağdan sola oynatacak mecalden bile yoksundur.

Musul'da bilmem ne patlaması olmuşmuş diye eski fantazmalarla ve korku boku Selanik davranarak, etrafı velveleye vermeye çalışmanın alemi yoktur.

Hele hele, infilak haberinin ABD kaynaklarından yayıldığını ve ABD'nin gerçek bir tehlikeden ziyade, Ankara'yı ‘kollamak’ için İncirlik'e ‘Patriot’ yerleştirebileceğini hesaplarsak, hop oturup hop kalkmanın hiç alemi yoktur.

* * *

AMA, hadi diyelim ki, istihbarat birimleri yanıldı ve Bağdatlı zırzır deli son bir densizliğe yeltendi. Bizim topraklarımız dahiline patpatlı roket attı.

Bu taktirde, her şeye rağmen, Irak üzerindeki devriye uçuşlarını BM kararı uyarınca yaparak, göstermelik de olsa, hukuka riayet ettiği izlenimini vermeye çalışan Birleşik Amerika'nın, fırsatı fırsat bilip Saddam'a tam yükleneceğinin kesin olması bir yana, eh her halde Türkiye de armut toplamayacaktır.

Sınırlarını savunmak durumundaki Ankara da, aynı fırsata sahip olacaktır.

TSK'nın, tereyağından kıl çeker gibi güneye doğru inmek hakkı doğacaktır.

Açıkçası, Saddam Hüseyin'in bizim tarafa tek bir füze göndermeye cüret etmesi halinde, onun başında bin füze patlayacaktır ki, muhtemelen Tıkriti aşiretinin reisi, böyle bir intihar girişiminden sağ kurtulamayacaktır.

Ama tekrarlıyorum, söz konusu ihtimal çok çok uzaktır ve sorun, Türkiye'nin hayali bir Irak roket tehdidi altında olduğunda falan değildir...

* * *

SORUN şudur ki, sözümona kılıfına uydurmaya çalışsa dahi, Birleşik Amerika'nın bugünkü Irak siyaseti ahlakiyetten ve hakkaniyetten yoksundur.

Saddam haydutunun mevcudiyeti, Washington'u affettirecek bir bahane olamaz.

İşte, ABD'nin bu gayr-ı ahlaki ve haksız siyaseti uygularken, İncirlik'i de kullanması, Türkiye'yi dolaylı yönden suç ortağı kılmaktadır.

Ankara, kendi iradesi dışındaki bir cürme göz yummak zorunda kalmaktadır.

Ancak, çarşamba günkü yazımda da belirttiğim gibi, Avrupa'yla köprüleri atmış bir tutumun sonucu olarak, dış politikamızın çok büyük ölçüde Beyaz Saray eksenine oturmuş olması, Türkiye'nin manevra marjını sınırlamaktadır.

Üstelik, bu politikayı inşa eden veya destek çıkanların, aynı zamanda hem ‘Sevr paranoyası’ yaşayan, hem de patpat roketten ödü kopan tabansızlar olması, işi daha da sarpa sardırmaktadır. Aşağıda bıyık, yukarıda sakal vardır.

Bir yandan kovboyluğa katılmayı reddeden AB'yle köprüleri atmış olacaksın, öte yandan pışpış kucağına oturduğun Washington'a, sen de rest çekeceksin...

Bir yandan Coni uçaklarının İncirlik'ten kalkmasına göz yumacaksın, diğer yandan Saddam füze sallar mı diye ortalığı hiç yoktan paniğe vereceksin...

Bu olmaz! Mümkün değildir! Yapmaya kalkarsan, adamı tefe koyarlar.

Ötesi, böylesine yaklaşımlar, ülke dış siyasetini bir uçurumdan diğerine sürükler. Harici plandaki prestij ayağa düşer. Dahili istikrar nanay olur.

İşte, bugünkü sorun da, taktik bir hasım dahi oluşturmayan Irak'ın hayali tehtidinde değil, Türkiye'nin stratejik dış politika tercihinde yatmaktadır.

Rizikoyu çakar almaz bir roket yerine, bu tercihte aramak geremektedir.



Yazarın Tüm Yazıları