Futbol maçı mı; Meclis mi?

Demokrasinin olmazsa olmazı Meclis’tir, siyasi partilerimizdir, siyasetçilerimizdir.
Bizim gibi ülkelerde siyasetçinin toplum üzerindeki etkisini çok iyi biliyorum.
Çünkü insanımız da siyasetle ilgilidir; politika konuşmayı sever, ülke meselelerini takip eder.
O yüzden en kritik süreçlerde bile halkımız sandıktan ülke için en ideal çözümleri üretir.
Bizim insanımız yeniyi, mağdurun yanında olmayı, omuzuna dokunulmasını sever.
Aslında sabırlıdır da bizim insanımız, anlayışlıdır, toleranslıdır.
Avans verir, bekler...
Ben siyaseti çok önemsiyorum, ama bugünün siyasetini sevemiyorum.
Neden mi?
Örnek olması gereken Meclis’e bakar mısınız?
Ağıza alınmayacak küfürler; sanki sokak kavgası...
Sanki bir futbol maçındaymış gibi yapılan tezahüratlar...
Soru soruyorsun; “Bacak aranızı çekip gazeteye bastırsam nasıl olur” diye cevap alıyorsun.
Biri kürsüdeyken diğeri cevap veriyor, iş çığrından çıkıyor, ne ana, ne baba kalıyor.
İsimleri, partileri önemli değil...
Çünkü sorun siyasetin içinde, kendisinde...
Tekrar ediyorum.
Siyaseti önemsiyorum, toplum üzerindeki etkisini biliyorum.
Ama bu yaşananları gördükçe, herkes gibi ben de siyasetten soğuyorum.

Acının keyfini yaşamak ne demek

Bu sefer isim vererek eleştireyim.
BDP’li Sırrı Sakık, kürsüdeyken laf atan AK Parti’li Oya Eronat’a “Acının keyfini yaşayan kadın sus sen” diyor. Aronat bir şehit annesi... Beş yıl önce oğlu PKK saldırısında ölmüş.
Bugün yaşadığımız çözüm sürecini bir kenara koyun.
Bir anneye, oğlu şehit düşmüş bir anneye bu sözler söylenir mi?
Bunun neresi siyaset, bunun neresi nezaket...
Sınırsız dokunulmazlığa karşıyım, ama kürsü dokunulmazlığını sonuna kadar savunuyorum. Bizim gibi ülkelerde insanlar söylediklerinden, fikirlerinden dolayı yargılanmamalı.
Daha iyi bir demokrasi için kürsülerin önemini çok iyi biliyorum.
Her siyasetçi düşündüklerini rahatlıkla söyleyebilmeli, ısrarcı olabilmeli.
Ama böyle değil...
“Acının keyfini yaşamak” hiçbir zaman söylenecek bir laf değil.
Siyaset çocuklar, gençler, eşler üzerinden yapılmaz.

Balbay’ın gelişi vesile olur mu?

Mustafa Balbay; hafta başında İzmir’e gelecekti, gezisini birkaç gün öne çekti. Yarın Nazilli’de anne, babasının yanında olacak. Cumartesi günü de; İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin yaptığı Homeros Bulvarı’nın açılışına katılacak.
Başbakan Tayyip Erdoğan, yarın partisinin büyükşehir belediye başkan adayını açıklayacak ve teşkilatla bir araya gelecek.
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın seçim kampanyasıyla ilgili bazı ayrıntıların bile şimdiden hazır olduğunu söylüyorlar. Yıldırım; titiz ve ayrıntılarla ilgilenen bir siyasetçi... Böyle olması da normal...
Yine kulislerden dolaşan bir başka bilgi; Aziz Kocaoğlu’nun da hazırlıklarını tamamlamak üzere olduğu yönünde...
Kocaoğlu’nun kampanyayı yürüteceği ofisin kiralandığı, ekibin hazırlandığı, birkaç gün içinde de adaylığını açıklayacağı söyleniyor.
Hatta Balbay’ın gelişinin de buna bir vesile olacağını ifade ediyorlar.
Hepsi doğru olabilir.
Ama şu bir gerçek ki; ilçelerle ilgili bekleyiş yine devam edecek.
Ocak’tan önce de isimlerin netleşeceğini zannetmiyorum.

İzmir’in soğunu herkes bilmez

İzmir’in adı çıkmış.
Zannediyorlar ki hep bahar havası yaşıyoruz.
Oysa İzmir’in soğuğunu İzmirliler bilir.
Türkiye’nin doğusundan; eksi yirmilerden gelenler bile İzmir’de tir tir titrerler, hastalanıp giderler.
Nem fazla olunca, rüzgarı sert esince İzmir Sibirya’dan beterdir.
Üşütür...
Üşüyoruz...