Fos çıktı!

SEVGİLİ okuyucularım, Türk milletini yıllardan beri AB masallarıyla uyuttular. Burada yana yakıla yüzlerce kez yazdım, bizi hiçbir zaman içlerine almayacaklarını, üye yapmayacaklarını ısrarla savundum.

Şimdi gelinen noktayı hep birlikte görüyoruz.

Avrupa’nın içerisinde yer almak elbette iyidir. Özüne karşı değilim.

Ama onlar, AB dümeniyle bizi hep aşağıladılar. Bizimle oyun oynadılar.

Kabahat onların mı?

Asla. Kabahat bizim. Onların peşinden biz koştuk. Kapılarında süründük. Yalvardık. Rica minnet ettik. Ne dedilerse yaptık. O kadar ki, kendi özgür irademizle yapmamız gereken çoğu şeyi bile onların baskısıyla yerine getirmeyi başardık!

AB
’nin bizden istediği ‘yararlı’ bir şeye, ya da bize yaptığı somut bir katkıya ben bugüne kadar tanık olmadım. Siz oldunuzsa lütfen bana bildirin. Onlar bizi sadece 72 milyonluk bir pazar olarak gördü.

Temelde istekleri neydi?

Güneydoğu... Kürtçülük... Kıbrıs’ı vermek... Ege’de ödün vermek... Ermeni soykırımı... Ermenistan sınırını açmak...

***

Adamların bizi içlerine alma niyeti zaten yoktu. Şimdi Fransa ve Hollanda referandumları bunun üzerine tüy dikti, tuz biber ekti.

Bizim AB takımı ise gerek medyada ve gerekse başka ortamlarda haykırışını sürdürüyor:

‘Olsun varsın canım, 3 Ekim’de müzakereler nasıl olsa başlayacak!’

Müzakerelerin başlaması -eğer başlarsa- hiçbir şeyi değiştirmeyecek. Göstermelik, sonu olmayan bir başlangıç olacak, hepsi o kadar.

Nitekim bu acı gerçeği -çok şükür- AKP iktidarı da görmeyi başardı.

Dikkat ediniz, artık ağızlarına ‘AB’ sözcüğünü almıyorlar. Alamıyorlar!

Sığındıkları, rica minnet ettikleri, yalvarıp yakardıkları AB kendi içinde yara aldı. Almasaydı da bir şey değişmeyecekti.

Türkiye ile güzelce oynadılar, her istediklerini yaptırdılar.

Bizim bazı saf insanlarımız da ortalıkta hepimize yutturulmak istenilen yalanlara kandı:

‘Vatandaş, hele bir AB üyesi olalım!.. Koy pasaportunu cebine, ver elini Avrupa! Vize mize yok.’

***

Tatlı masallar, güzel rüyalar, yalan dolan ve kandırmacalar artık sona erdi. Resmen değilse bile, dolaylı -fakat kesin- bir biçimde reddedildik.

Son referandumlar olmasaydı yine kabul edilmeyecektik. Onu da dolambaçlı yollardan söyleyeceklerdi. Ancak Fransa ve Hollanda olayı sonrasında elimiz daha da zayıfladı. Şimdi karşımıza yeni isteklerle çıkacaklar:

‘Bak ey Türkiye, biz zaten zora girdik. Üyeliğinizin önüne yeni engeller çıktı. Siz ev ödevi olarak ayrıca şunları şunları da yapın. Kıbrıs’ı bir an önce çözün. (Yani verin.) Vesaire vesaire...’

Medyamız pompalamayı sürdürecek: ‘AB’den Türkiye’ye yeni umut ışığı... AB, Türkiye’nin gidişinden çok memnun...’

AB
memnun olmayıp ne yapsın! Her istediğini şakır şakır yaptırdı.

***

Geçtiğimiz aralık ayını anımsayın. AB’den müzakere tarihi almayı başarmıştık! Tayyip Erdoğan, Ankara’da krallar gibi karşılandı. Kızılay’da kürsüler kuruldu, üzerine çıkıp nutuk bile attı. Mitinge gelenlere top, oyuncak dağıtıldı ki, kalabalık olsun. Fakat ertesi gün işin acı gerçeği anlaşıldı. Karşımıza öylesine koşullar getirilmişti ki, yenilir yutulur lokma değildi.

Bayram havası derhal pörsüdü. Milleti kandırma işlemi yarım kalmıştı.

Şimdi en hızlı AB yandaşları bile ne diyeceğini şaşırmış durumda. Burada size bir soru soracağım:

Siz Avrupa veya AB vatandaşı olsanız, böyle bir Türkiye’yi içinize almayı kabul eder misiniz?

İşsizlik olağanüstü boyutta. Milyonlarca insanımız kapağı yurtdışına atmayı düşlüyor. Türban sorunu var. İşbaşında dinimizi sömüren bir iktidar. Hortum, kadrolaşma, yolsuzluk ileri boyutta. Terör sürüyor. Devlet bütçesinin iki yakası bir araya gelmiyor. Cari açık bu yıl 25 milyar doları geçecek. AB ve AKP istese bile, millet Kıbrıs’ı vermeye razı olmuyor.

Sadece birkaç örnek yazdım. Düşünün ki AB vatandaşı olarak yaşıyorsunuz. Sizin zaten yüzlerce sorununuz var. Böyle bir Türkiye’yi ister misiniz?

Fransa ve Hollanda, yanıtı referandumda verdi: İstemeyiz. Almanya’da seçimleri Türkiye karşıtları kazanmaya başladı. Sonu olmayan palavralardan onların sayesinde kurtulmuş olacağız!

Bundan sonra AB masalları, AB yutturmacası pek kolay olmayacak.

AB fos çıktı, balon söndü! Geçmiş olsun.
Yazarın Tüm Yazıları