Fin saunasında bir Türk’ü nasıl tanırsınız

Güncelleme Tarihi:

Fin saunasında bir Türk’ü nasıl tanırsınız
Oluşturulma Tarihi: Şubat 12, 2011 00:00

Sorunun cevabı çok kolay: Çıplaklar Finli, havluyu peştamal gibi sarıp oturanlar Türk

Finlandiya Votka’nın barmen yarışması için bu soğuk ülkedeyiz. Ekipte Rus’undan Bulgar’ına, Macar’ından İsveçli’sine kadar farklı ülkelerden barmenler, gazeteciler, PR uzmanları ve ev sahibi firmanın yetkilileri var. Hemen her otele bir Fin saunası kurulmuş. Yarışmadan sonra otele döndüğümüzde o kadar üşümüşüm, o kadar üşümüşüm ki, “Şimdi dünyaca ünlü Fin saunası zamanı” anonsu yapılınca kendimi otelin tepesindeki saunanın kapısında buluyorum.
Fin saunası dediğiniz üç bölümden oluşuyor: Soyunma odası, sauna kısmı ve etrafı açık bir terasta soğuk şok havuzları...
Hemen soyundum, havlumu dolandım, önünü de hamamdaki peştemaller gibi içine sıkıştırıp saunaya daldım.
Ortada sıcak volkanik taşlar var. Onların üstüne su döküp çıkan buharla kendinizden geçiyorsunuz...
Derken diğer insanlar da gelmeye başladı.
Tesise gelen soyunup saunanın ahşap dekorasyonunuda yerini alıyor.
Yalnız bir küçük sorun var: Kimsenin beline havlu mavlu doladığı yok, içeri giren herkes salkım saçak!
Yaklaşık 10-15 kişi olduk, içlerinde bir tek ben örtülü...
En son Finlandiya Votka’nın müdürlerinden Alex girdi saunaya. Tahmin edebileceğiniz gibi o da sünnetsiz... Şöyle bir bakıp etrafa gözlerini havluma dikti: Sen Türk müsün?
- E, e, e, evett...
Herkes gülmeye başladı. Alex Finli olmaktan gurur duyan bir ses tonuyla, saunanın raconunun anlatıyor: Efendim, Fin saunasına mutlaka çıplak girilirmiş.

FRİKİK VERDİM KESMEDİ

O saatten sonra soyunsaaan bir türlü... Soyunmayıp öyle kalsaaan raconu bozuyorsun... Havluyu çekiştirdim, ortamı rahatlatmak için inceden bir frikik verdim ama durum kurtarılacak gibi değil.
Geldiğime geleceğime bin pişmanım saunaya... Bir kere dalga geçildi ya benimle, iyice kasıldım. Ya kafamı havaya dikip tavana bakıyorum ya da sanki çok ilgimi çekmiş gibi volkanik taşlara sabitliyorum bakışımı. Yapılan esprilere eheh ühüh diye sahte gülücüklerle karşılık veriyorum.
Kimse benim kadar kasmıyor kendini. Hatta çaktırmadan birbirini süzüp adı konmayan bir erkeklik yarışı yapılıyor. Kemiklerimi ısıtacağım derken, nereden bileyim kendimi böyle bir rekabetin içinde bulacağımı.
10 dakikanın sonunda sıcağı bahane edip kendimi saunadan dışarı atıyorum. Asansörde aynaya bakıyorum yüzüm kıpkırmızı. Artık sıcaktan mı utandığım için mi, orası meçhul.
Akşamki kokteylde Alex’le karşılaşıyorum. Pişkin pişkin sırıtıyor, belli ki ben çıktıktan sonra arkamdan dalga geçilmeye devam edilmiş ya da bana öyle geliyor.
Gözünü sevdiğimin Turkish Bath’i, hiç böyle bir sıkıntı yaşamamıştım bizim hamamlarda. Karar verildi, memlekete dönülür dönülmez ilk iş Cağaoğlu Hamamı’na gidilecek, utanmadan sıkılmadan rahat bir kese yaptırılacak!

Kış turizminin yeni gözdesi Noel Baba’nın memleketi
/images/100/0x0/55ea0c6ef018fbb8f8672a6a

Finlandiya’nın kuzeyindeki Laponya bölgesinin yıldızı Kasım ayında yapılan Dünya Kayak Şampiyonası’yla iyice parladı. Fest Travel, Nes Travel, Luka Tours ve Antonina Turizm gibi birçok turizm şirketi ‘dünyanın damı’ denilen bu bölgeye turlar düzenliyor. Acenta yetkilileri hemfikir: Laponya Türkler için yeni fakat son beş yılın en cool destinasyonlarından biri

Burası dünyanın damı. Kilometrekareye bir Lapon, bir geyik ve bol bol çam düşüyor. Termometreler zaman zaman eksi 45’i görüyor. Soğuktan telefonlar aptallaşıyor, fotoğraf makinelerinin pili bitiyor. Yanımda dört paket sigarayla gittim, üç pakedini geri getirdim. Dışarısı öyle soğuk ki, sanki her tarafınıza kılıçlar saplanıyor, iki nefes çekip sigaradan, kendinizi tekrar kapalı alana atıyorsunuz.

KAYAK ÜSTÜ HUSKİ SAFARİSİ

Laponya’daki Levi önemli bir kayak ve snowboard merkezi. Dünya Kayak Şampiyonası geçen Kasım’da burada yapılmıştı. 16.6 mavi, 19.1 kırmızı ve 2.8 kilometre siyah piste sahip burası. Kayak dışında yapılabilecek onlarca başka aktivite de var: Huski safarisine çıkabilir, geyik çiftliği turuna katılabilir, ıssız ormanlarda kar motoruyla gezebilir ya da buzda balık avına çıkabilirsiniz.

GEYİK ETİYLE DÜĞÜN ÇORBASI

Balık seviyorsanız doğru yerdesiniz. Somon, ringa ve mezgit... Salamurası, fümesi, ızgarası... Ama sofraların baştacı geyik eti. Biraz sert ve ciğeri andırır bir tadı var. Eğer cesaret edip denerseniz aynı ciğerimsi tadı ayı etinde de alacaksınız. En beğendiğim yemek, bizdeki düğün çorbası gibi ince didiklenmiş geyik etiyle yapılan geleneksel çorba. Yalnız bir kusurları var, her şeye ama her şeye krema katıyorlar. Yediğim bütün ekmekler çok lezzetliydi. Özellikle de çavdarlı olanlar.

AVRUPA’NIN EN GÜZEL VOTKA KOKTEYLLERİ

Laponya’yı sebebi ziyaretimiz Finlandiya Votka’nın Avrupa Barmen Yarışması. 13 yıldır düzenli olarak yapıyorlar bu prestijli yarışmayı ve Türkiye’nin de havası çok büyük. Çünkü geçen yıl yarışmayı bir Türk, Bebek Lucca’nın barmeni Cevat Yıldırım kazandı.
Bu seneki yarışma Laponya’da her kış yeniden inşa edilen buz oteldeydi. Duvarların, yatakların, mobilyaların, restoran kısmındaki masaların, sandalyelerin, aklınıza gelebilecek her şeyin hatta kilisenin bile buzdan olduğu otelde yarışmacılar sadece Finlandiya Votka kullanarak yaptıkları birbirinden güzel kokteylleri yarıştırdı.
Türkiye’nin bu yılki temsilcisiyse Kuruçeşme Supper Club’ın barmeni Atilla Bakırcı’ydı. Ama Atilla’nın şansı maalesef pek yaver gitmedi ancak 22’inci olabildik. Oysa ben bayılmıştım hazırladığı kokteyle, kesin derece bekliyordum. Siz de evde denemek isterseniz işte tarifi: Bir büyük su bardağına 5 cl yani yarım çay bardağı votka, bir çorba kaşığı limon suyu, yarım çay bardağı şekerli su, bir dilim salatalık koyuyorsunuz, üstüne bardak dolana kadar tonik ekliyorsunuz. Afiyet olsun.

HELLSİNKİ’DE AKSIRIP TIKSIRMAK

Hayır başlıkta hata yok. İngilizce ‘cehennem-hell’ sözcüğünden yola çıkarak ben uydurdum bu ismi. Çünkü pek de hoşlanmadım Finlandiya’nın başkentinden. Bir kere gezilip görülecek pek bir şey yok. Kadıköy bile büyük şehir kalıyor Hellsinki’nin yanında.
Senota Meydanı’ndan başlayın, Sen Nikola Katedrali’ni gezin, Rus Çarı Aleksandr heykelinin önünde fotoğraf çektirin... Geriye Esplanadi Bulvarı’nda turlamak, besteci Sibelyus’un anıtı, ulusal müze ve kayalara oyulmuş kilise kalır ki, hepi topu yarım günde bitirirsiniz.
Netekim bitirdim, akşam gece hayatını keşfetmek için hazır ve nazırım. En ünlü barların kulüplerin ismi alındı: Tiger, Teatteri, Cirkus ve Kaarle XII. Bu sonuncusu herkesin dilinde... Bütün İskandinavya’da nam salmışmış. Kapısında 30 metre kuyruk varmışmış, yokmuşmuş böyle bir mekan. Külahıma anlatın!

SIZMIŞ YAŞLI KADINLAR

Kaarle kat kat, oda oda bir mekan... Anlatılanlar doğru, gerçekten de kalabalık ama rezilliğin daniskası... Bütün pisuvarlarına kusulmuş, bütün lavaboları tıkanmış ve mekanın her köşesinde bifiil şişe ve bardak kırılmış olabilir. Tamam bunları görmezden gelebilirim; serde eski Kemancı görmüşlük var. Ama tuvalet kapılarına yığılıp sızmış yaşlı kadınlara, masamızın tepesinde içkilerimizi devirerek dans eden paçoz kızlara ve eli yüzü düzgün her kadına sarkan sarhoş İngilizlere ne demeli? Bunlar içki içmiyor, resmen aksırıp tıksırıyor...
İçki alayım diyorsunuz; hem DJ hem barmenlik yapan arkadaş şişe açamayacağını söylüyor. Kuralmış! Peki arkadaşım, o zaman benim içkimi biraz bol tut; o da olmaz! Kural... Yahu duble parası ödeyeyim, iki misli dök mereti, ı ııhh! Kural... E bu şahane kurallarınızı tuvalette bayılan yaşlı kadına, ayakkabımı parçalayan bardak ve şişe kırıklarının müsebbiplerine uygulayaydınız ya! Kulüpte kumar oynatıyorsunuz, o serbest ama tuvaletlerinizin önünden geçilmiyor...
Oradan çıkıp bir-iki denemeden sonra bir İstanbullu olarak Hellsinki’de eğlenilemeyeceğine karar verip otelimize dönüyoruz. Hellsinki’nin en iyi birkaç otelinden biri. Hiç olmadı, oturur lobide içkimizi eder sohbet ederiz.
Yok efendim o da yasak! Otelin barından otelin lobisine içki getirilemiyor. Hay dedim sizin kuralınıza da, servisinize de, eğlencenize de şehrinize de...
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!