Fidel Castro ile Kral Abdullah

Güncelleme Tarihi:

Fidel Castro ile Kral Abdullah
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 08, 2006 11:45

Zaten birincisi hakkında söyleyeceğim
iki satır...

Hürriyet’in haberi şöyle:

“Küba Başkan Yardımcısı Carlos Lage, bir bağırsak ameliyatı geçiren Fidel Castro’nun durumunun iyi olduğunu söyledi. Latin Amerika’nın her köşesinden Fidel Castro’ya geçmiş olsun dilekleri yağarken, Bolivya’da bulunan Lage, Küba liderinin birkaç hafta içinde işinin başında olacağını belirtti. Venezüella Devlet Başkanı Hugo Chavez de, ‘bir arkadaş ve yoldaş’ diye nitelediği Castro’nun iyileştiğini kaydetti. Chavez, ‘Yatağından kalkıp dolaşıyor, konuşuyor, bize selam yolladı’ dedi. Bolivya Devlet Başkanı Evo Morales de, Castro’nun iyileştiğini duymaktan memnun olduğunu ifade etti, ‘Onu yakında görmeyi umuyorum, ağabeyim gibidir’ dedi.” (Yine kaynağı belli olmayan bir Hürriyet haberi, 8 ağustos)

Stalinitik çağ’dan kalan iki dinozordan biridir Fidel Castro.

Eğer yukarıdaki ‘sağlık raporu’ Sovyet teamülüne, Politbüro söylemine göre tekrar okunursa çıkan sonuç şudur:

Lider Maximo öldü yahut ölmek üzere!..

Not: Ameliyat öncesi iktidarı ‘geçici olarak’ kardeşi Raul’e bıraktığı söylendi. Olmaz öyle şey. Bu tür diktatörler ölürler de iktidarı, şartlı da olsa, kardeşine de olsa, kimseye elleriyle teslim etmezler. Castro’un iktidarı devrettiğini gösterir belgenin altındaki imzaya iyi bakın, muhtemelen Raul’un elyazısına benziyordur!

*

Suudi Kralı’na gelince...

Bedevîler ve Vahabiler hakkında konuşmayı canım çekmiyor. Ne görgüsüzlüklerinden bahsedeceğim ne de bizimkilerin petrol parası karşısındaki ... hadi ‘taklalarından’ diyelim!

Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı, Bedevi Kralı uyanıp da canı gezmek istediğinde rehberlik etmek üzere hazır bekleyecekmiş, kendi bilir!

Bu arada, Kral Abdullah’ın kalacağı 350 metrekarelik kral dairesinin... 50 metrekarelik tuvaletine çok güldüm. Kral’ın maiyeti tamam 300 kişiymiş de, topluca yapmayacaklardır umarım! Neyse, diyeceğim başka...

1977-78 yıllarıydı. Yaşadığım Aix’te, selamlaştığımız, ara sıra kahve içtiğimiz Suudi Arabistanlı bir genç öğrenci vardı. Arkadaşlar tanıştırırken yarı matrak yarı ciddi ‘Prens’ diye hitap etmiş, ilgili genç gülümsemekle yetinmiş, biz de bu lafı dilimize dolayıp, her karşılaştığımızda ‘Prens Hazretleri’ diye önünde eğilmiştik. Gülümserdi, şakamıza şakayla cevap verirdi. İnce, esmer tenli, kaytan bıyıklı, gösterişsiz ama belli paralı bir gençti.

Suudi Kralı Halid, Giscard d’Estaing’in davetlisi olarak Paris’e gelecekti. Tabii biz başladık, adını unuttuğum arkadaşımıza takılmaya:

- Prens Hazretleri, kuzeniniz geliyormuş, herhalde ziyarete gidersiniz artık!
- Kuzenin seni görmeye gelir mi? Gelirse ayarla da bizi yemeğe götürsün...

Kral, Paris’e geldi. Aynı gün, Orly’den kalkan, Suudi Havayolları’na ait dev bir kargo uçağı Marignane Havalimanı’na indi. İçinden çıkan siyah Mercedes limuzin Aix’e geldi. Özel şoförü, korumaları ve emrine tahsis edilmiş dev uçakla, bizim ‘Prens Hazretleri’ Paris’e, kuzeni Kral Halid’i görmeye ve onuruna Elysée’de verilen resepsiyona gitti.

Tahmin ettiğiniz gibi, biz bir daha asla bu arkadaşımızla dalga geçmeye kalkmadık...

Not: İddiaya göre, Kral ve maiyetinin 500.000 doları bulan ağırlama giderlerini Türk Dışişleri Bakanlığı karşılayacakmış. Belki de bunu duyunca 17 uçağa tıkışıp 300 kişi geldiler. J Hani (bilhassa yazlık yerlerde) kötü komşular vardır, yemeğe çağırırsın 'Dayıoğulları da bizdeydi, onları da aldım geldim' diye misafirliğe misafirle gelirler...

Haberin Devamı

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!