Fetih’ten reforma Darülfünun

Ekmeleddin İhsanoğlu’nun çok önemli bir çalışması, yüksek öğrenim tarihimizi Darülfünun odağında aydınlatıyor.

Haberin Devamı

İki ciltten oluşan Darülfünun - Osmanlı’da kültürel modernleşmenin odağı, yalnızca bir eğitim / öğretim tarihi değil. Yüksek öğretim ekseninde, imparatorluğun modernleşme öyküsüyle birlikte, Batı karşısında toplumsal teşebbüsleri de sergiliyor.
Her zaman tekrarlarım. Bir kurumun tarihini bilmeden, geçmişinin ayrıntısına inmeden, onun bugününü doğru, güvenilir yazmanın imkânı yoktur.
Yirmi yıllık bir sürede gerçekleştirilen bu kitabın niteliğini Darülfünun tarihini yazarken bölümünden öğrenebiliriz:
“Darülfünun, yani Osmanlı üniversite tarihinin alışılageldiği gibi sadece bir eğitim kurumu tarihi şeklinde ele alıp, basite indirgemek büyük bir haksızlıktır. Darülfünun, Osmanlı’da klasik kültür anlayış ve toplum yapısından modern anlayış ve yapıya geçişin odak noktasında bulunmasından dolayı, Osmanlı modernleşmesinin birçok unsurunun kesiştiği çerçeveyi oluşturur.(...)
Kitapta öncelikle üç defa girnişilip ancak başarısızlıkla sonuçlanan teşebbüslerin etkisi ve katkıları göz önünde bulundurularak bu konuda yeni yorum getirilmeye çalışılmıştır. Meselâ, üçüncü teşebbüste bir üst kurum olarak kurulan Darülfünun-ı Sultanî’nin başarısızlmığına rağmen, bünyesinden çıkan sivil Mühendis Mektebi ve Hukuk Mektebi gibi iki birimin, bağımsız birer yüksek mektep şeklinde kurulmasının başarısı üzerinde durulmuştur. Uzun yıllar süren bu sınırlı denemelerden sonra Sultan II. Abdülhamid döneminde, Sadrazam Küçük Said Paşa’nın Osmanlı üniversitesi için Avrupa ve Amerika üniversiteleri konusundaki model arayışlarına yer verilmiştir.”
İhsanoğlu, Batı’da üniversite anlayışının ne olduğunu, üniversitenin bilimsel, toplumsal kimliğini yazarak, bizdeki Darülfünun ve Üniversite çalışmalarını mukayese etmemizi sağlıyor.
1900’den 1933’e kadar olan zaman diliminin, başlangıç tarihinin ne olduğunu, nasıl yapıldığını öğrenmek için gerekli detaylı bilgiler, kitapta yer alıyor. Bilhassa Sadrazam Said Paşa’nın Darülfünun ile ilgili tasavuurlarını okuduğumuzda sözkonusu sürecin detaylarını daha iyi göreceksiniz.
1933’te lağvedilen Darülfünun’ndan sonra 1933’te kurulan üniversitenin, birinin lağvedilme diğerinin kurulma gerekçelerini de araştırmacının kaleminden okuyoruz.
Hiç kuşkusuz bütün bu çalışmaların ardında yeni rejimin yeni bir öğretim kurumuna ihtiyaç göstermesi kadar, Darülfünun mensuplarının da, cumhuriyete giden süreçte gereği kadar desteklemedikleri gibi bir anlam çıkarmak mümkündür.
Gerçi Gazi’nin İstanbul’u ziyaretlerinde Darülfünun hocalarının cumhuriyeti ve onu öven bir kitapçık armağan etmişlerdir...
Tarihi okurken, 1900’de kurulan Darülfünun’un Türk yüksek eğitimine yaptığı hizmetleri öğreniyoruz. Ayrıca, modernleşme girişimindeki yeri belirleniyor. Osmanlı’nın Avrupa’ya, Batı’ya eğitim ve kültür açılımını belgeleriyle bu kitaptan okuyoruz.
Darülfünun tarihini ayrınıtısıyla yansıtan kitabın önemli bir özelliği, 1933’e kadar lağvetme aşamalarını belgelemesidir. Gerçi reform sonrasındaki Üniversite, bu kitabın konusu değildir.
İhsanoğlu da, kitap tanıtım konuşmasında, bunu başka incelemecilere bıraktığını belirtti.
Onun bu kitabı, reform sonrasını inceleyecek yazarlara çok önemli bilgi birikimi bırakmıştır düşüncesindeyim.
Reformdan sonra Rektör Neşet Ömer (İrdelp)’in konuşması eskiyle bağın kopartıldığını, yeni bir eğitim tarihi başladığını belirtmesi bakımından ilgi çekici bir konuşmadır:
“1933 Üniversite Reformu’ndan sonra ise Dadülfünun’un ılgası ile yerine kurulan İstanbul Üniversitesi’nin, Darülfünun’un yakın kuruluş tarihi ile ilgisinin tamamen kesilmesi yönünde bir anlayışın gelişmekte olduğu görülmektedir. Buna bağlı olarak da Üniversite’nin tarihi çok daha eskiye götürülmeye çalışılmıştır. Üniversite tarihini eskiye dayandırmaya yönelik gayretlerin ilki hemen 1933 Reformu sonrasında, 1933-34 ders yılının açılışında başlar.
Rektör Neşet Ömer (İrdelp, 1882-1947) yaptığı açılış konuşmasında ‘yeni üniversite’nin ‘saltanat devri’ ile ilgisini reddeder. Burada ‘Saltanat devrinin maarif müesseseleri gürp ilmini ve garp zihniyetini iktibas zihniyetinde bulunduğu zamanlarda bile, kör bir ezbercilikten anlaşılmamış bir mütercimlikten ileri gidememiş, daha açık tabir ile orta zaman zihniyetinden kurtulamamış idi,’ der. Sözlerinin devamında ‘yeni üniversite’ gerçeğinin ancak Cumhuriyet devrinde anlaşıldığını belirtir ve “İşte bütün inkılaplarımız gibi yeni üniversite de bunun bir neticesidir ve işte bunun içindir ki bütün inkılapları yaratan eşsiz deha nihayet üniversiteyi yarattı’ diyerek konuşmasını sürdürür.”
Ekmeleddin İhsanoğlu’nun bu çok önemli kaynak kitabı, ciddi her kütüphane için gerekli.
Çünkü eğitim, öğretim tarihimizle ilgili her konuda, bunun kökünü, geçmişteki nedenlerini ararken, cevabını bu kitapta bulacağız.
Eğitim, öğretim tarihinin ana başlığında, Batılılaşmadan cumhuriyete kadar bütün siyasal, tohplumsal çözümlerimizin, çözümsüzlüklerimizin de kaynağını bu araştırmalardan çıkarabiliriz.
(Darülfünun, Osmanlı’da kültürel modernleşmenin odağı, Ekmeleddin İhsanoğlu, 2 cilt, IRCICA)

Haberin Devamı

DOĞAN HIZLAN’IN SEÇTİKLERİ

Haberin Devamı

Neil Gaiman / Yokyer / İthaki
Aycan Aşkım Saroğlu / Tutkunun Kum Saati / Goa
Jason Goodwin / Bir Ucu Altın Boynuz / Turkuvaz Kitap
Ali Teoman / Cafe Esperanza / Sel
Necati Güngör / Hayvanların Sır Dolu Dünyası / Notos Kitap

Yazarın Tüm Yazıları