Fatih Altaylı: Yazlık kooperatif rezaleti

Fatih ALTAYLI
Haberin Devamı

BU ülkede yazlık kooperatife izin vermemek gerektiğine inandım.

Çünkü Türkiye'de yazlık kooperatif demek, doğa katliamı demek.

Binin bir otomobile veya tekneye, sahilleri şöyle bir dolaşın, ne demek istediğimi çok iyi anlayacaksınız.

Türk tipi yazlık kooperatif şu anlama geliyor:

Bulacaksın 150-200 kişi. Gidip yeşillikler arasından deniz gören güzel bir arazi kapatacaksın. Sonra o güzel, yeşillik arazinin üzerindeki yeşilleri tıraş edeceksin.

Tıraş ettiğin ve doğasını katlettiğin arazinin üzerine dip dibe yapılmış 150-200 bitişik nizam villayı dikeceksin.

Aralarına 25 santim betondan yollar yapacaksın.

Bu sözde ‘‘villa tipi’’ betonları beyaza boyayarak ‘‘Akdeniz mimarisi’’ne uygun hale getirdiğini zannedeceksin.

Tek bir ağaç dahi dikmeyeceksin. Ağaç dikme işini, hiçbir zaman ağaç dikmeyecek mal sahiplerine bırakacaksın.

Olacak sana ‘‘Muhteşem villa tipi tatil beldesi’’.

Sonra seni gören başkaları da gelecek ve sağında solunda ne kadar yeşil varsa kesilip, oralara da kooperatifler tarafından muhteşem villa tipi tatil siteleri yapılacak.

Bu işleri yapabilmek için yerel belediyeden veya köyden bir iki kişiyi de kooperatife kattın mı, sırtın yere gelmez.

Yeşili budanmış sahillerde, berbat, beyaz lahitler oluşur.

Pek çoğumuz senede 15 gün gideceğimiz bu beton lahitler için doğayı katleder, sonra da aynı şeyi yanımızda yapana söveriz.

En iyisi bunları kökten yasaklamak.

Çünkü bizde bunu gönüllü olarak yapmayacak izan yok.

Geniş araziler içine tek evler yapmak. Bunları doğal dokunun içinde gizlemek, yerel ya da bölgesel mimariye uygun düşmeye çalışmak bizim için yabancı.

Biz ancak yasaktan anlarız.

Ama onu da avantayı verip aşmayı yine biz biliriz.

Yenilmeyi bilmek sportmenliktir

SEZON başından beri 4 hafta geçti. Ve Galatasaray'ın da yenilmesiyle puan kaybetmeyen takım kalmadı.

Ancak 4. hafta Türkiye'de spor kültüründeki farklılığı da gösterdi.

3. haftada Fenerbahçe yenildi. Ortalık karıştı.

Hemen tartışmalar başladı. Yönetim toplantı. Teknik direktöre güvenoyu meseleleri konuşuldu.

Denizli'nin geleceği tartışılmaya başlandı. Taraftar huzursuzlandı.

Çok değil, 1 hafta sonra Galatasaray yenildi.

Bunların hiçbiri olmadı.

Taraftar istifini bile bozmadı.

Mağlubiyetin de futbolda bir sonuç olduğunu, bunun nasıl olsa telafi edileceğini düşündü Galatasaraylılar.

O kötü Galatasaray yönetimi, Lecuscu'yu tartışmadı.

Durduk yerde Lucescu'ya güvenoyu vermeye gerek görmedi.

Galatasaraylılar üzüldüler, ama paniklemediler. Sinirlenmediler.

Belki de Galatasaray'ı Avrupa'da şampiyonluğa taşıyan fark da bu.

Yoksa Avrupa Şampiyonu olmuş, durmuş oturmuş bir kadroya sahip Galatasaray'ın yenilmesi, 15 yeni oyuncu ile lige başlayan Fenerbahçe'nin yenilmesinden daha ‘‘akıl almaz’’ olmalı, daha çok kıyamet koparmalıydı.

İşte bu kafa farkıdır, Galatasaray'ı gerektiğinde 9 puan geriden şampiyonluğa taşıyan.

Bedelliler ne olacak?

BEDELLİ askerliğin 5 bin marklık son taksitini geç yatıranların durumunun ne olacağını sordum.

Ne Milli Savunma Bakanlığı'ndan, ne de ASAL'dan bir yanıt geldi.

Şaka değil, çok sayıda yükümlü son taksitlerini zamanında yatıramayınca, bankalar parayı almadılar.

Yani geç yatırma diye bir şey söz konusu olamadı. Şimdi yüzlerce bedelli merak içinde: Ne olacak? Daha önce yatırdıkları 10 bin mark da yandı mı? İlk celpte askere mi alınacaklar?

Yoksa bu paralar cezalı olarak kendilerinden istenecek mi? Milli Savunma Bakanlığı, uykusuz geceler geçiren bu durumdaki yükümlülere bir yol göstermek, bir açıklama yapmak zorunda.

Ne özrü?

KİMİ okurlarımda benim Yüksel İnşaat'tan özür dilediğim şeklinde bir intiba oluşmuş. Aman yanlış anlaşılmasın.

Hatalı inşaatları nedeniyle Yalova'da onlarca kişiye mezar inşa eden Yüksel İnşaat, Ceylan İnşaat ve Aydın İnşaat'ın yaptıklarının yanına kár kalmaması için bugüne kadar benden başka kalem oynatan olmamışken, bu nedenle kendilerinden özür dilemem söz konusu olamaz.

Benim dilediğim özür başka bir nedenleydi.

Yüksel İnşaat'ın depremzedelere kalıcı konut ihalesine girmesi nedeniyle aleyhlerinde yazmış ve daha sonra ihaleye girenin aynı Yüksel İnşaat olmadığını öğrenmiştim.

Özrüm yalnızca o yazıyla ilgilidir.

Yüzlerce insanın ölümüne kalitesiz ve hatalı inşaatla neden olanlar, bunun hesabını vermekten kaçarken, benim onlardan dileyecek özrüm olmaz!

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Çocuklarımıza bırakacağımız en iyi mirasın iyi bir isim, iyi bir eğitim ve alçakgönüllülük olduğunu anladığımız zaman.

Yazarın Tüm Yazıları