Fatih Altaylı: Rahşan Ecevit ve afçıbaşısı

Fatih ALTAYLI
Haberin Devamı

MEMLEKET karıştı. Ekonomik kriz atlatılmaya çalışılırken, başımıza birdenbire bir başka kriz, af ve F tipi krizi çıktı.

Ve ne gariptir ki, bu son iki krizin arkasında aynı iki isim var:

Rahşan Ecevit ve Hikmet Sami Türk.

Önce Rahşan sahne aldı.

Hayatında Bülent Ecevit'ten başkasını sevmemiş olan hanımefendinin hisleri kabardı ve ‘‘Kader mahkûmları’’ diye tarif ettiği ama kim olduğunu kimsenin anlamadığı birileri için ‘‘Af’’ talep etti.

Genel Başkan'ın tek yetkili ve tek etkili eşi af deyince, akan sular durdu.

Hikmet Sami Bey affı hazırladı.

Olmadı.

Hikmet Sami Bey bir daha hazırladı.

Oldu.

Ama öyle bir oldu ki, kimsenin istediği gibi olmadı.

Tecavüzcü affedilmedi, tecavüz ettikten sonra öldüren affedildi.

Sivil işkenceciler affedildi, resmi işkenceciler affedilmedi.

Üstelik de, devlet kendine karşı işlenen suçları affetmedi ama bana karşı işlenenleri affetti.

Benim bacımın namusuna dokunanı affettiler, devletin kılına dokunanın anasını ağlatmayı sürdürdüler.

Hep beraber gerildik.

Tam o sırada F tipi tartışması başladı.

Devlet cezaevlerine hákim değildi.

Hákim olabilmek için F tipini çıkardı.

Ama cezaevine hákim olamayınca, F tipine nakledecek adamı da bulamazdın.

Nitekim öyle oldu.

Açlık grevleri başladı.

Rahşan Ecevit'in Özel Afçıbaşısı görevini üstlenen ama bizim Adalet Bakanı zannettiğimiz Hikmet Sami Türk önce başlayan açlık grevlerini görmezden geldi.

Sonra iş ciddiye binince, ‘‘F tipini erteledik’’ dedi.

Bu kez vatandaş kızdı.

‘‘Bu nasıl devlet’’ sorusu sorulmaya başlandı.

Devlet bir anda hedef tahtası oldu.

Terörist zaten devleti hedef alıyordu.

Bu kez polis de devleti hedef aldı, devletin mahkemelerine güvenen mağdur da, yarın öbürgün devlete güvenmesi gerekecek bir durumda devlete güvenemeyeceğini anlayan sıradan vatandaş da.

Ve bütün bu olanlar, aslında iki işbilmezin başının altından çıktı.

Türkiye'yi sokağa döken, vatandaşın devlete güvenini yerle bir eden, hepimizi inançsız bırakan bütün bu rezalet iki kişinin eseri.

Biri Hikmet Sami Türk, diğeri Rahşan Ecevit.

Bu başların cezasını, sokaklara dökülen milyonlarca ayak çekiyor.

Yasa içi terör örgütü olmaz ki!

POLİSLERİMİZE büyük saygım var. Üç otuz maaşa, kötü şartlar altında ve genelde amirlerinden de kötü muamele görerek çalışıyorlar.

Bütün bunların üzerine, üstlerine ateş açılıyor.

Dövülüyorlar, vuruluyorlar, şehit düşüyorlar.

Onların acılarını yüreklerimizde hissediyoruz.

Ama bu onların hatalarını görmezden gelmemize de neden olmuyor .

Birkaç hafta önce bu köşeden bir uyarı yapmıştım.

Polis kamu adına mücadele ettiği kişilerin ‘‘kişisel hasmı’’ değildir. Yürüttüğü mücadele, kişisel bir mücadele değildir.

Polis yasadışılığa karşı yasayı korur.

Yasadışılığa yasadışılıkla yanıt vermez.

Polisi teröristten, suçludan ayıran budur.

Birkaç gece önce Kanal D ekranlarında izledim. Polis üzerine ateş açan bir grup teröriste ateşle karşılık vermiş.

Haklıdır. Kendi savunur.

Birini öldürmüş. Olabilir. Çatışmadır.

İkisini yaralamış. O da olabilir. Çatışmadır.

Ama polis yaraladığı insanları terörist de olsalar, yerlerde, arkasında kanlı bir iz bırakarak sürükleyemez.

Hemen ambulans çağırır, o yaralıyı terörist de olsa bir vatandaş olarak hastaneye kaldırır.

Polis o zaman büyür.

Polis mesleğe risklerini bilerek girer.

Polis parktan çiçek toplamak için polis olmadığını bilir. Bu nedenle polis ‘‘benim polisimdir’’ ama terörist ‘‘benim teröristim’’ değildir.

Ama yaralıyı yerde sürükleyen polise benim polisim demek içimden gelmez.

Polis yasadışı terör örgütü ile savaşmak için kurulmuş ‘‘Resmi Terör Örgütü’’ olamaz.

Polisimizi ‘‘abuk sabuk televizyon habercilerinin’’ kullandığı jargon şaşırtıyor olabilir.

Çünkü duyuyorum, ‘‘yasadışı terör örgütü’’ diyenler var.

Sanki yasa içi terör örgütü olurmuş gibi.

Sakın ha!

Eli silahlı adamların bir kısmını polis, bir kısmını terörist diye ayırmamızı sağlayan şey, birisinin yasaları uygulamaya çalışırken, diğerinin yasalara karşı geliyor olmasıdır.

Polis başkaldırmaz. Polis devlete sövmez.

Her ikisi de yasalara karşı gelirse, o zaman...

Milyonlarca kişi ölüm orucunda

DEVLETİN cezaevlerinde ölüm orucu tutan 200 kişinin talepleri doğrultusunda F tipi cezaevlerinin açılışını ertelemesi yıllardır ölüm orucunu sürdüren bir başka grup vatandaşı öfkelendirdi. Üstelik de, cezaevlerinde ölüm orucunda olanlar ‘‘gönüllü’’ olarak bu orucu sürdürürken, milyonlarca kişilik bir grupla yıllardır ölüm orucunu sürdürenler ‘‘zorunlu’’ olarak bu haldeydiler. Gerçekten de Türkiye'de hayli kalabalık bir kitle yıllardır ölüm orucunda. 142 milyon lira yani 200 dolar maaşla 4 kişilik bir ailenin barınmasını, giyinmesini ve çocuklarını eğitmesini isterseniz, onların ister istemez bir ölüm orucuna girmesine neden olursunuz. Türkiye'de özellikle kamuda milyonlarca çalışan uzun zamandır ölüm orucunda. İnşallah bir gün onların da talepleri kabul edilir.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Otomobil ile manyaklık yapma zevkimizi, başkalarının hayatını tehlikeye atmadan tatmin edecek yolları bulduğumuz zaman.

Yazarın Tüm Yazıları