Fatih Altaylı: Emeklilik meselesini ciddiye almıyorum

Fatih ALTAYLI
Haberin Devamı

Türkiye, Sosyal Güvenlik Reformu adı altında uygulanacak hak gaspını konuşuyor..

Ancak nedense eksik konuşuyor.

Önce şunu sormak lazım:

‘‘Kardeşim devlet yönetimi ciddiyet isteyen bir mevzu değil midir? Bu emeklilik yaşı zaten 1986 yılında kadınlarda 55'e, erkeklerde 60'a çıkarılmıştı. 1992 yılında yapılan değişiklikle kadınlarda 38, erkeklerde 43'e çekildi. Behey gafiller, bu emeklilik yaşını neden bir aşağı bir yukarı oynatır durursunuz. Madem doğrusu 60 yaş civarıydı, neden o zaman 40 civarına indirdiniz. Ve şimdi neden çıkarıyorsunuz?’’

Aslında kulağım Reisi Cumhur Hazretleri'nin diyeceklerinde.

Bekliyorum ki, emeklilik yaşı ile ilgili kelam etsin.

Çünkü emeklilik yaşını 1992'de aşağı indiren o.

Bir siyasal kapris, bir seçim vaadi yüzünden 7 yıllığına 43'e inen emeklilik yaşı şimdi 63'e çıkıyor.

Yani Demirel'in o gün yaptığı bir gaflet binlerce çalışana daha uzun süre çalışma olarak geri dönüyor.

Şimdi bu emeklilik yaşını 63'e çıkarırız, bir sonraki seçimde bütün partilerin seçim vaadi emeklilik yaşını düşürmek olur.

Yemin ederim olur.

Çünkü bu ülkede ciddiyet en az bulunan şeydir. O nedenle bu emeklilik yaşının yükseltilmesini fazla ciddiye de almıyorum.

Ve galiba bu ülkede yapılan hiçbir şeyi fazla ciddiye almamak gerek.

Ciddi işleri ciddiye almıyorum, çünkü üç gün sonra ciddiyetsiz hale geliyorlar. Ciddiyetsiz işleri ciddiye almıyorum, çünkü ülkenin başına ciddi dertler açıyorlar.

İşte vergi meselesi. Ciddiye aldık tartıştık da ne oldu?

Şimdi tekrar eski hamama, elimizde eski taslarla dönmüyor muyuz?

62 yaşına kadar, nasıl çalışsınlar!

Ciddiye alsak da, almasak da görev icabı emeklilik yasa tasarısını okuduk.

Konuyu bilenlerin fikirlerini aldık.

Öncelikle şunu söylemek istiyorum ki, bu reform taslağı, emekli olacakların insan olduğu unutularak hazırlanmış. Yani içinde ‘‘insani unsur’’ eksikliği var. Taslağın genel havası, çalışan robotların ne kadar zamanda eskiyip kullanılmaz hale geleceklerini hesaplayıp ona göre tedbir alır gibi.

Emeklilik yaşında Avrupa'yı örnek alanlara sormak lazım, ‘‘Siz hiç Avrupalı işçileri gördünüz mü?’’ diye.. Avrupalı işçi 60 yaşında emekli olur da, Avrupalı işçi nasıl çalışır, ne şartlarda çalışır, ne şartlarda yaşar!

Avrupalı işçi sabah pırıl pırıl bir yerde uyanır. 5 kişinin birlikte yattığı tek göz odada değil.

Sabah yüzünü musluktan akan tertemiz suda yıkar. Şansı varsa musluktan akan koli basilli suda, normalde plastik kovadan aldığı bir avuç suda değil.

Avrupalı işe istihab haddinin beş kat ötesi dolu tıkış tıkış trenlerle, otobüslerle, minibüslerle gitmez. Ya metroya biner, ya tertemiz toplu taşıma araçlarına, hatta özel otomobiline.

Avrupalı işçinin işe ulaşmak için verdiği emek, Avrupalı işçinin akşama kadar çalışarak verdiği emekten fazladır.

Bizim işçi hiçbir şekilde kontrolü yapılmayan sağlıksız ortamlarda çalışır. Avrupalı işçinin çalıştığı ortamda en küçük bir sağlıksız durum varsa, işveren sendika tarafından uyarılır ve iş durdurulur.

İş bitince Avrupalı işçi evine yine uygar metotlarla gider, bizim işçi ise yollarda sürünür.

Avrupalı işçi suyu akan ve temiz olan, elektriği olan evine gider, bizim işçi yolu, suyu ve elektriği olmayan ya da kaçak olan gecekondusuna. Avrupalı işçi yıllık izninde Türkiye'nin en güzel tesislerine gelir, bizim işçi, borç harç köyündeki ailesini ziyarete giderken trafik kazasında can verir.

Avrupalı işçi emekli olduktan sonra 20 yıl daha yaşar, bizim işçi ise emekli olamadan ölür.

Sosyal devletten vazgeçiliyor

SSK tarihi diye kitap yazan Prof. Gürhan Fişek ile konuştum. O da yeni tasarıyı, SSK'nın darboğazdan çıkma tasarısı olarak yorumladı.

Ve, ‘‘Ne yazık ki, insana yönelik, SSK çalışanına daha iyi hizmet vermeye yönelik bir şey yok’’ dedi.

Gürhan Fişek'in ilginç bir tespiti var. Diyor ki: ‘‘Bizim çalışanlara bakın. İnanılmaz yıpranmışlardır. 40 yaşındaki işçimiz, koşulların ağırlığı nedeniyle 60 yaşında gibi görünür. Çalışma şartları iyi olsa, ülkenin genel yaşam koşulları iyi olsa emeklilik yaşı 60'a çıksın ama insanların toplam yaşam kalitelerini düşünmeden emeklilik yaşını yükseltmek doğru değil.’’

Gürhan Fişek'in dikkat çektiği bir başka nokta ise iş kazası sonucu iş göremez hale gelenlerin ortalama yaşının 37 olduğu.

Yine çeşitli nedenlerle emekli olmaya hak kazanamadan ölenlerin ortalama yaşı da 40.

Yani emeklilik yaşı 100'e de çıksa bunlara maaş bağlanmak zorunda.

Peki bunların toplama oranı ne?

Onun yanıtını konunun uzmanı Burhanettin Demircioğlu veriyor.

Demircioğlu'na göre toplam 2 milyon 800 bin olan emekli sayısının 1 milyonu bu şekilde. Yani malulen emekliler ve vefattan dolayı ailesine maaş bağlananlar.

Geri kalan 1 milyon 800 bin normal emekli olmuş insanların emekli olma yaşı ise 58. Ortalama yaşam süresi ise 67.

Erkeklerde ortalama yaşam daha düşük. Bu nedenle maaş genelde kadınlara ödeniyor.

Bu da tam maaş olmuyor haliyle.

Demircioğlu, bu yeni taslağın özel sigortaya yönelmeyi teşvik edici nitelikte olduğunu ve Türkiye'yi sosyal devlet ilkesinden uzaklaştırdığını belirtiyor. Ve ‘‘Yasada belirtilen gün sayısını kimse dolduramaz’’ diyor.

Gürhan Fişek ise bir başka noktayı gündeme getiriyor:

‘‘Hep emeklilik yaşından söz ediyorlar. Peki ya SSK'nın verdiği sağlık hizmetleri ne olacak. Orada sigortalıya düşen pay arttırılıyor. Peki hizmet kalitesi ne kadar artacak?’’

Burhanettin Demircioğlu'nun bir de tezi var. ‘‘Aslında emeklilik yaşını 55-58 gibi düşünüyorlar. 62 diyecekler, sonra 55'e razı olunmasını sağlayacaklar. Ama mesele yaşta değil. Yaşla oynamak sorunun yüzde 10'unu çözmez. Önemli olan SSK'nın yapısı’’ diyor.

Bakalım Sayın Bakan bütün bu eleştirilere ne yanıt verecek?

Ancak bizim söyleyeceklerimiz de elbette bu kadar değil.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Anayasa'nın sosyal devlet ilkesini pazarlık konusu yapmadığımız zaman...



Yazarın Tüm Yazıları