Fastfood cenneti Amerika

ABD, yiyeceklerin devasa porsiyonlar halinde servis edildiği bir ülke. Okulların, evlerin, işyerlerinin etrafını fastfood restoranları bir ahtapot gibi sarmış.

Haberin Devamı

ABD’de Virginia’dan güneye doğru 1000 kilometreyi aşkın yol kat ettik. Yol boyunca her 5-10 kilometrede bir, yerleşim bölgesine çıkış veren tabelalar gördüm. Bu işaret levhalarının hepsi fastfood restoranlarının isimleriyle doluydu. Levhalar o kadar özendiriciydi ki, “Eve giderken şu restoranlardan birine uğrayıp bir şeyler yiyeyim” diyesiniz geliyordu...
Amerika, bir fastfood cenneti adeta. Yerleşim birimlerinin, okulların, evlerin, işyerlerinin etrafını fastfood restoranları bir ahtapot gibi sarmış.
Milli yemekleri hamburgeri, bizim “asla yemeyiz” dediğimiz angus etinden yapıyorlar.
Neredeyse 250 gram ağırlığındaki dev hamburgerlerine bayılıyorlar. Sandviç çeşitliliği şaşırtıcı boyutta. Meksikalıların ve Güney Amerikalıların, artan nüfusun da etkisiyle çok tükettikleri, bizim gözleme benzeri burritos’ları nerdeyse her köşe başında satılıyor.

Haberin Devamı

TENCERE YEMEKLERİNE HASRET KALDIM

Dev pretzel’leri, dev kurabiyeleri ve devasa kekleri gördükçe kendimi Güliver’in ülkesindeki cüceler gibi minnacık hissettim.
Ama ülkede, en eski göçmenlerden olan İtalyanların pizzası yine ağırlığını ve popülaritesini koruyor.
Her şeye o kadar bol ve çeşitli sos döküyorlar ki, ne yediğimizi anlayamadık diyebilirim. “Acaba yediğim et mi, sebze mi, yoksa balık mı?” diye kendime sorular sorduğumu hatırlıyorum. İşte o zaman anladım ki bu fastfood denen şey soslarla ve eriyen peynirle yediriyor kendini.
Eh, benim gibi tatları sürekli sorgulayan bir tipseniz, soslara bulanmış o şeyleri yemeyi reddediyorsunuz. Ama maşallah bizim Mehmet o fastfood’ları ayıla bayıla, iştahla yedi.
Bense otele dönüp çantamda sakladığım pestil, köme ve cevizlerden yemeyi tercih ettiim.
Neyse ki Türkiye’ye döner dönmez bizim evin tencere yemeklerine hasretle sarıldım.

YOĞURDU “GREEK YOĞURT” OLARAK TANIYORLAR!

Neredeyse tüm başarı hikâyelerinin, farklı yaratıcı iş fikirlerinin çıktığı Amerika’nın bu fastfood işine çözüm bulamaması çok ilginç. Neyse ki şimdi yeni bir yasa tasarısı üzerinde çalışılıyor. “Haydi anneler mutfağa, çocuklarınıza yemek pişirin” sloganıyla...
Çünkü çalışmayan anneler bile devasa marketlere gidip tüketime hazır, işlenmiş gıdaları alıyor, fırında kısa bir pişirme ya da ısıtma işleminden sonra çocukların önüne koyuyorlar.
Başkan Obama’nın eşi, sık sık TV’lere çıkıp “Obeziteye son, yemek pişirin, sağlıklı beslenin” diye çağrıda bulunuyor.
ABD, sağlıksız yiyeceklerin devasa porsiyonlar halinde servis edildiği, şişman insanların, obezlerin çok olduğu bir ülke.
Ama görünen o ki, tüm dünyayı etkisi altına alan sağlıklı ve sportif yaşam trendi artık ABD’de de yayılmaya başlamış.
“Whole food” denen biraz pahalı ama doğal ürünler satan market zincirlerinin sayısı hızla artıyor.
En çok hoşuma giden ise her markette yoğurt satılması. Şu anda ABD’de yıldızı parlayan yiyecek yoğurt. Meyveli yoğurt, sade yoğurt, dondurulmuş yoğurt satışları patlamış durumda.
Ancak ne yazık ki özbeöz Türk yiyeceği ve kelimesi olan yoğurdu “Greek yoğurt” olarak tanıyorlar.
Anlayacağınız Türk mutfağından hiç mi hiç haberleri yok...


 

Yazarın Tüm Yazıları