Farklı görüşler

Geçen hafta değindiğim ‘Kapkaççılar Puma giyiyor’ ve ‘İzmirli basmakalıp kadın tiplemesi’ konularında çok sayıda e-posta aldım.

Farklı görüşleri yansıtan üç e-postayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Hepimiz aynı şekilde düşünsek dünya ne sıkıcı bir yer olurdu değil mi?

İyi kızlar cennete

İzmirli kadınlar ne derse desin. İzmir’i bilen herkes bilir ki İzmir’in denizine ve kızına güven olmaz. Her memleketin iyi kızı, kötü kızı vardır ama İzmir’deki gibi yüksek bir yüzdeyle erkekleri süründüren bir bayan nüfusunu hiçbir yerde bulamazsanız. Gerçekten çok ilginç bir şey ama İzmir’in kadını resmen erkekleri süründürmek için yaratılmış. Aslında çoğu da bunu dert etmiyor. Çünkü ne demişler iyi kızlar cennete kötü kızlar her yere gider. Gezmek güzel şey (Özgür Yıldız)

Yorum: Galiba İzmirli kadınlar için en önemli şey. Onlar ‘aşk’ için yaşıyorlar. Bu nedenle de böyle bir imaja neden oluyorlar. Aşk denilen şeyin de içinde ‘sürünmek’ varsa İzmirli kadınlar ne yapsın.

Hoppalığın memleketi olmaz

İki haftadır itiraf.com’dan alıntıladığınız itiraf ve üstüne yaptığınız yorumları şaşkınlık ve öfkeyle okuyorum. Tahmin edeceğiniz üzere İzmirliyim. Şimdiye dek İzmirli kadınlarla ilgili yapılan ve yazılan yersiz ve saçma sapan şakalara alınganlık göstermeyip kıskançlık ve çekememezlikten kaynaklandığını düşündüm. Ancak siz ve size tahsis edilmiş köşede, saygı duyulan ve fikirlerinizi ciddiye alıp takip eden çok sayıda insan tarafından okunuyorsunuz. Dolayısıyla bu konu şakalaşmanın da ötesine gitti.

İtiraf.com’da itiraf yazan arkadaşlar kayıt olurken ikametgah belgesi göstermezler. Yani Konyalı ya da Erzurumlu bir vatandaş şehir kısmına İzmir, ya da İstanbul, ya da Ankara yazabilir. Yazılan itirazların gerçek olduğu da şüphe götürür. Çok absürd olmayan, okunanı eğlendirecek ve moderatörün uygun olduğuna karar verdiği her itiraf yayınlanır.

‘İzmirli’ bayan tiplemesi siz ve sizin gibiler tarafından uydurulmuştur. Sadakatsizliğin, namussuzluğun, hoppalığın ya da hafifmeşrepliğin memleketi olmaz. Böyle bir istatistik yoktur, genelleme yapmak doğru değildir.

İtirafa yazdığınız yorum, esprili olmaktan çok uzak, kırıcı ve sevimsizdi. Rahatça kullandığınız köşenizde lütfen bu sefer biz İzmirli kadınlardan, eşlerimizden ve ailelerimizden özür dileyin. Zira eşim de bu konuda en az benim kadar öfkeli. Sizin bu yersiz yakıştırmanız yüzünden biz kendimizi savunmak ya da gurur duyduğumuz memleketimizden dolayı ezik hissetmek zorunda değiliz. Saygılarımla (Selin Demirhan).

Yorum: Gereksiz yere alınganlık yapıyorsunuz sevgili okurum. Türkiye’nin birçok yöre insanıyla ilgili bu tür basmakalıp düşünceler ağızdan ağıza yayılıyor. Kayserilinin cimriliği, Karadenizlinin öğleden sonra kafasının çalışmaması diğer örnekler. Bunlar insanların küçük örneklere bakarak içindeki ‘aşırı genelleme’ sonucu ulaştığı basmakalıp düşünceler. Burada asla tüm İzmirli kadınlara yönelik bir görüş bildirmediğimi siz benden iyi biliyorsunuz. Hoşgörü her şeyin ilacı.

Bağdat Caddesi’nin çıtır kızları Puma giyer

Bugün Puma ile ilgili yazınızı okuduktan sonra ‘Atıf Hoca iyi saptama yapmış. Kapkaç konusu ile gündeme gelmek bir spor ayakkabı firması için harika bir fırsat olabilir, Puma’cılar niye rahatsız oluyorlar ki’ diye düşündüm. Ama huzurla arkama yaslanamadım. Çünkü birkaç yıldır spor ayakkabı firmalarının ürünlerini sadece hız, çeviklik, dayanıklılık gibi özelliklerle öne çıkarmadıklarını, spor ayakkabıyı modanın bir tamamlayıcı unsuru olarak lanse ettiklerini anımsadım. Bugün Puma ayakkabıyı en sık Bağdat Caddesi’nin çıtır kızlarında görüyorum. Bu arkadaşların spor ayakkabı alırken aradıkları kriterler çok farklı. Kapkaç olayına karışan eğitimsiz kaba saba, doğulu erkek tipiyle aynı marka ayakkabıyı giyme duygusu hoşlarına gitmeyecektir ve bu durum bence markaya gerçekten zarar verecektir. Ne dersiniz? (Mehmet Kıtiki)

Yorum: Burada dikkat edilecek nokta kapkaççıların Puma’yı niye tercih ettiği. Kapkaççılar ‘çıtır’ giyinmek için yapmıyorlar bu seçimi değil mi? Nike’ın şu anda yayınlanan reklamını düşünün. Genç adam niye sosis arabasının peşinden koşuyor acaba?

Büyü’ye gittim, hálá sağım!

Büyü’ye korkmak için gitmedim. ‘Bakalım Orhan Oğuz nasıl bir korku filmi yapmış’ merakıyla gittim. Tahmin ettiğimden daha iyi bir film buldum. Konu oldukça ilginç bir kere. Lanetli bir köy var, bir grup arkeolog kazı yapmak üzere bu köye gidiyorlar. Korku ve gerilim filmlerinden beklendiği gibi grubun üyelerinin başına gelmedik şey kalmıyor. Filmin ilk yarısının temposu çok iyi. Merak içinde bir şey olsun diye bekliyorsunuz. Orhan Oğuz ilk yarıda korku filmlerine özgü klişelerden kaçınsa daha iyi olurmuş. Örneğin çember çeviren kız sahnesini kaç korku filminde gördüğümü ben bile anımsamıyorum. İkinci yarıda filmin temposu hızlanıyor ama tutarsızlıklar ve acemilikler de birbirini kovalamaya başlıyor. En önemli sorun diyaloglar. Çok sıradan, çok günlük, hiçbir derinliği yok. Oysa film Kuran’dan da ayetler alınarak mistik bir havaya sokulmaya çalışılmış. Ama diyaloglar buna izin vermiyor.

Sonra Büyü’nün sonlarına doğru anlamsız kaçış ve kovalamaca sahneleri var. Ceren kaçıyor ama niye, nereye belli değil. Anlamsız yön bulma mücadelesi izleyiciye de yön duygusunu kaybettiriyor. Bir de niye bu kadar göğüs görünüyor filmde anlamak mümkün değil. Birdenbire iki kahramanın büyü sonucu seviştirilmesi de ilgisiz kalmış. Erotik korku diye bir tür mü denendi acaba?

Büyü’de ‘Hocam’ sözcüğünün sürekli tekrarlanması çok rahatsız edici. Üstelik Hoca rolü için de başka biri bulunsa film çok daha iyi olurmuş. İpek Tuzcuoğlu’nun oyunculuğuna gelince... İpek’in oyunculuğunu severim. Büyü’de yine onu izlemekten büyük keyif aldım. Sanırım Tuzcuoğlu gün geçtikçe Türk sinemasına adını daha iri harflerle yazdırmaya devam edecek. Özeti Büyü’ye gitmekte bir sakınca yok. Baştan bazı yapaylıklarını, eğretiliklerini kabul etmek şartıyla...

CUMA LAKIRDISI

Erkeğin cinsel zekası dışarıdan belli olur. Eğer çok zekiyse söylenen şeyi hemen anlıyorsa, espri yeteneği varsa, her şeyin üstesinden gelebileceğine inanıyor ve bunu belli ediyorsa inanın bu adamın cinsel zekası da yüksektir. Çünkü cinsel zeka düştükçe erkeğin kendine güveni azalır, aynı zamanda kadınlar da...

(Marty Klein, seks uzmanı)

CUMA İtirafı

temmuzsıcağı; Cinsiyet: Kadın; Yaş: 27; İl: İstanbul

Eşimle banyo yaparken sıra onu durulamaya geldiğinde kendimi araba yıkıyormuşum gibi hissediyorum. Hani hortumla tutulan sudan arabanın üzerinden köpükler aşağı aşağı akar ya, aynen öyle. Sonra da böyle düşündüğüm için vicdan azabından eşime sarılıp öpüyorum. Ama bir sonraki sefer aynı hissi yaşamaktan geri de durmuyorum.

Yorum: Aygaz güzeli Süheyla’nın kaynağını bulduk galiba!

CUMA TAKINTISI

Türkiye’nin her yöresinde binlerce lezzet var. Bu lezzetlere sahip çıkmak, yaşatmak lazım. Bu hafta size Eskişehir’den ‘yöresel ev yemekleri’ sunan Kazan Lokantası’nı öneriyorum. Kazan’da Mehmet Necati Kaya, Sivrihisar yemeklerini oya gibi dokumuş. Bamya çorbası, etli tarhana çorbası, erişte çorbası değişik ama çok lezzetli çorbalar. Yemeklerden önerim yaprak sarma, mantı, ev kesimi erişte ve kalem dolması. Tatlılara gelince... Sivrihisar usulü höşmelimi mutlaka deneyin. Sivrihisar baklavası da ağızda dağılıyor. Kazan’ın atmosferi de oldukça otantik. Geleneksel ortamda, geleneksel tatları mideye indirmek çok hoş oluyor. (0-222-233 52 53).
Yazarın Tüm Yazıları