Faizlerin geleceği

BİZLER dokuz günlük bayram tatili yaparken, yurt dışı piyasaları Noel ve yılbaşı tatillerini bitirip işbaşı yapmışlardı. Yurt dışı piyasaları tatil rehavetini üzerinden attı. Bizler işe alışma konusunda herhalde birkaç gün bocalayacağız.

Geçen haftanın ortasında Avrupa Merkez Bankası (AMB) geçen ay 0.25 puan artırdığı kısa dönemli faizleri bu ay değiştirmeme kararı aldı. Ama, Euro Bölgesi ekonomileri hakkında AMB’nın görüşleri çok değişmemişe benziyor.

DIŞARIDA FAİZLER

Euro Bölgesi’nin büyük ekonomilerinden son dönemde bazı iyi haberler geldi
. Ekonomik büyümenin canlanabileceği ve işsizlik oranının düştüğü yönünde gelen haberler Euro Bölgesi için sevindiriciydi. Bu haberlerle, AMB’nın faiz artırımına devam etmesi, doğal olarak, "pişmiş aşa su katmak" olacaktı. Beklendiği gibi, AMB pişmiş aşa su katan bir merkez bankası olmaktan kaçındı. Halbuki, fiyat istikrarını kendine tek hedef olarak benimsemiş merkez bankaları için "pişmiş aşa su katmak" çok doğaldır. Bu tavırları o merkez bankalarına her şartta fiyat istikrarını koruyacakları yönünde paha biçilmez itibar kazandırır.

Bir merkez bankası bir hükümetle başa çıkmakta zorlanırken, AMB Euro kullanan devletlerin farklı hükümetleriyle işbirliği yapmak zorundadır. Tek bir hükümeti ikna etmek zor ve zaman isteyen bir işken, AMB on iki farklı hükümeti ikna etmek gibi neredeyse olanaksız bir göreve soyunmuş durumdadır. Dolayısıyla, AMB para politikasında zamanında karar almakta zorlanmaktadır. Aralık ayında Euro bölgesinde kısa dönemli faizleri artırmak ne kadar güç idiyse, bu ayki toplantılarında faizleri aynı bırakmak o denli kolay oldu.

Avrupa ekonomilerinin özellikle küçük ülkeleri ihracata dayalı ekonomik büyüme gerçekleştiren ülkelerdir. Son dönemde büyüme ve işsizlik konularında gelen olumlu veriler iç talebin büyümekte olduğunun işaretleriyse, AMB er ya da geç faizleri artırmaya devam edecektir. Avrupa’da enflasyonist baskılar artmakta olabilir. Özellikle, Amerika’da kısa dönemli faizlerin artıyor olması, sermaye hareketlerinin tetiklediği dengelerle Avrupa’yı da faizleri artırmaya zorlayabilecektir.

REEL FAİZLER

İki yıl önce
, kısa vadeli merkez banaksı faizleri Amerika’da yüzde 1, Avrupa’da yüzde 2 idi. Bugün, aynı faizler Amerika’da yüzde 4.25, Avrupa’da yüzde 2.25’dir. Yani, Avrupa ve Amerika arasındaki faiz farkı +1 iken 2’ye gelmiştir. Teoride, bu gelişme döviz kurlarının uyumunun gerektiğine işaret eder. Önümüzdeki dönemde, doların değer yitireceği, Euro’nun değer kazanacağı beklentilerinin faizlere yansıdığı düşünülür. Ama, kısa dönemde ders kitaplarındaki teoriler ile gerçek hayattaki gerçekleşmeler aynı olmuyor.

Geçmişteki hızında olmasa da, Amerika’da kısa dönemli faizler bir miktar daha artacakmış gibi görünmektedir. Büyük bir olasılıkla, önümüzdeki bir yıl içinde Avrupa ile Amerika arasındaki faiz farkı dolar lehine biraz daha artabilecektir. İki para arasında faiz farkı ne olursa olsun, bizim açımızdan, iki para arasındaki ağırlıklı ortalama faiz artmaya devam edebilecektir.

Dünyanın belli başlı paralarında faizlerin artıyor olması Türkiye’de kısa vadeli faizlerin çok daha fazla düşme olasılığını giderek azaltmaktadır. Uluslararası sermaye hareketlerindeki gelişmelere göre, enflasyon hedefiyle tutarlı Türkiye’deki kısa vadeli faizler dış dünya ile oluşacak faiz farkını geçmişe göre daha fazla gözetmek durumunda olacaktır. Dolayısıyla, enflasyon hedefiyle tutarlı bir gelişme karşısında, önümüzdeki dönemde Türkiye’de reel faizlerin arzulandığı ölçüde daha fazla düşme olasılığı oldukça azdır.
Yazarın Tüm Yazıları