Faize vergi ve dengeler

Salih NEFTÇİ
Haberin Devamı

Merkez Bankası evvelsi gün gecelik faiz kotasyonlarını üç puan kadar artırmak zorunda kaldı.

Bir yanda yükselen enflasyon beklentileri, diğer yanda faiz gelen vergi ve bu arada abartılan Körfez krizinin etkileri.

Dövize talep gelince çaresiz kalındı, faizler yükseltildi.

BİR LOKMA CAN

Bu faiz yükseltme olayının ilginç bir yanı dengelerin ne kadar hassas olduğunu göstermesi.

Merkez Bankası'nın döviz pozisyonu ve piyasalardaki dengeler öyle bir durumda ki, dövize birkaç gün için talep gelmesi durumunda bile çaresiz kalınıyor, faizler hemen yukarı çekiliyor.

Bono faizleri yüzde 115'lerden birkaç gün içinde yüzde 130'lara vuruyor.

Bunlar piyasaya ‘‘cılız’’ diye nitelenebilecek bir döviz talebi geldiğinde yaşananlar. Asya krizinin reel etkileri dış dengede kendisini göstermeye başladığında neler olabilir siz düşünün.

DIŞ KAYNAK İHTİYACI

Dengelerdeki hassaslığın esas nedeni bilindiği gibi kamunun kaynak ihtiyacı.

Kamu bütçesi öyle bir durumda ki, Hazine elinde parası olana adeta teslim olmuş durumda.

Bu ister yabancı yatırımcı olsun, ister iç piyasa oyuncusu. Kamu gidecek bu yatırımcıya istediği reel faizi verecek.

Örneğin, stopaj hesaplarını faize yeniden dahil ettikten sonra, içerideki yatırımcıya enflasyondan sonra en az yüzde 10-11 verilecek.

Pozisyon açanlara da döviz cinsi yüzde 20-22 gibi getiri önerilecek.

Kamunun seçeneği yok. Çünkü bütçesi dünyada (artık) ender görülen kötülükteki bir bütçe. Kaynak ihtiyacı büyük.

Kamu çaresiz. Gidip yatırımcıya teslim olacak.

SONUÇ

Faize vergi konabilir. İktisat teorisine göre yanlıştır.

Ancak başka ülkelerde de siyasi kriterler nedeniyle faize vergi konduğu görülmüştür.

Şimdi bütçe açıklarından dolayı yatırımcıya asgari bir faiz verme zorunda olan bir hükümet düşünün. Bu hükümet faizden vergi almaya kalkıyor.

Ama hükümet öbür yanda elinde parası olana teslim.

Bu durumda ne mi olur?

Cevabı kolay. İlk önce vergi gelir. Sonra faizler (en az) vergiyi karşılayacak kadar artar. Net faiz yine hükümetin ödeme zorunda olduğu seviyeye gelir.

Yani koyduğu vergiyi, elinde parası olan değil, hükümetin kendisi öder.

Kim haklı?

Faiz kazançlarının vergiye tabi olan kısmı nasıl hesaplanmalı?

Maliye'nin yaptığı gibi enflasyon oranı olarak seçilen yüzde 80.4'ün, yüzde 118.9 olarak saptanan ortalama faize bölünmesiyle mi?

Yoksa piyasalarda önerildiği gibi 1.804'ün 2.189'a bölünmesi ile mi?

Birinci yönteme göre faiz gelirlerinin yüzde 67.6'sı vergi dışı kalacak, ikinci yönteme göre brüt gelirlerin yüzde 82.4'ü vergiye tabi olmayacak. Büyük bir fark gibi görünüyor.

Hangisi doğru?

İkisi de.

(Çünkü birisinde yüzde 67.6'yı anapara hariç getiriyle, ikincisinde ise, yüzde 82.4'ü anapara dahil getiriyle çarpacağız. Hesaplayın, sonunda ödenen vergi aynı olur.)













Yazarın Tüm Yazıları