Faize, dövize artık dokunmayın

Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) ek kaynak açıklamasıyla, herkes rahat nefes aldı.

Gerçi açıklama sonrası faiz hareketi, 'Açıklamanın önceden satın alındığını' gösterdi ama hava yine de olumlu.

İşte bu olumlu havadan, olumlu havanın abartılmasından korkmak gerekiyor.

Bankacılar, sanayiciler, çalışanlar artık kötü gelişmelerden bıktı ve küçücük bir olumluluğa sarılmak istiyorlar. Bu çok anlaşılır bir durum. Ancak kötü koşullardan çıkış için, şimdi çok daha akıllı olmak gerekiyor. Eğer hava abartılır, trendler çok hızlı olarak tersine, yani olumluya çevrilirse, ilerisi için bu çok daha kötü olacak.

2000 yılı başında yaşanan abartılı iyileşmeyi hep hatırlatmaya çalışıyorum. Faizlerin hemen yüzde 35'lere inişi hepimizi şaşırtmıştı. Bu hızlı iyileşme, herkesin, özellikle politikacıların çok hoşuna gitti. Sonradan dizginleme ihtiyacı doğdu, yapamadılar ve 1. yıldönümünü yaşadığımız 22 Kasım'daki ilk kriz geldi. Sonra da gerisi...

Şimdi yine IMF'den gelecek 10 milyar doları bahane ederek, bazıları iyimserliği abartmak niyetinde. Önce, 10 milyar dolarla işlerin bitmediğini hatırlayalım. içborç çevrilebilirliğinin iç ve dış piyasalara anlatılması gerekiyor. Bürokratlar sorunun çözüleceğini söylüyor ama 10 milyar dolara rağmen, Hükümet başta olmak üzere, daha önceki kaynakları harcayan aktörler aynen işbaşında. Piyasalar güvenemiyor.

Bizce bazı yabancı bankacıların yazdıkları abartılı, belki kasıtlı raporlar. 10 milyar dolar sıkıntının aşılmasına büyük katkı sağlar ama temkinli olur, hata yapmazsak...

O nedenle diyoruz ki; artık faizle, dövizle oynamayın. Piyasaların getirdiği bir nokta yakalandı, aşağı-yukarı küçük hareketler olabilir. Kimse, 'havayı yakaladık, faiz ve dövizi aşağı indirme zamanı' diye düşünmemeli. Başta da ekonomiyi yönetenler...

ÖNCE İSTİKRAR

Çünkü 200 yılındaki hızlı iyileşmeyi eleştirdiğimizde bürokratlar, 'Biz yapmıyoruz piyasa yapıyor' diyorlardı. Şimdi 'Keşke o hızlı inişe müdahale etseydik' diyorlar.

Yine aynı durumla karşı karşıyayız. Bankacılar yine döviz ve faizi indirmeye çalışıyor. Bazı bankacıların düşündükleri neredeyse tek şey, 3 aylık bilançoları. Gelen bilançoya fazla kar yazıp patrona şirin görünmek için, bankasının 1 yıl hatta 6 ay sonrasını tehlikeye atabilecek bankacılar var. Hep varlardı ama şimdi kar kalmadığı için, bu davranışlarını abarttılar. Dolayısıyla şimdi de 2001 yıl sonu bilançolarında mümkün olduğunca fazla kar yazmayı hedeflemiş durumdalar. Bu nedenle de faizlerin ve dövizin düşmesi işlerine geliyor. Faiz düşünce yazacakları kar artacak, döviz düşünce bilanço değerleri yükselecek.

BANKALAR KÁR ETMELİ

İşte ekonomi yönetiminin burada işe el atması gerekiyor. İyi bir ekonomi yönetimi belirlediği makro politika çerçevesinde mali kesimin sağlığını gözetir. Ancak bu, bankacının kar hevesiyle her türlü spekülasyonuna gözyummak anlamına gelmez. Bankalar kár etmeli ama ekonomi yönetimi uzun vadeli politikalara zarar vermeyecek yöntemlerle kar edilmesine izin vermeli, uzun vadeyi baltalayacak olanına değil. Şimdi faizler çok düşer de yılbaşından sonra tekrar artmaya başlarsa, o zaman çok daha kötü olmayacak mı? Şimdi döviz fazla düşer de yine yılbaşından sonra tekrar zıplamaya başlarsa, o zaman nasıl bir daha dengeye kavuşturacaksınız?

Kimse yılbaşından sonra, Şubat ayı gibi, siyasette yeniden tartışmaların, belki de bir kaos ortamının ortaya çıkma ihtimalini gözden ırak tutmasın...

İyiye giderken de istikrar, kötüye giderken de istikrar....

Ekonomide ani hareketler, bugün geldiğimiz nokta gibi, ekonominin kilitlenmesine yolaçıyor. İnsanlar öylece kalıyor, karar alamıyor, ekonomik aktivite bitiyor...

Ekonomi yönetimi, umarız bu kez hata yapmaz, politikacılar gibi hızlı iyileşmenin, pembe hava pompalamanın peşinde olmaz, aksine dizginleyerek ve temkinli gider...
Yazarın Tüm Yazıları