‘Fahrenheit 451’

İrlanda’da bir parkta, yani halkın gözü önünde bir genç eşcinsel olduğunu vurguluyor. Davranışları o yönde.

Haberin Devamı

İrlanda devleti genci gözaltına alıyor, ceza veriyor. O da, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvuruyor, “özel hayatına müdahale edildiği” gerekçesiyle. AİHM devletin tavrını özel hayata müdahale kabul ediyor, insan haklarını ihlal ettiği için İrlanda’yı mahkûm ediyor. Özel hayatın gizliliğine ve buna müdahaleye AİHM bu ölçüde titiz ve koruyucu. Çünkü, demokrasi.
2010-2011 arasında AİHM’ye kırk yedi Avrupa ülkesi yurttaşları tarafından özel hayatın korunması ile ilgili dört bin üç yüz elli dava açılıyor.
Dört bin üç yüz elli dava içinde kız-erkek aynı evde kaldı, kalmadı, gibi saçmalıkla ilgili tek bir dava yok. Çünkü, hiçbir demokratik ülkede devletin böyle müdahalesi yok.

KENDİ AHLAK ANLAYIŞI

Tayyip Erdoğan
demokratik kuralları ayak altına almakta rekor üstüne rekor kırıyor. Son numarası, özel evlerde kalan öğrencilerin hayatlarına, yaşam biçimlerine müdahale.
Sigara yasağı, içki yasağı, kürtaj yasağı, üç çocuk önerisi, din dersi özendirmesi ve her sefer “Biz muhafazakârız, kimsenin özel hayatına karışmayız” palavrası.
Nasıl karışmıyorsun, açıkça kendi ahlak anlayışını topluma zorla kabul ettirmeye çalışıyorsun. Ve bu bunu valilikler eliyle, polis şiddetiyle uygulayacağının işaretini veriyorsun.

UTANMAK VE ZIRVA

Kendi ahlaki değerlerini zorla kabul ettirmenin bir adı var: Faşizm. Faşizm altında da, insanların özel hayatı mercek altında ve denetime tabi. Tam ‘Fahrenheit 451’. Baskıcı bir yönetimde toplumun nasıl dönüştürüldüğünü anlatan unutulmaz film.
Müdahaleyi Bülent Arınç yalanlıyor, sonra yalanlamanın altında kalıyor. Erdoğan, Arınç’ı kim bilir kaçıncı kez eziyor ve Arınç hâlâ o koltukta.
AKP’nin iki gedikli destekçisi, Nazlı Ilıcak ve Mehmet Barlas bile isyan ediyor. Ilıcak, “Utanıyorum” derken, Barlas “Bu zırvaya ben bile bahane bulamam” diyor.
“Yetmez ama evet”. ‘Fahrenheit 451’ böyle bir şey. İş işten geçtikten sonra pişmanlık fayda vermiyor.

Haberin Devamı

‘Muhafazakar’ THY’de Woods

TÜM spor dalları dahil, dünyanın en çok kazanan sporcusu Tiger Woods. Buna rağmen, dünyada hiçbir firma Woods’u reklamlarında kullanmıyor, sponsoru olmayı kabul etmiyor, nedeni var.
Buna karşılık, Türk Hava Yolları Woods’un sponsoru. THY Woods reklamlarıyla nitelikli ve daha çok yolcu taşıyacağına güveniyor.
Boğaz Köprüsü’nde Asya’dan Avrupa’ya yaptığı golf vuruşu bu sponsorluğun uzantısı, dünyaya izletmek üzere. Nasıl izletmek ise, Woods’un köprüden vuruşu yaptığı saatlerde dünyada golfün anası ve babası Amerika derin uykuda.
Çok popüler ama, eşiyle yaşadığı olaylar nedeniyle Woods Amerika’da gözden düşmüş durumda. Boşanma davasında “ahlaki değerlere uygun davranmamakla” suçlanıyor. “Ahlaki değerleri” uzun süre magazin ve spor basınının manşetlerinde eleştiri konusu.
Buna rağmen, “muhafazakâr iktidarın” sadık bendelerinden THY, ahlaki değerleri mahkemece test edilen Woods’un sponsorluğunu yapıyor. İşine geldiğinde “muhafazakârlık” unutuluyor.
Ve THY’nin Antalya seferleri. Woods, THY, Türkiye’de golfün merkezi Antalya, ama dünyanın hiçbir yerinden Antalya’ya THY’nin direkt seferi yok. THY’den Woods bu kadar.

Haberin Devamı

Kürtlere ‘devlet nişanı’

TÜRKİYE, adı üstünde “devlet olarak” yabancılara üç nişan veriyor. Nişanlardaki Atatürk silueti ile T.C. yazısını AKP bir yönetmelikle kaldırıyor.
Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti AKP’yi rahatsız ediyor, bunu saklamaya artık gerek duymuyor. T.C.’nin valiliklerden ve devlet bankası olan Ziraat Bankası’ndan kaldırılması ardından “devlet nişanından” kaldırılması, Türkiye’nin “Türkiye Cumhuriyeti Devleti” olmadığının adım adım ilanı.
Bunlar Cumhuriyet’i sevmiyor tamam, ama bir yandan da, T.C.’yi kaldırarak Kürtlere nişan vermiş oluyor. Andı kaldırıyor, T.C.’yi kaldırıyor, “yeni Türkiye yolculuğunu” Kürtlere haber veriyor.
T.C. ile her uğraşma, her iptal Kürtlere yeni bir çiçek.

Yazarın Tüm Yazıları