Eyalet sistemi: Özal’dan Erdoğan’a…

Özal, 10-12 ‘eyalet’e bölünen bir idari yapılanmanın hem gerçekçi, hem de Kürt sorununu çözümüne önemli katkı yapacağı kanısındaydı.

Haberin Devamı

Turgut Özal’ın kafasında ‘eyalet sistemi’ vardı. İki hafta sonra ölümünün 20. Yılında kendisini anacağımız, Türkiye’yi Yirminci Yüzyıl’dan Yirmibirinci Yüzyıl’a taşıyan ‘Sekizinci Cumhurbaşkanı’, ömrünün son aylarında başbaşa sohbetlerimizde, kamuoyu önünde pek paylaşmadığı ‘eyalet sistemi’ne dair görüşlerinden söz eder olmuştu.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın birkaç gün önce uzun bir televizyon söyleşisinde atıf yaptığı ‘eyalet sistemi’nin nereden bakılsa, Türkiye’nin devlet yöneticilerinin zihninde en az bir yirmi yıllık geçmişi var demektir.
Turgut Özal’ın ‘federasyonu tartışmalıyız’ sözünden yola çıkanlar, ‘etnik esaslı federasyon yanlısı’ olduğunu düşünürler. Bu, doğru değildir. Turgut Bey, bunu, hiçbir vakit uygun görmemiş ve savunmamıştı. Üstelik, bundan Kürtlerin zararlı çıkacağını düşünüyordu.
Turgut Bey’in ekonomik ve toplumsal trendlere bakarak, gelecek projeksiyonu yapmak alışkanlığı vardı. Daha 1990’ların başlarında Kürtlerin yüzde 50’sinden fazlasının ‘Fırat’ın batısında’ yani Türkiye’nin batı bölgelerinde yaşadığı istatistiğinden yola çıkarak –bunun doğru olduğundan ben emin değilim- Türkiye’nin ekonomik gelişmesiyle birlikte, iç göçle kıyı bölgelerine yerleşme trendinin artacağını düşünüyordu. Böyle bir durumda, ‘etnik temelli’ bir federasyonun Kürtlerin lehine sonuçlar vermeyeceği kanısındaydı.
Onun ‘federasyonu tartışmalıyız’ sözü, bu düşüncelerini de açıkça gündeme getirebilmesine imkan verecek bir ‘açık toplum’ oluşması ve tartışılamaz hiçbir ‘tabu’nun bulunmamaması anlayışıyla ilgiliydi.
Turgut Bey, bir yandan ‘federasyon konusunun tartışılması’ndan yanaydı, diğer yandan ‘etnik temelli bir federasyon’un Türkiye için olumlu sonuçlar vermeyeceği düşüncesindeydi.
Buna karşılık, Türkiye’nin azami 10-12 ‘eyalet’e bölüneceği bir idari yapılanmanın hem gerçekçi, hem ekonomik bakımdan verimli ve hem de Kürt sorununu çözümüne önemli katkı yapacağı kanısındaydı.
Sekiz-on ilin bir eyaletin içinde toplanacağı bir ‘eyaletler’ yapısı vardı kafasında. Ege, İç Ege, Batı Karadeniz, Doğu Karadeniz, İç Anadolu, Güneydoğu, Doğu, Akdeniz, Marmara gibi isimler alacak, bazılarına farklı isimler verilebilecek olan eyaletler. Güneydoğu ve Doğu eyaletlerinde öyle bir yapılanmaya gidilebilirdi ki, örneğin, ezici Türk kökenli nüfusa sahip olan birkaç vilayet de merkezi Diyarbakır olacak bir eyaletin içinde yer almış olurlar; böylece bir yandan ‘etnik temelli bir idari yapılanma’ da olmamış olur ama seçimle gelecek valiler yöneteceği eyaletlerde, eyalet nüfusunun çoğunluğu Kürt olacağı için, vali de muhtemelen ‘seçilmiş bir Kürt vali’ olacaktır.
Turgut Özal’ın işlek ve yaratıcı bir kafası vardı. Ama, Turgut Özal’ın kafasındaki ‘eyalet sistemi’, kafasında önemli yer tutan ‘başkanlık sistemi’ ile uyumluydu. Bu noktada şunu da belirtmekte yarar; Turgut Bey’in kafasındaki ‘başkanlık sistemi’ modeli, ‘ABD modeli’ idi. Bu arada, eyalet valilerinin –hatta emniyet müdürlerinin- seçimle gelmesini düşünüyordu.
2014 itibarıyla tarihinde ilk kez halk oyu ile cumhurbaşkanı seçecek Türkiye’de, bu sıfatı elde etmesi en güçlü aday sayılan Tayyip Erdoğan’ın kafasındaki ‘model’ pek böyle gözükmüyor. Bununla birlikte, sözünü ettiği ‘eyalet sistemi’ninde Özal’ınkiyle benzerlikler gösteriyor.
Zaten Tayyip Erdoğan, ‘Osmanlı Eyalet Sistemi’ne gönderme yaptı ve bunu partisinin Akdeniz bölgesi milletvekilleriyle yaptığı toplantıda eyalet sistemiyle ilgili sözlerine muhalefetin tepki gösterdiğinin hatırlatılması üzerine bir tür polemik olarak yaptı. Şöyle dedi:
‘’Bunlar, tarihi filan bilmiyorlar. Bunların tarih bilinci yok. Şimdi ‘cumhuriyete savaş açmak’ derken, bir defa dünyaya şöyle bir bakalım. Dünyada gelişmiş güçlü ülkelere bakarsanız, bunların hiçbirinde eyalet korkusu diye, eyalet endişesi diye bir şey yoktur. Tam aksine eyalet yapılanmaları o güçlü ülkelerde çok daha süratle kalkınmayı getirir ve demokraside özellikle siyasi rekabeti getirir. Bu, güçlenme alametidir. Gelelim bizim kendi tarihimize. Osmanlı’ya baktığımız zaman, o güçlü Osmanlı’da mesela çok daha enteresan Lazistan eyaleti var, Kürdistan Eyaleti var. İniyoruz güneye yine aynı şekilde eyalet sistemleri var. Niye Osmanlı güçlü ve oralarda hiç çekinmeden rahatlıkla bunları vermiş. Şimdi ben MHP’ye endişeyle bakıyorum. Haydi CHP’yi bu konuda farklı düşünürüm de. Ama MHP bir taraftan ‘Osmanlı’nın devamıyız’ diyecek veya ‘Osmanlı’yız’ diyecek. Öbür taraftan Osmanlı’nın bu devlet yapısındaki yaklaşım tarzını görmezlikten gelecek.’’
Bu sözlerinde Osmanlı dönemine gönderme yaparak, ‘Kürdistan’ ve ‘Lazistan’ sözcüklerini, ‘Osmanlı’nın gücü’ ve dolayısıyla ‘özgüveni’ bağlamında telaffuz etmesi elbette ilginç idi. Çok benzer biçimde, Turgut Özal da, her iki sözcüğü bir kaç kez kullanmıştı.
Tayyip Erdoğan, ‘eyalet sistemi’ ile de ‘üniter yapı’nın korunabileceğine vurgu yaparak, ‘‘Güçlü bir Türkiye asla eyalet sisteminden korkmamalıdır.’ Üniter yapı noktasındaki yaklaşım tarzı aslında bununla alakalı bir şey değil. Siz eyalet sisteminde de üniter yapıyı muhafaza edebilirsiniz. Tamamıyla bunu atıp götürme diye bir şey yok. ‘Federal yapı’ diyoruz. Federal yapı nedir? Orada geliyor toplanıyor zaten’’ diye konuştu.
Bütün bunları ‘bugün’ün değil, iki kez yapması tasarlanan ‘başkanlık dönemi’nin sonunun ‘gündemi’nde olduğunu ise ‘’Seçilmiş vali’’ düşünüp düşünmeyeceği sorusuna verdiği cevapta şöyle ifade etti:
‘’Bunlar 2023’ün konusu. Öyle bir sistemin içerisinde belediyeyi kabul ediyorsun da seçilmiş valiyi niye kabul etmiyorsun… Osmanlı ‘Kürdistan, Lazistan’ demiş. Bizim ‘Kürdistan, Lazistan’ dememize gerek yok. Bizim nasıl coğrafi bölgelerimiz var. Bu bölgeler sistemi içerisinde olayı değerlendirebiliriz. Öyle de yapılabilir. Şu anda Almanya’daki sisteme baktığımız zaman, coğrafi bölge olarak eyaletin adını koyuyor. Amerika’ya bakıyoruz, coğrafi. ‘Teksas eyaleti’ diyor, ‘Florida eyaleti’ diyor. Bu şekilde ortaya koyuyor.’’
Erdoğan, ‘Şu an için söylemiyorum, şu an için bize tam aksine şu andaki yapı gereklidir’ sözleriyle ‘federasyon-özerklik-eyalet sistemi’ tartışmalarının önünü kesmek ister görünüyor ama bir yandan da ‘böyle bir yaklaşım tarzının güçlü bir Türkiye için faydalı olabileceği’ne dikkat çekerek, Cumhuriyet’in 100. Yıldönümü’nde, kendisinin ihtimal dahilindeki dokuzuncu ‘başkanlık yılı’nda tasarlanan ‘güçlü Türkiye’ye varılabileceğini ima etmiş oluyor, ondan sonra ‘eyalet sistemi’ne ilerlenebileceğinin ipuçlarını veriyor.
Turgut Özal’ınkiyle benzer yanlar; üzerinde düşünülmeye değer konular…

Yazarın Tüm Yazıları