Evet, dedesinin mezarı İsrail’de

ORGENERAL Yaşar Büyükanıt, Genelkurmay Başkanı oldu. Ama ben bunca yıllık bir gazeteci olarak böylesine çirkin bir kampanya, böylesine rezil bir "düşmanlık" görmedim.

İşte sizi çıldırtacak bir örnek.

Org. Büyükanıt’ın Genelkurmay Başkanlığı bir "gerilim noktası" olarak gazete sütunlarına düşürülürken, birileri Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül’e çok özel bir mesaj gönderiyor.

İFTİRA... ÇAMUR

Mesajı ileten şöyle diyor:

- Org. Büyükanıt’ın kökleri İsrail’e dayanıyor. Siz ne demek istediğimi anlarsınız. Bakın araştırın, dedesinin mezarı da orada. Araştıranlar mezarı tespit etmişler, doğrulatmışlar.

Vecdi Gönül
bu ağır iftira karşısında önce şaşırıyor. Aradan zaman geçiyor. İddialar, çamurlar internet sitelerine düşmeye başlıyor.

Ve sonunda Milli Savunma Bakanı’na gönderilen iftira mesajının ardındaki gerçek ortaya çıkıyor.

Gerçekten de Büyükanıt’ın dedesinin mezarı İsrail topraklarında. Bu doğru. Doğru ama orada olmasının nedeni ne biliyor musunuz?

Komutanın dedesi Birinci Dünya Savaşı’nda oralarda savaşmış bir Osmanlı zabiti.

Ve o savaşta şehit düşmüş.

KOMUTANA JEST

Hatta İsrail Genelkurmay Başkanlığı bu mezarı tespit etmiş. Ve bir jest olsun diye de mezarı düzenlettirip Org. Büyükanıt’ı davet etmişler...

İşte iftira rezaletinin ulaştığı son nokta "şehit dede"nin mezarına kadar ulaşmış.

Yani tam bir rezalet...

Biraz araştırdım, bu iğrenç iftiralarla, "Başbakan’a suikast yapılacak diye sahte planları sarı zarflarda dağıtanlar" arasında mutlak bir bağlantı var.

Bu işin peşi bırakılmış değil.

Kendisi
de bir şehit torunu olan Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, şehit ailelerinin acılarına olan duyarlılığı ile tanınıyor. Büyükanıt, Şırnak’ta şehit düşen Komando Onbaşı Mükremin Başaran’ın cenazesinde babanın acısını böyle paylaşmıştı. Daha sonra da, sembolleşen bu fotoğrafı çerçeveletip şehidin ailesine göndermişti.

Plan değil dağdan indirme politikası

KUZEY
Irak’ta PKK’nın üzerine gidilmesinin ardında ne var?

Talabani nasıl oldu da "PKK bürolarını kapatıyoruz" demeye başladı.

PKK’nın dağdan indirilmesi konusunda bir plan var mı? Bu plan MGK’da örtülü bir af çerçevesinde konuşulup onaylandı mı?

Bu hafta işte bu önemli soruların cevaplarını arayacağız.

Cevaplar son bir aydır Ankara’nın "çok gizli" toplantılarında, "en kritik" kararlarında ve hatta "en derin" makamlarında yaşanan olaylarda gizli.

"Risk almayı" gerektiren kararlar bunlar. Şimdi perdenin öteki tarafına geçelim ve olayların akışına göre soruların cevaplarını bulalım.

8 ŞEHİT HABERİ

Güneydoğu’dan sekiz şehit haberi geldiğinde Başbakan Erdoğan ve Abdullah Gül kısa bir konuşma yaptılar. Sinirler gerilmişti. Artık ne yapılacaksa yapılmalıydı.

Kuzey Irak’taki PKK varlığına karşı gerekirse Türkiye’nin kuvvet kullanma ihtimali artık hükümet nezdinde bir kararlılık olarak netleştirildi.

Aynı hafta Türkiye’den Talabani’ye ise şu mesaj gönderildi:

-İran ve Irak şiilerinin bütünleşmeye çalıştığı bir dönemde Türkiye’nin Kuzey Irak’ta bir harekat yapması bölgede ciddi sorun yaratır.

-Irak’ın bugün durumu belirsizdir. Yarın çok ciddi bir Şii hareketi olabilir. Bölge karışabilir. Bu durumda yine Türkiye’ye ihtiyacınız olur. Bu yüzden PKK’ya göz yumup dostluğumuzu kaybetmeyin.

Diğer soruya gelince..

Bölgenin kritik yerlerini gezmiş bir gazeteci olarak önümüzdeki döneme yönelik PKK’nın dağdan indirilmesi için değişik taktikler uygulanacağını hatta bu uygulamaların lokal olarak başladığını söyleyebilirim.

Ancak ortada bir Milli Güvenlik Kurulu kararı yoktur.

Üstelik böyle bir "dağdan indirilme anlaşması"na Genelkurmay Başkanı onay vermiş değildir.

Şimdi bendeki bilgilere gelelim.

Bölgede kimle konuşsanız, PKK’nın dağ kadrolarının zor durumda olduğunu söylüyor. Yılgınlık, silahlı mücadelenin çözümsüzlüğü ve Kuzey Irak’taki baskı, dağdakileri ciddi şekilde zorluyor.

Bu durum DTP’li belediye başkanları tarafından çok iyi biliniyor. Hatta bu nedenle "eğer af çıkarsa dağdakilerin büyük bölümü iner" diyorlar...

Devlet böyle bir affı resmen onaylamıyor. PKK’yla dolaylı bir anlaşmanın içinde dahi olmak istemiyor. Çünkü bölgeden hala şehit cenazeleri geliyor. Ancak bunun ötesinde çok önemli bazı gelişmeler yaşanıyor. Yani devlet dağdan inen teröristlere öyle eskisi gibi "katı" davranmıyor.

EVLERİ YAPILDI

Örneğin Şırnak’ta geçen ay dağdan inen onlarca terörist sessizce köylerine yerleştirilmiş. Hatta bazılarının yıkık evleri tamir bile edilmiş. Bu anlamda "dağdan inme yolu" sessizce açılmış. Bu konuda valiler inisiyatif kullanıyor.

Tabii bunun için de bir MGK kararı alınmasına gerek yok. Bu süre içinde dağdan inen iniyor. Dağdan gelene "neden indin" diye sert çıkan yok. Ama inmeyen de karşısında Mehmetçiği buluyor.

Dolayısıyla "plan" değil de bir "dağdan indirme politikası" var. Ama bu politika, PKK’yla yapılmış üstü örtülü bir anlaşmanın planı gibi gösterilirse çok ciddi rahatsızlık yaratıyor.

Bu vali silah kullandırtmıyor daha çok tahrik edin ateş açsınlar

DİYARBAKIR’
dan Ankara’ya çok kritik bir dosya geliyor. Dosya, devletin en üst makamlarında inceleniyor. Ve /images/100/0x0/55ea974ef018fbb8f889f67fAbdullah Gül’ün başkanlığını yaptığı Terörle Mücadele Üst Kurulu’nda değerlendiriliyor.

Dosyada PKK içinde geçen bazı telsiz konuşmaları var. İlk bölümü Diyarbakır olayları sırasında teröristlerin konuşması. Diğeri ise olaylar sonrasında yine PKK içinde yapılan değerlendirmeler.

VURULMUŞ ÇOCUK FOTOĞRAFI İSTİYORLAR

Bir PKK’lı terörist, telsizden şu yorumu yapıyor:

"Yeterince tahrik edemiyorsunuz. Bu vali silah kullandırtmıyor. Tahrik edin, daha çok tahrik edin, ateş açsınlar."

"Bu vali" diye bahsedilen kişi Diyarbakır Valisi Efkan Ala...

İki günlük yazı dizisinde yazdım, bir daha yazıyorum. Vali Efkan Ala çok iyi bir seçim olmuş. Konuya hákim bir vali.

Çünkü PKK, halkı kin ve öfkeye sürükleyecek çatışmaların içine sokmaya çalışıyor. Bir iki vurulmuş çocuk fotoğrafı istiyor. Çocuklarının cesetleri önünde ağlayan analar istiyor. Vali Ala ise Emniyet Müdürü ve komutanla anlaşmış. Bu tuzağa düşmüyor.

Evet, bu gerçek artık Ankara tarafından biliniyor.

Benzeri durumlar Güneydoğu’daki bütün illerde aynı stratejiyle uygulanıyor.

Yani tuzağa düşülmüyor.

MÜMKÜN OLDUĞUNCA SİLAHSIZ MÜCADELE

Bu yeni strateji, "yani şehirlerde mümkün olduğu kadar silahsız müdahale" taktiği Terörle Mücadele Üst Kurulu’nun toplantılarından sonra belirlenmiş.

Amaç, demokrasi içinde, bölgeyi "sivilize" etmek. Böylece PKK’yı ve terörü "minimize" edip halktan ayırmak.

Daha sonra teröristlerle büyük bir kararlılıkla "dağlarda mücadele" geliyor.

Önümüzdeki günlerde bu konuda daha somut gelişmeler yaşayacağız.
Yazarın Tüm Yazıları