Etiler’in ahlakı kimden sorulur

RTÜK Başkanı Prof. Davut Dursun’un şu sözlerini, gazetelerin birinci sayfasındaki spotlarda okuyunca tahmin edemeyeceğiniz kadar öfkelendim.

Haberin Devamı

Cümle aynen şöyleydi:


“Toplumun milli manevi değerleriyle, Etiler’de oturanların değerleri aynı mı?”


İşte “Hayat tarzı farklı insanların ahlaksız olduğunu düşünen bir kafa daha” dedim.


Ama bir dakika...


Prof. Dursun’a hemen haksızlık etmeyeyim.


Çünkü o cümlenin devamı da var.


“RTÜK’te 9 üye bir ahlaki ilke üzerinde uzlaşamıyoruz. Bütün toplumun ortak ahlaki ilkesini nasıl bulacağız?”


Bu iki cümleyi birlikte okuduğunuz zaman, birinci sayfa spotlarına giren ilk cümlenin yarattığı öfke düşmüyor mu?


Çünkü “Şu toplumun milli manevi değerleriyle, Etiler’de oturanların değerleri aynı mı” sorusunun mantıki bir temeli var.


Cümleyi tek başına aldığınız zaman bundan feci bir “ahlaki ayrımcılık” anlamını çıkarabilirsiniz.

Haberin Devamı


Ama hemen onun yanındaki öteki cümleyle birlikte okuduğunuz zaman, yapılan işin zorluğunu anlatan bir “saptama cümlesi” haline geliyor.


* * *


Yine de bu cümle üzerinde durmalıyız.


Özellikle de “toplumun milli manevi değerlerinden” söze edilmesi üzerinde.


Ben eskiden beri “milli menfaat”, “toplumun milli ve ahlaki değerleri” gibi kavramlardan çekinirim.


Soğuk Savaş yıllarında “ülke menfaati”, “milli menfaat” gibi kavramların ne kadar keyfi kullanıldığını yaşayarak gördük.


Bu tür keyfi kavramların ne kadar tehlikeli olduğunu da gördük.


Çünkü “gücü eline geçiren” elit, bu kavramları dünyanın en baskıcı rejimini yaratmak için kullanabiliyor.


Bana göre, “tarif etme” hakkını sadece kendinde gören hiç kimse veya zümre demokratik olamaz.


* * *


Türkiye’de güzel şeyler oluyor.


Bunu ben de kabul ediyorum.


“Kürt kökenli vatandaşlara”
bu çağa yakışan hakların verilmesi için başlatılan çabalar, her türlü övgüyü hak ediyor.


Geçmişe ait bazı kötü olayları, resmi tarihin baskısından kurtarmak için atılan adımlar da öyle.


Dış politikada kimini çok başarılı bulduğum, kimini gereksiz sertleşme ve meydan okuma olarak gördüğüm, ama netice itibariyle olumlu birçok gelişme var.


* * *


Ama aynı Türkiye’de, bir yandan da, askeri rejim dönemlerinde bile yaşamadığımız gaddarca uygulamaların başladığını görüyoruz.


Bu gelişmeler sırasında yeterince üzerinde durmadığımız çok tehlikeli ve baskıcı bir eğilim üzerinde durmalıyız.


Türkiye’nin üzerinde giderek artan bir “düşünce terörü” tehlikesi dolaşmaya başladı.

Haberin Devamı


Buna bir “tarif istibdadı” da diyebilirsiniz.


Eğer gerçek anlamda bir demokrasiye sahip olmak istiyorsak, demokrasinin ortak kavramlarını, belli bir zümrenin “tarif istibdadından” kurtarmamız lazım.


Kendine liberal diyen bazı insanların “Demokrasinin tarifi budur, bunun dışında düşünen herkes Ergenekoncudur, askercidir, faşisttir” dediği bir “yeni güç nizamına” kusura bakmasın ama ben kendi payıma demokrasi diyemiyorum.


“Milli ahlak ve değerin”
ne olduğunu sadece siz tarif edeceksiniz.


“Demokrasinin”
ne olduğunu tarif etme hakkını sadece kendinizde göreceksiniz.


“Değişimin”
ne olduğunu, nelerin ve hatta inanılmaz bir pervasızlıkla, kimlerin değişmesi gerektiğini “tek seçici” olarak sizler tayin edeceksiniz.

Haberin Devamı


Sizin istediğiniz haberi vermedi diye öteki gazeteleri ve gazetecileri anında “Ergenekoncu” ilan edeceksiniz.


Ve bu hakkı da sadece kendinizde göreceksiniz.


Yani siz hep “hesap sorucu” ve “ihbar edici” olacaksınız.


Ve gammazcılık üzerine kurulu bu değişimin demokrasi olduğunu “iddia etme” hakkı da sadece sizde olacak.


Sizce bu rejimin adı nedir?


“Yeni demokrasi nizamı.” 

Yazarın Tüm Yazıları