Eski İstanbul’da geçen bir aşk iptilası

Güncelleme Tarihi:

Eski İstanbul’da geçen bir aşk iptilası
Oluşturulma Tarihi: Haziran 29, 2017 14:28

Talin Azar’ın ilk romanı ‘Kuklacı’, yılların birbirine bir adım kadar uzak olduğu bir atmosferde, büyük aşkları, büyük hayal kırıklıklarını, büyük tedirginlikleri anlatıyor... Okuru 1940’lar ile 90’lar İstanbul’u arasında dolaştırıyor.

Haberin Devamı

‘Kuklacı’, Talin Azar’ın ilk romanı. Tatavla’da, 1926’da, bir sabaha karşı başlıyor... 1996’dan itibaren dahil olduğumuz Yeran’ın günümüzde geçen öyküsüyle, 1926’da doğduğu güne şahit olduğumuz Stavro Kouklaipaktis’in hikâyesi iç içe geçerek ilerliyor. Yeran, büyük halası Titina ve Koço’nun Şişli’deki evlerine gider gelirken, ailesinin hikâyesinin peşine düşüyor. Porselen fincanlar, vişne likörleri, çikolatalar eşliğinde. Ailesinin hikâyesinin izini sürerken kendisi de eski bir aşka kapılıyor.
Biz içinde bulunduğumuz yakın tarihte bile İstiklal Caddesi’nde kapanan dükkânların yerinde ne olduğunu hatırlamak için kendimizi zorlarken, ‘Kuklacı’da o sokakların 40’lardaki, hatta 90’lardaki halleri gözümüzün önüne geliyor. Kiliseler, sinemalar, pastaneler oldukları yerdeler. Yazarın kendisinin de peyzaj mimarı olmasının etkisi belki, İstanbul’da unutulmuş binaları, sokakları da hatırlatıyor bize dolaşırken. Emek Sineması’na, Taksim Sahnesi’ne, İnci’de profiterol yemeye, Markiz Pastanesi’ne girip çıkıyoruz Yeran’la, Stavro’yla birlikte.
İç içe geçiyor dememin nedeni de o, zaman çizgisini silikleştiriyor Talin Azar yazarken; bir adımı 40’lar, bir adım sonrası 90’lar oluyor. O zamanlar Noel nasıl kutlanırmış, mutfaklarda neler pişermiş, sokaklarda nasıl insanlar varmış, nerede film izlenirmiş, iki zamanlı okuyorsunuz. Rumca ninniler de var, türküler de, küçük gündelik deyimler de.
Roman boyunca Yeran’ın gözünden Stavro’nun Cahide’sine olan aşkını, daha doğrusu iptilasını izliyoruz. Sinemada her gün Cahide’nin filmlerini izleyen Stavro, Cahide’nin sigarasını yakarken onunla heyecanlanıyoruz. Stavro’nun Cahide Sonku’ya hissettiği büyük aşkı, Cahide Sonku’nun yanan bir fotoğraf kadar hızlı değişen hayatını da okuyoruz bir yandan. Cahide Sonku’yu kanlı canlı önümüze getiriyor Talin Azar. Kahkahası çınlıyor okurken, pek çok adamın neden bir zamanlar Cahide Sonku’ya tutulduğunu orada onları görüyormuşçasına anlıyoruz. Dönemin en bilindik mesleklerinden biri tulumbacılık, biri de ayakkabıcılık; Stavro da bir ayakkabı ustası ve koyu Fenerbahçeli. Lefter’i izliyor maçlarda, biraz da kıskanarak, Lefter’in başına daha sonra neler geleceğini bilmeyerek... Azar, arkaplanda İstanbullu gayrimüslimlerin de öyküsünü anlatıyor. Mübadeleler, yangınlar, peyderpey düşmanlaştırılan halkların tedirginliğini yansıtıyor. “Saf Türk olmayanların hakkı vardır evet, kölelik, hizmetçilik hakkı” sözü içinizi cız ettiriyor.
Romandaki tek gerçek kişi Cahide Sonku değil. Lefter, Meyhaneci Kör Agop ve Mazhar Osman da oradalar. Agop Abisinin meyhanesine gidip gidip Cahide’sini anlatan Stavro’yu, Lape Hastanesi’ne, Mazhar Osman’a gönderiyor Kör Agop. Orada da Mazhar Osman’la tanışıyoruz. İçki düşmanlığını bilirsiniz de, kadın düşmanlığı dudak uçuklatan cinsten. Talin Azar, dönemin gazetelerini didik didik etmiş yazarken, gerçek olduğunu da bilmek, iyice tuhaf hissettiriyor.
Divan Pastanesi’nin rokokoları, sufle yenmeden kalkılmayan balıkçıları, Balık Pazarı’ndan alınan mezeleri, arnavutkaldırımlı İstiklal Caddesi, yağmurlu günlerde Eminönü, Tatavla, Şişli’nin gri sokakları, kısacası İstanbul’un eski hallerini özleyenlere ilaç gibi gelecek bir roman bu. Bir İstanbul, bir aşk, bir yakın tarih öyküsü ‘Kuklacı’. Kim kuklacı, kim kukla, romanı okuyunca anlayacaksınız.

KUKLACI

Eski İstanbul’da geçen bir aşk iptilası

Talin Azar
Siyah Kitap, 2017
343 sayfa, 24 TL.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!