Eski Hikâye’yi neden izlemelisiniz?

En basiti, izlemezseniz reyting girdabında kaybolup gidecek. Eski Hikâye, şaşaalı klişelerle dolu yeni dizilerin arasında farklı bir şeylere cesaret ediyor. Eksikleri olsa da, güçlü kozları da var.

Haberin Devamı

1. Buğra Gülsoy çok iyi
Buğra Gülsoy hayranı olduğunu tahmin ettiğim biri Twitter’da şöyle yazmış: “Buğra bize karakterin acısını hissettir, tüm kalbinle ağla!” Bu dram dolu cümleyi böyle coşkuyla yazdıran bir oyuncu sevinmeli mi endişelenmeli mi bilemedim ama yorumda gerçek payı var. Gülsoy, Eski Hikâye’nin Mete’si, elbette Kuzey Güney’in Güney’i gibi arızalı, kalbi kırık, yaralı, hassas, kıskanç, kindar ama hep özünde iyi adam rolüne nefis oturuyor. Mete’nin ilk bölüm için düşük yoğunlukta seyreden psikozlarını harika taşıyacağı belli. İleriki bölümlerde intikam hırsına, yasak aşk, vicdan, adalet çatışması katıldıkça Gülsoy’un gözlerine koyu koyu yerleşecek acıyı şimdiden görmek mümkün.
2. Nihayet kötü adamların da insan olduğunu hatırlayan biri çıktı!
Dizinin belki de en büyük şansı, eski polis, iftiracı, Mete’nin düşmanı Sadri rolündeki Osman Alkaş. Rolüne güzel bir sürprizle hayat katan Kıbrıs aksanının yanında, onun için yazılmış iyi satırları müthiş bir rahatlıkla oynuyor. Kötülerin sapına, ruhuna, saç telinden parmak ucuna kadar kötü olduğu Türk dizisi âleminde, düşmanın da insan olduğu sahici dünyaya dönmek nasıl ferahlatıcı! Sadri bir mafya babasının berbat işlerini gözünü kırpmadan yürütse de evde mantı açan karısı ve genç kızlarıyla sofrada yemek yemeyi önemsiyor. Üsküdar’daki küçük apartman dairesinin taksidini ödemeye çalışıyor. Kapı önünde lak lak eden kızından kıllanıyor. Tek boyutlu bir maganda değil, endişeli bir baba, elinden geldiğince cömert bir eş. Dizinin hikâyesenin mafya kolunda bir dolu boşluk, kopukluk, zorlama var ama Sadri karakterinin inşası, ‘Bunu yapan gerisini de toparlar’ dedirtiyor.
3. Ne konak, ne gecekondu, ne sıcak mahalle, ne holding
Eski Hikâye, elbette zengin mafya babasının ihtişamlı villasını, holdingini filan bir gezdiriyor ama esas mekânımız sıradan bir sokak, sıradan apartman dairesi ve şükürler olsun ki, sıradan mesleklere sahip insanlar. Bir çağrı merkezi çalışanı, bir taksi şoförü, bir avukat, bir bakkal, bir mantıcı teyze ve üniversite öğrencileri... Malzeme bu. Ve emin olun, ne iş yaptığı asla belli olmayan zenginlerden daha canlılar. Sonunda gerçek hayata bir yerinden dokunan karakterleri izliyoruz. Dizinin temposu artar, hikâye biraz daha derinleşirse, aklımızda tanıdık yerlere yerleştirebildiğimiz insanların öyküsüne dahil olmamız çok daha kolay olacak.
4. Biraz kasvetten zarar gelmez
Dizinin jeneriğinden -ki son yılların en iyi jeneriği- başlayıp, sessiz anlarına sızan hafif karanlık bir havası var. Kuşkucu kamera hareketleri, azıcık germeyi seven kurgusu, müzikleri, iki ana karakterinin de oyuncu personasına kazılı hüznü (Funda Eryiğit ‘Canım Ailem’den beri buğulu bakışta usta) hikâyenin tonunu belirliyor. Bu da melankoliye değil, rüküş drama alışkın izleyiciyi fazla çekmez. Ama diziye bu sezonun işlerinde göremediğimiz bir karakter katıyor.
Sözün özü, ilk bölümde zaman zaman tökezlese de iyi bir işe kalkıştığını hissettiren bir dizi Eski Hikâye. Çok zor bir günde ‘Muhteşem Yüzyıl’ın karşısında yayımlansa da, sağlam oyuncuları, özenli yönetmeni ve prodüksiyon ekibi hatırına şans verilmeli.

Yazarın Tüm Yazıları