Eşinizin eşi ve siz

Ünlü aktör Bruce Willis, eski eşi Demi Moore ve onun şimdiki eşinin teknede çekilmiş fotoğraflarını görmüşsünüzdür Kelebek’te.

Bruce Willis, bir nevi miçoluk yapmaktayken, Demi Moore yeni eşiyle öpüşüp koklaşmakta.

Ve adetimiz olduğu üzere bize de yorum yapmak düşmekte.

Yaptık nitekim bütün hafta.

"Bu samimiyet mümkün ve gerekli midir?"

Bizim ünlülerin hepsi aynı cevabı verdi: "Nayır, nolamaz!"

Soran olmadı gerçi ama ben de fikrimi beyan edeceğim.

Olmayacak şey değildir.

Evet.

Fakat nasıl ayrıldığınıza bağlı.

Mesela, siz ilişkinizin fevkaladenin fevkinde olduğunu düşünmekteyken karşı taraf sizi tabiri caizse "piç gibi" ortada bırakıp gitmişse olmaz elbet.

Veya ayrılırken evdeki iki halıyla üç koltuğun derdine düşmüş, bu sebeple kanlı bıçaklı olmuşsanız yine zor.

Ya da karşı tarafı evliliğiniz boyunca canından bezdirmişseniz, adam/kadın kaçacak delik arayıp zor bulmuşsa, o deliğe ne diye sizi de götürüp soksun?

Ama ilişkiniz sadece zamana yenik düşmüşse... İki taraf için de aşk gerçekten bitmişse...

Artık kardeş gibi olmuşsanız...

Başka ilişkiler yaşayabilecek ruh ve beden sağlığına da sahipseniz...

Bal gibi olur.

Hele üstünden yıllar da geçmişse...

Asker arkadaşlığı gibi bir durum oluşur arada. Bir zamanlar kader birliği ettiğiniz biridir artık o.

Ve bitmiş ilişkinin yıllar sonra yeniden canlanması ihtimali yoktur.

Varsa canlananı, tarafların başka bir sürü nedenlerden dolayı zorlamasıyla olmuştur ancak.

Onun dışındaki herkesle bir ilişki yaşamanız mümkündür, bir tek onunla imkánsızdır artık.

İlişki derken, boş kalınca, yalnız yatmaktansa eski manitayı vibratör ya da şişme bebek misali kullanma hadisesini kastetmiyorum. Duygusal ilişkiden söz ediyorum.

Diyeceğim, sokaktan geçen adamın/kadının yanındaki kadın/adam neyse eski eşinizin, sevgilinizin yeni eşi, sevgilisi de odur artık.

Ama dediğim gibi, makul bir süre geçmiş olacak üzerinden.

Ama bizde yine de zor.

"Ayrılma özürlü" olduğumuzdan zor.

Ne kadar "modern" geçinirsek geçinelim, kafamızın bir yerinde, ana-babamızdan kalma, eşle bir yastıkta kocanacağına dair bir düşünce var.

Sözde ayrılıyoruz ama özde ayrılamıyoruz. Bu durumda Bruce Willis olamıyoruz.

Aslında mümkünken...

Bir de şu var: "P" ile başlayan o malum sıfatın bizde kapsamı çok geniş tutulmuştur. Erkek kısmının adının başına konduruluvermesi an meselesidir. Maazallah yani!

Şu da var:

Konu hakkında yorum yaparken, şu sırada sürmekte olan ilişkimizden yola çıkma yanlışına düşüyoruz. Ter basıyor haliyle. Ve bağırıyoruz can havliyle...

"Asla!"

İlkel koşullara doğru

Dünya benim istediğim yere doğru gidiyor.

Hani "Allah’tan başka şey isteseymişim" derler ya...

Uzatmayayım, küresel ısınma denen felaket hayırlara vesile oldu diyebilirim.

Çocukluğuma geri dönmek nasip oluyor. Hatta annemin, anneannemin çocukluğuna.

Bilim adamlarının bugüne kadar yaptıkları açıklamalardan, uyarılardan bunu çıkardım ben. İşime geldiğinden belki, bilmiyorum.

Dünyanın en etkili çevrecisi olarak kabul edilen Paul Watson, "İnsanlar tekrar ilkel koşullarda yaşamalılar" dedi en son.

Dünden razıyım.

Her zaman söylüyorum, iletişim çağı olsun, bilişim çağı olsun, ısınamadım bunlara. Aklım ve gönlüm "ibrişim çağı"nda kaldı.

Onun için bana göre hakikaten hava hoş. Laf olsun diye değil.

"Teknoloji obezleri" düşünsün!

En nihayet kendileri de birer elektronik cihaza dönüşmeyi bekleyenler!.. Sadece dünyayı değil, kısa vadede canımızı kurtarmanın da yolu bu ilkel yaşam denen şey.

Geçenlerde de bir beslenme uzmanı "Babaannenizin bilmediği yiyeceği yemeyin" diyordu.

Tamamen katılıyorum.

"Gıdaların raf ömrü uzadıkça insanın ömrü kısalıyor" tespitine de.

Fakat Paul Watson diyor ki aynı zamanda, "Dünya nüfusu acilen 1 milyarın altına düşmeli!"

5 milyar insan hemen ölmeli yani!

Yoksa doğumları kısıtlayıp, ölümleri normal seyrine bırakmakla "acilen" hallolmaz o iş.

İyi hoş da, temiz hava, doğal gıda, bol yeşil, az cihaz derken dünya nüfusunun tamamının dünyaya kazık çakma ihtimali kuvvetle muhtemel hale gelmiyor mu?

Bir tek bu hususu şeyttiremedim.

MIŞ MUŞ

 Arınç, "Son bir aydaki tartışmalar bardağı doldurmaz" demiş.

Neyse... "İncir çekirdeği" de diyebilirdi.

 72 yaşındaki Sophia Loren silikon taktırmış.

Yüzünü de gerdirmişti; 72 yaşında olan böbrekleriyle karaciğeri bir de safrakesesi kaldı.

 Mumcu "Patlıcan festivalinde bile birleşme isteniyordu" demiş.

İyi. Patlıcan üreticilerinin oyu garanti hiç olmazsa.
Yazarın Tüm Yazıları