Esas haberi görmeyip yalan haberi yazan gazetecilik

İstanbul’da Ergenekon davasına bakan Ağır Ceza Mahkemesi’ne hafta başında bir rapor geldi.

Haberin Devamı

Rapor, ‘İnternet andıcı davası’ diye bilinen ama sonradan Ergenekon’la birleştirilen davayla ilgili Genelkurmay Başkanlığı’ndan alınan iki bilgisayar hard diskinin incelemesiyle ilgiliydi.

Bir naip hakim tarafından yapılan inceleme, bir yanıyla ‘internet andıcı’ davasını kuvvetlendirirken bir yanıyla da çok ilginç bilgiler içeriyordu.

Çok kabaca özetlemem gerekirse, rapor özetle şunu anlatıyor:

Genelkurmay Başkanlı adına davaya konu internet sitelerini işletmekte olan ‘Bilgi Destek Şubesi’ bu sitelerin yeterince okunmadığı/izlenmediğinden şikayetçi. Bu durumu düzeltmek için de bir dizi ‘halkla ilişkiler’ faaliyeti yapılıyor. Bu faaliyetlerden biri de, sitelerde yer alan haber ve yazıların, Genelkurmay’dan gönderildiği anlaşılmayacak biçimde elektronik posta ile (askerler ingilizcesi e-mail olan bu postaya ‘elmek’ adını vermiş) gazete yöneticilerine, köşe yazarlarına vs gönderilmesi. Bunun için elbette bir ‘adres listesi’ yapmak gerekiyor. İşte o listede aralarında benim de bulunduğum çok sayıda gazetecinin adı var.

Bana veya meslektaşlarıma yönelik bir suç iddiası da yok, Hürriyet yazarı Yalçın Bayer dışında kendisine gönderilen mektubu köşesine taşıdığı saptanan da yok.
(Bilen biliyor, Yalçın Bayer’in köşesi zaten okuyucu mektupları yayınlayan bir köşe, Genelkurmay da maillerini sanki sade vatandaştan gönderilmiş gibi gönderiyor, dolayısıyla Bayer’in bunu köşesine koymasında da yadırganacak fazla bir şey yok.)

Gelin görün ki salı günkü Zaman gazetesinde bu mail listesinde adı geçen gazetecilerin nedense bir bölümü açık açık ismi yazılarak, Habertürk’ün web sitesinde ise sadece baş harfler verilerek bu ‘haber’ yayınlandı. Zaman’ın başlığı yalanı katmerliyordu: ‘Köşe yazıları Genelkurmay’dan.’

Naip hakimin raporundan bula bula bu ‘yalan’ı bulup üstüne atlayanları günlerdir dikkatle izliyorum, aynı rapor içinde sahiden ilgi çekici bir haber de var, acaba o gerçek ‘haber’i görebilecekler mi diye.

İki gündür gören olmadı, bari ben yazayım, belki sizin de ilginizi çeker.

2008’de Ergenekon operasyonları başlayıp  dalga dalga ilk gözaltılar ve tutuklamalar yapılınca başlangıçta ciddi bir şaşkınlık oluştu. Sonra gazeteler (ki bunların arasında benim yönettiğim Radikal de var) soruşturmadan sızan bilgi ve belgeleri yayınlamaya başladı.

İşte o dönemde aslında herkes Genelkurmay’ın, yani Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Ergenekon’u nasıl gördüğünü ve yorumladığını merak ediyordu. Naip hakimin raporunda bu merakı giderecek üç tane belge var.

Bu belgeler, eskiden adı Psikolojik Harekat Dairesi olan ama sonradan ‘Bilgi Destek Şubesi’ne dönüşen şubenin ‘uzman’ personeli tarafından yazılmış, üst makamlara sunulup sunulmadığı net olmayan raporlar. Raporlarda, Ergenekon soruşturması bir adli soruşturma olarak değil, Fethullah Gülen grubu tarafından yürütülmekte olan ve hedefi TSK’yı yıpratmak olan bir psikolojik operasyon olarak görülüyor.

Bazı çok ağır ifadelerin bulunduğu, son derece ayrıntılı bu raporların tamamından söz etmeye benim köşemin genişliği elvermiyor ama merak edenler, hem naip hakimin raporunun tam metnini hem de bu metnin sonundaki eklerde yer alan Genelkurmay’ın Ergenekon’la ilgili değerlendirmelerini Hürriyet gazetesinin web sitesinden (http://dosyalar.hurriyet.com.tr/davadosyamy.pdf) okuyabilirler.

Genelkurmay’ın bundan 4 yıl önceye ait değerlendirmelerine bakacak olursanız, ‘Ergenekon acemice bir psikolojik operasyon.’

Bana soracak olursanız, elindeki yegane aleti çekiç olanın bütün sorunları çivi olarak görmesinin tipik bir örneği bu. Ergenekon’a ‘Gerçeği arayan, bu arada darbe tertiplerini ortaya çıkarmaya çalışan ve devlet organlarının yardımcı olması gereken bir adli soruşturma’ olarak görmek yerine, ‘Bu iş bana karşı bir operasyon’ diye görürseniz varacağınız fazla bir yer de olamaz zaten.

Genelkurmay o dönem iddia ettiği gibi ‘hukuk içinde’ duruyor olsaydı, her tarafından ülkenin yasal hükümetine karşı nefret ve öfke taşan bir dizi rapor hazırlamak yerine, TSK’ya kayıtlı bilgisayarlarda hazırlanan darbe planlarına elini süren herkesi savcılığa kendisi teslim ederdi.

Yazarın Tüm Yazıları